Miras hukuku, bireylerin vefatından sonra malvarlıklarının nasıl paylaşılacağını düzenleyen önemli bir hukuk dalıdır. Miras bırakanın birikim ve mülklerini mirasçılara devretme sürecinde, bazen hukuki işlemler muvazaalı bir biçimde gerçekleştirilmektedir. Muris muvazaası, bu tür durumları ifade eder ve mirasçıların haklarının ihlaline yol açabilir. Türk Medeni Kanunu’nda (TMK) düzenlenen bu kavram, miras hukukunun adil ve şeffaf bir şekilde işlemesi açısından kritik bir öneme sahiptir. Bu makalede, muris muvazaasının tanımı, unsurları, hukuki sonuçları ve yargı uygulamaları detaylı bir şekilde ele alınacaktır.
Muris Muvazaasının Tanımı
Muris muvazaası, miras bırakanın (muris), mirasçıların haklarını dolaylı yoldan ihlal etmek amacıyla yaptığı hukuki işlemlerde, gerçek iradesini gizleyerek başka bir irade beyanında bulunmasıdır. Bu tür işlemler, Türk Medeni Kanunu’nun ilgili maddeleri uyarınca muvazaalı işlemler olarak kabul edilmiştir. Muris muvazaasının temel amacı, mirasçıların haklarını zedelemektir. Miras bırakan, malvarlığını, mirasçıların alacakları miras paylarını azaltmak amacıyla devretme, satma veya başka bir hukuki işleme tabi tutma yoluna gidebilir. Muris Muvazaasının kaynağı olarak 01.04.1974 tarih ve 1/2 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı, esas alınmış olup söz konusu karar ışığında şekilenmiştir. Türk Borçlar Kanunu‘nun madde 19 da muvazaaya ilişkin hükümler bulunmaktadır.
D. Sözleşmelerin yorumu, muvazaalı işlemler MADDE 19- Bir sözleşmenin türünün ve içeriğinin belirlenmesinde ve yorumlanmasında, tarafların yanlışlıkla veya gerçek amaçlarını gizlemek için kullandıkları sözcüklere bakılmaksızın, gerçek ve ortak iradeleri esas alınır. Borçlu, yazılı bir borç tanımasına güvenerek alacağı kazanmış olan üçüncü kişiye karşı, bu işlemin muvazaalı olduğu savunmasında bulunamaz.
Muvazaa Türleri
Muris muvazaası iki ana türde incelenebilir:
Açık Muvazaa: Tarafların, yaptıkları işlemin gerçekte başka bir amaca hizmet ettiğini açıkça bildiği durumdur. Örneğin, bir malın satışında, tarafların bu işlemin miras paylarını azaltmak amacıyla yapıldığını bilmesi.
Zımni Muvazaa: Tarafların, gerçekteki iradelerini gizleyerek başka bir irade beyanında bulunduğu durumdur. Bu tür muvazaada, tarafların niyetleri dolaylı olarak ortaya çıkar ve yargı organları tarafından delillerle ispatlanması gereklidir.
Muris Muvazaasının Unsurları
Muris muvazaasının oluşabilmesi için aşağıdaki unsurların varlığı gerekmektedir:
İki Taraflı İrade Beyanı: Muvazaa, en az iki tarafın da iradesinin önceden belirlenmiş bir amaca hizmet etmesiyle ortaya çıkar. Miras bırakan, gerçekte mirasçılarının haklarını ihlal etmek amacıyla bir hukuki işlem gerçekleştirir.
Gerçek İrade ile Gösterilen İrade Arasındaki Çelişki: Miras bırakanın gerçek iradesi ile gösterilen irade arasında bir çelişki bulunmalıdır. Örneğin, miras bırakanın bir malvarlığını satma işlemi yaparken, bunu mirasçıların paylarını azaltmak amacıyla gerçekleştirmesi.
Hukuka Aykırılık: Muvazaa, genel olarak hukuka aykırı bir işlem olarak değerlendirilir. Bu nedenle, muvazaalı işlemler geçersizdir.
Miras Hakkının Zedelenmesi: Muvazaa, mirasçıların haklarının doğrudan zedelenmesi sonucunu doğurmalıdır. Miras bırakanın gerçekleştirdiği işlem, mirasçıların miras paylarını etkiliyorsa, bu durum muris muvazaası olarak kabul edilir.
Hukuki Sonuçlar
Muris muvazaası, hukuki açıdan çeşitli sonuçlar doğurmaktadır:
Geçersizlik: Muvazaalı işlemler, geçersiz kabul edilir. Mirasçılar, bu tür işlemlere karşı dava açarak, işlemin iptalini talep edebilirler. Muvazaalı işlemlerin geçersiz olduğunu açık bir şekilde belirtmektedir.
Miras Paylarının Korunması: Mirasçılar, muvazaalı işlemlere karşı koruma talebinde bulunabilirler. Mahkeme, muvazaalı işlemin iptaline karar vererek miras paylarının korunmasını sağlayabilir.
İspat Yükümlülüğü: Muvazaa iddialarının ispatı, iddiayı ileri süren tarafa aittir. Mirasçılar, muvazaalı işlemi ispatlamak için delil sunmak zorundadır. Bu noktada, tanık ifadeleri, yazılı belgeler ve diğer kanıtlar önemli bir rol oynamaktadır.
Yargı Uygulamaları
Türk yargı sistemi, muris muvazaası ile ilgili davalarda çeşitli içtihatlar geliştirmiştir. Yargıtay, muris muvazaası iddialarını değerlendirirken aşağıdaki unsurları göz önünde bulundurmaktadır:
Delil Durumu: Muvazaalı işlemin varlığına dair delillerin varlığı, davanın seyrini etkileyen önemli bir unsurdur. Tanık ifadeleri, belgeler veya diğer kanıtlar, muvazaanın tespitinde kritik rol oynamaktadır.
İşlemin Amacı: Miras bırakanın yaptığı işlemin amacı, muvazaa iddialarının değerlendirilmesinde önemli bir kriterdir. Mirasçılardan birinin, miras payını azaltmak amacıyla hareket ettiğinin ispat edilmesi gerekmektedir.
Zaman Aşımı: Muris muvazaası davalarında zaman aşımı süresi belirlenmemiştir. Muris muvazaası nedeni ile açılacak davalarda dava açma süreleri murisin ölümü ile başlamaktadır. Henüz hayatta olan murise karşı yapılan işlemler adına Muris muvazaası kaynaklı davalar açılamaz.
Muris muvazaası, miras hukukunun önemli bir bileşeni olarak, mirasçılar arasındaki hakların korunmasında kritik bir rol oynamaktadır. Miras bırakanın gerçek iradesinin gizlenmesi, mirasçıların haklarının ihlaline neden olabilir. Bu nedenle, muris muvazaası iddiaları, titizlikle incelenmeli ve yargı organları tarafından adil bir şekilde değerlendirilmelidir. Hukuk sisteminin mirasçılara sağladığı korunma mekanizmaları, miras hukukunun adaletli bir şekilde uygulanmasını sağlamaktadır. Mirasçılar, muris muvazaası durumlarında haklarını korumak için gerekli adımları atmalı ve gerektiğinde hukuki yollara başvurmalıdır. Bu sebeplerle muris muvazaasına dayalı olarak açılmış veya açılması muhtemel olan tapu iptali ve tescil davası uzmanlık gerektirdiğinden kaynaklı olarak detaylı inceleme ve yüksek özenle takip edilmelidir. Söz konusu yargılamalar branşında uzman Gayrimenkul Avukatı tarafından takip edilmesi halinde, karşılaşılabilecek riskleri en aza indirme imkanı sağlanacaktır.
Muris muvazaasının Hukuki Sonuçları
Bu tür işlemler, hukuki açıdan çeşitli sonuçlar doğurur. Muris muvazaasının hukuki sonuçlarını şu şekilde özetleyebiliriz:
1. Geçersizlik
Muris muvazaası kapsamında gerçekleştirilen hukuki işlemler, genel olarak geçersiz kabul edilir. Murisin yapacağı muvazaalı işlemlerin geçersiz olduğunu açıkça belirtmektedir. Geçersizlik, işlemin baştan itibaren hukuki sonuç doğurmadığı anlamına gelir. Bu durumda, mirasçılar, muvazaalı işlemin iptali için dava açabilirler.
2. Miras Paylarının Korunması
Muris muvazaası, mirasçıların miras paylarının zedelenmesine neden olabileceğinden, mirasçılar bu tür işlemlere karşı koruma talebinde bulunabilirler. Mahkeme, muvazaalı işlemin iptaline karar vererek miras paylarının korunmasını sağlayabilir. Mirasçılar, muvazaalı işlemin iptalini talep ederken, işlemin gerçek amacını ve etkilerini ortaya koymak zorundadırlar.
3. İspat Yükümlülüğü
Muris muvazaası iddialarının ispatı, davayı açan mirasçılara aittir. Mirasçılar, muvazaalı işlemin varlığını ispatlamak için delil sunmak zorundadırlar. Bu bağlamda, tanık ifadeleri, yazılı belgeler, uzman raporları gibi çeşitli delil türleri önemli rol oynamaktadır.
4. Zamanaşımı
Muris muvazaası davalarında zaman aşımı süresi kanunda belirlenmemiştir. Muris muvazaası nedeni ile açılacak davalarda zamanaşımı bulunmadığından hak düşürücü sürelerden bahsetmek mümkün değildir. Muris muvazaasından kaynaklı tapu iptali ve tescili davaları mülkiyet hakkına ilişkin olduğundan kaynaklı zamanaşımı süresi belirlenmemiş ve öngörülmemiştir.
5. Mülkiyet Hakkının İhlali
Muris muvazaası, mirasçıların mülkiyet haklarını ihlal eder. Miras bırakan, malvarlığını mirasçıların haklarını zedeleyecek şekilde devrettiğinde, mirasçılar bu durumdan zarar görür. Dolayısıyla, muvazaalı işlemler, mirasçıların mülkiyet haklarının ihlaline yol açar.
6. İlgili Üçüncü Kişilerin Durumu
Muris muvazaası, işlemde yer alan üçüncü kişilerin durumunu da etkileyebilir. Eğer üçüncü kişiler, muvazaalı işlemden haberdar değillerse, bu işlemin iptali durumunda hakları etkilenebilir. Ancak, muvazaalı işlemlerden haberdar olan üçüncü kişiler, mirasçıların haklarının ihlaline yol açan işlemlerde taraf olamayacaklardır.
7. Tazminat Talepleri
Mirasçılar, muvazaalı işlemler sonucunda maruz kaldıkları zararın tazmini için dava açabilirler. Eğer muvazaalı işlem, mirasçıların ekonomik zarar görmesine neden olmuşsa, tazminat talep edilebilir.
Muris Muvazaası nedeni ile Tapu iptal ve Tescil Davası
Muris muvazaası, miras bırakanın (muris), mirasçıların haklarını ihlal etmek amacıyla gerçekleştirdiği muvazaalı işlemleri ifade eder. Bu tür işlemler, mirasçıların miras paylarının azalmasına veya yok olmasına yol açabilir. Mirasçılar, bu durumu önlemek amacıyla tapu iptali ve tescil davası açabilirler. İşte bu dava türünün detayları:
Tapu İptali ve Tescil Davası Nedir?
Tapu iptali ve tescil davası, miras bırakanın, mirasçıların haklarını ihlal edecek şekilde yaptığı muvazaalı işlemler sonucunda, taşınmaz malların tapusunun iptali için açılan bir davadır. Mirasçılar, miras bırakanın yaptığı muvazaalı işlemin geçersiz kılınmasını ve taşınmazın tapu kaydının iptal edilerek mirasçılara tescil edilmesini talep ederler.
Dava Sürecinin Unsurları
1. Davacı Taraf: Tapu iptali ve tescil davasını açacak olan taraf, mirasçılardır. Mirasçılar, miras bırakanın muvazaalı işlemleri sonucunda haklarının zedelendiğini iddia ederler.
2. Davalı Taraf: Davalı taraf, muvazaalı işlemi gerçekleştiren kişi veya kişilerdir. Bu kişiler, miras bırakanın işlemini üzerine alan üçüncü kişiler olabilir.
3. Hukuki Dayanak: Mirasçılar, tapu iptali ve tescil davasında, muvazaalı işlemin geçersiz olduğunu ispatlamakla yükümlüdür. Bu bağlamda, muvazaa iddialarını destekleyen deliller sunmaları gerekmektedir.
Dava Açma Süreci
1. Dava Dilekçesi: Mirasçılar, tapu iptali ve tescil davası için mahkemeye bir dilekçe sunarak dava açarlar. Bu dilekçede, muvazaalı işlemin içeriği, taraflar, talep edilen iptaller ve hukuki gerekçeler açık bir şekilde belirtilmelidir.
2. Delil Sunma: Davacılar, muvazaalı işlemin geçersiz olduğunu ispatlamak için tanık ifadeleri, yazılı belgeler, uzman raporları gibi deliller sunmalıdır. Muvazaa, genellikle iki tarafın da gerçek iradesinin gizlendiği bir durum olduğu için, bu delillerin eksiksiz olması önemlidir.
3. Mahkeme Değerlendirmesi: Mahkeme, davayı değerlendirirken sunulan delilleri inceler ve tarafların beyanlarını dikkate alır. Muvazaalı işlem tespit edilirse, mahkeme tapu kaydının iptaline ve taşınmazın mirasçılara tesciline karar verebilir.
Muris Muvazaası nedeni ile Tenkis Davası
Muris muvazaası, miras bırakanın (muris), mirasçıların miras paylarını azaltmak veya yok etmek amacıyla gerçekleştirdiği hukuki işlemlerde, gerçek iradesini gizlemesi durumudur. Bu tür işlemler, mirasçıların haklarını ihlal edebilir ve bu sebeple mirasçılar, haklarını korumak amacıyla çeşitli davalar açabilirler. Bu bağlamda, “tenkis davası” önemli bir yere sahiptir.
Tenkis Davası Nedir?
Tenkis davası, mirasçının saklı paylarını ihlal edecek şekilde miras bırakan tarafından yapılan tasarruflara karşı açılan bir davadır. Miras bırakanın, mirasçıların yasal payına düşen saklı payı azaltacak şekilde yaptığı işlemler (örneğin, hibe, satış veya başka bir tasarruf) nedeniyle, mirasçılar kendi yasal saklı paylarının korunması için tenkis davası açabilirler.
Tenkis Davasının Temel Unsurları
1. Davacının Mirasçı Olması: Tenkis davasını açacak olan kişi, miras bırakanın yasal mirasçısı olmalıdır. Yasal mirasçılar, miras bırakanın mirasından yararlanma hakkına sahip bireylerdir.
2. Tasarrufun Varlığı: Miras bırakan tarafından mirasçıların yasal saklı paylarını ihlal edecek şekilde bir tasarrufta bulunulmuş olmalıdır. Bu tasarruflar, hibe, satış, devir gibi işlemleri içerebilir.
3. Miras Payının İhlali: Mirasçının yasal miras payının zedelenmiş olması gerekmektedir. Tasarrufun etkisiyle, mirasçının miras payının azalmış veya tamamen yok olmuş olması durumunda tenkis davası açılabilir.
Tenkis Davasının Hukuki Sonuçları
Tenkis davasının sonuçları, mirasçıların haklarının korunması açısından önemlidir:
1. Tasarrufun İptali: Mahkeme, eğer miras bırakanın yaptığı tasarrufun yasal saklı paylarını ihlal ettiğini tespit ederse, tasarrufu iptal edebilir. Bu durumda, tasarrufun etkisi ortadan kalkar.
2. Miras Paylarının Düzenlenmesi: Mahkeme, mirasçıların yasal paylarının yeniden düzenlenmesine karar verebilir. Mirasçılar, zedelenen miras paylarının eski haline getirilmesini talep edebilirler.
3. Zaman Aşımı: Tenkis davası, miras bırakanın ölümünden itibaren 10 yıl içinde açılmalıdır. Bu süre, dava hakkının kaybedilmemesi açısından büyük önem taşır.
Muris Muvazaası nedeni ile Ecrimisil Davası
Muris muvazaası, miras bırakanın (muris), mirasçıların haklarını dolaylı yoldan ihlal etmek amacıyla yaptığı muvazaalı işlemleri ifade eder. Bu durum, mirasçıların miras paylarının azalmasına veya yok olmasına neden olabilir. Mirasçılar, bu tür muvazaalı işlemler nedeniyle haklarını korumak amacıyla çeşitli davalar açabilirler. Bu bağlamda, ecrimisil davası da önemli bir hukuki yoldur.
Ecrimisil Davası Nedir?
Ecrimisil davası, bir kişinin (genellikle mülk sahibi) aleyhine, o mülk üzerinde haksız yere veya muvazaalı bir şekilde tasarrufta bulunarak, mülkten faydalanan kişiye karşı açılan bir dava türüdür. Miras muvazaası durumunda, mirasçılar, miras bırakanın muvazaalı işlemleri sonucunda, taşınmazın haksız yere başkası tarafından kullanılması nedeniyle ecrimisil davası açarak, kendilerine ait olan mülkün geri alınmasını ve kullanım hakkının tespit edilmesini talep edebilirler.
Ecrimisil Davasının Temel Unsurları
1. Mülkiyet Hakkı: Davayı açan kişi, miras bırakanın mirasçısı olmalı ve mülk üzerinde yasal bir hakka sahip olmalıdır.
2. Haksız İşgal: Davalı tarafın, mülk üzerinde haksız yere tasarrufta bulunmuş olması gerekmektedir. Bu, mülkün miras bırakan tarafından mirasçılara bırakıldığı halde, başkası tarafından kullanılması anlamına gelir.
3. Mülk Kullanımı: Davacı, mülkün kullanımı nedeniyle bir zarar gördüğünü veya mülkün kullanımından mahrum kaldığını ispatlamak zorundadır.
Ecrimisil Davasının Hukuki Sonuçları
Ecrimisil davasının sonuçları, mirasçıların haklarının korunması açısından önemlidir:
1. Mülkün Geri Alınması: Mahkeme, eğer davacı mirasçının mülk üzerinde hak sahibi olduğunu ve davalı tarafın mülkü haksız yere kullandığını tespit ederse, mülkün geri alınmasına karar verebilir.
2. Ecrimisil Tazminatı: Mahkeme, mülkün kullanımından kaynaklanan zararları tazmin etmek amacıyla, davacıya ecrimisil tazminatı verilmesine hükmedebilir. Bu, mülkün haksız kullanımı süresince, mülk sahibinin kaybettiği gelir veya zararların tazmini anlamına gelir.
3. Zaman Aşımı: Ecrimisil davası, mülk üzerindeki haksız kullanımın başladığı tarihten itibaren 5 yıl içinde açılmalıdır. Bu süre içerisinde dava açılmadığı takdirde, zaman aşımına uğrayarak dava hakkı kaybedilebilir.
Muris Muvazaası nedeni ile muhdesatın aidiyetinin tespiti Davası
Muris muvazaası, miras bırakanın (muris), mirasçıların haklarını dolaylı yoldan ihlal etmek amacıyla yaptığı muvazaalı işlemleri ifade eder. Bu durum, mirasçıların miras paylarının azalmasına veya yok olmasına yol açabilir. Mirasçılar, bu tür muvazaalı işlemler nedeniyle haklarını korumak amacıyla çeşitli davalar açabilirler. Bu bağlamda, detaylı bilgi alınması adına linke tıklayarak daha ayrıntılı bilgi alınabilir, “muhdesatın aidiyetinin tespiti davası” önemli bir hukuki yoldur.
Muhdesatın Aidiyetinin Tespiti Davası Nedir?
Muhdesat, bir taşınmaz üzerinde sonradan meydana gelen ve taşınmazın değerini artıran yapı veya eklemeleri ifade eder. Muhdesatın aidiyetinin tespiti davası, mirasçılar arasında, miras bırakanın mirasçıların haklarını ihlal eden tasarrufları sonucunda, taşınmaz üzerinde yapılan muhdesatların kimin mülkiyetinde olduğunu tespit etmek amacıyla açılan bir davadır.
Davanın Temel Unsurları
1. Davacının Mirasçı Olması: Davayı açacak olan kişinin, miras bırakanın yasal mirasçısı olması gerekir. Yasal mirasçılar, miras bırakanın mirasından yararlanma hakkına sahip bireylerdir.
2. Muhdesatın Varlığı: Taşınmaz üzerinde yapılan muhdesatın (bina, ek yapı, altyapı vb.) varlığı ve bu muhdesatın kim tarafından yapıldığı konusundaki belirsizlik, davanın temelini oluşturur.
3. Miras Payının İhlali: Mirasçılar, muhdesatın aidiyetinin tespiti davası açarak, miras bırakanın yaptığı muvazaalı işlemler sonucunda haklarının ihlal edildiğini iddia edebilirler.
Davanın Hukuki Sonuçları
Muhdesatın aidiyetinin tespiti davasının sonuçları, mirasçıların haklarının korunması açısından önemlidir:
1. Muhdesatın Aidiyetinin Tespiti: Mahkeme, muhdesatın kimin mülkiyetinde olduğuna karar verebilir. Eğer muhdesat, mirasçılara aitse, bu durumun tespiti yapılır.
2. Mülkiyet Haklarının Korunması: Mahkeme, muhdesatı yapan kişinin mülkiyet hakkını koruyabilir veya mirasçıların haklarını gözeten bir karar verebilir.
Yüksek Mahkeme kararları :
Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 2018/11515 E. , 2021/845 K.
“İçtihat Metni” MAHKEMESİ : Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi DAVA TÜRÜ : Elatmanın Önlenmesi, Ecrimisil İLK DERECE MAHKEMESİ : Rize 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Rize 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 07.12.2017 tarihli ve 2014/271 Esas, 2017/466 Karar sayılı kararıyla kısmen kabulüne karar verilmiş, Mahkeme hükmüne karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesince istinaf başvurusunun esastan reddine şeklinde hüküm kurulmuş olup, bu kez davacı vekilinin Bölge Adliye Mahkemesi kararını temyizi üzerine Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü:
KARAR
Davacı vekili, vekil edeni tarafından açılan 13.04.2012 tarihinde kesinleşen muris muvazaası nedeniyle tapu iptali ve tescil davası ile … Mahallesi’nde bulunan 43 ada 43 parselde kayıtlı taşınmazdaki 18, 19, 20, 21, 23 ve 2 nolu bağımsız bölümlerde vekil edeninin paydaş olduğunu,
ayrıca … Mahallesi’ndeki 149 ada 17 parselde bulunan 5 katlı, 4 dükkan ve 14 daireden oluşan apartmanın ½ hissesinin tarafların ortak murisi Sefer Altay’a ait olduğunu belirterek, davalıların belirtilen taşınmazlara elatmasının önlenmesine, … Mahallesi’ndeki taşınmazlar yönünden 13.04.2012 tarihinden itibaren, … Mahallesi’nde bulunan taşınmazlar yönünden dava tarihinden geriye dönük 5 yıl için ecrimisile karar verilmesini talep etmiş ve bilahare taleplerini 55.379,92 TL’ye yükseltmiştir.
Davalı taraf, davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, … Mahallesi’ndeki taşınmazlar yönünden ecrimisil davasının reddine, elatmanın önlenmesi davasının açılmamış sayılmasına, … Mahallesi’ndeki taşınmazlardan 2 nolu bağımsız bölüme yönelik iki talebin de reddine, 19 nolu bağımsız bölüm yönünden ecrimisil talebinin reddine, elatmanın önlenmesi talebinin kabulüne, diğer taşınmazlar yönünden elatmanın önlenmesi talebinin kabulüne ve değişen miktarlarda ecrimisilin tahsiline karar verilmiş;
hüküm, davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir. Bölge Adliye Mahkemesi, istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermiş olup; hükme karşı, davacı vekili tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur. Dava, elatmanın önlenmesi ve ecrimisil istemine ilişkindir.
1. Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, yapılan yargılama ve uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları ile temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararında yazılı gerekçelere, hukuki ilişkinin nitelendirmesine göre davacı vekilinin aşağıda belirtilenler dışında kalan temyiz itirazları yerinde görülmediğinden reddedilmiştir.
2. Davacı tarafından 43 ada 43 parselde bulunan taşınmazlara yönelik olarak 18.11.2008 tarihinde muris muvazaası nedenine dayalı tapu iptali ve tescil davası açıldığı, 18.01.2011 tarihinde davanın kabulüne dair verilen kararın 13.04.2012 tarihinde kesinleştiği anlaşılmıştır. Mahkemece, 43 ada 43 parselde bulunan 2 nolu bağımsız bölümün davalılarca kullanılmadığından bu taşınmaza yönelik olarak her iki talebin de reddine karar verilmiştir. Her ne kadar 2 nolu bağımsız bölümün davalılarca kullanılmadığı belirtilmişse de, dosya kapsamından bahsi geçen taşınmazın davalılara teban dava dışı oğulları tarafından kullanıldığının kabulü gerekir.
Diğer yandan; 19 nolu bağımsız bölüm yönünden, intifadan men olgusunun gerçekleşmediği gerekçesiyle ecrimisil isteminin reddine karar verilmiş olması da isabetli olmamıştır. Zira davacı taraf 18.11.2008 tarihinde açtığı muris muvazaası nedeniyle tapu iptali ve tescil davası ile intifadan men şartını yerine getirmiştir. Muris muvazaası davasına konu edilen ve kabul ile sonuçlanıp davacının hissesi oranında adına tesciline karar verilen taşınmazlar yönünden intifadan men şartı gerçekleşmiş olmasına rağmen, bu hususun göz ardı edilmesi de doğru olmamıştır.
Kabule göre de; hangi dönem için, ne kadar alacağa, hangi tarihten itibaren faiz uygulanacağı belirtilmeksizin, infazda tereddüt oluşturacak şekilde ecrimisil bedellerinin “..ecrimisilin tahakkuk ettiği her aydan itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte..” davalı taraftan tahsiline karar verilmiş olması doğru olmamıştır.
SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının yukarıda (2) nolu bentte yazılı nedenlerle kabulüyle, Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı HMK’nin 373. maddesi gereğince kaldırılmasına, İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nin 371. maddesi uyarınca BOZULMASINA, davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının yukarıda (1) nolu bentte yazılı nedenlerle reddine, dosyanın İlk Derece Mahkemesine, Dairemiz ilamının bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 03.02.2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2010/4837 E. , 2010/7827 K.
“İçtihat Metni” MAHKEMESİ : CEYHAN 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ TARİHİ : 16/04/2009 NUMARASI : 1997/507-2009/78 Taraflar arasında görülen davada;
Davacılar, ortak miras bırakanları H.’ın 409 parsel sayılı taşınmazı davalıya bağışladığını, kadastro sırasında taşınmazın davalı adına tespit ve tecsil edildiğini, yapılan hibenin saklı paylarını ihlal kastı ile yapıldığını, yine murisin 540 ve 554 parsel sayılı taşınmazları ise kadastro tespiti sırasında davalı adına tespit ve tecsil ettirdiğini, taşınmazların aslında muris H.’a ait olduğunu, işlemlerin mirasçılardan mal kaçırma ve terekedeki haklarını bertaraf etme amaçlı olduğunu ileri sürerek tapu iptal tecsil, olmadığı takdirde tenkise karar verilmesini istemişler, birleşen davada ise faiz isteğinde bulunmuşlardır.
Davalı, taşınmazların kadastro tepiti ile adına tescil edildiğini, tapu iptal ve tenkis koşullarının bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, kanıtlanamadığı gerekçesiyle muris muvazaası yönünden taleplerin reddine, birleşen davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine, tenkis talebinin ise kısmen kabulüne karar verilmiştir. Karar, taraflarca süresinde tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
Dava, tapu iptal tescil, olmadığı takdirde tenkis, birleşen dava ise faiz isteğine ilişkindir. Mahkemece, davanın kısmen kabulüne, birleşen davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden, tarafların miras bırakanı H.’ın 20.02.1997 tarihinde öldüğü, çekişme konusu 540 ve 544 parsel sayılı taşınmazların kadastro ile 25.11.1970 tarihinde belgesizden, zilyetliğe dayalı olarak davalı A.S.adına tespit edildiği,
tespitin 18.06.1971 tarihinde kesinleşerek davalı adına çap kaydının oluştuğu, çekişme konusu 409 parsel sayılı taşınmazın ise, kadastro ile tapu kaydına dayalı olarak davalı adına tespit edildiği ve tespitin yine 18.06.1971 tarihinde kesinleşerek davalı adına çap kaydının oluştuğu, 409 parsel sayılı taşınmazın tespitine dayanak 25.12.1961 tarih ve 158 nolu tapu kaydının, muris tarafından taşınmazın davalıya hibe edilmesi sonucu oluştuğu anlaşılmaktadır.
Davacılar, eldeki davada, muris muvazaası hukuksal nedeni yanında, çekişmeli taşınmazların kadastro öncesinde miras bırakanın zilyetliğinde olduğunu ileri sürerek eldeki davayı açmışlardır.
Çekişmeli 540 ve 554 parsel sayılı taşınmazların, aslı senetsiz olup, muris muvazaası iddiası yönünden 01.04.1974 tarih ve ½ sayılı İnançları Birleştirme Kararı’nın uygulama yeri olmadığı gözetilerek ve 409 parsel sayılı taşınmazın ise, kadastrodan önce miras bırakan tarafından davalıya hibe edildiği nazara alındığında, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı isteğin reddedilmiş olmasında bir isabetsizlik yoktur.
Öte yandan 540 ve 554 parsel sayılı taşınmazların kadastro tespiti zilyetliğe dayalı olarak yapıldığına davanın murise teb’an açıldığına göre, tespitin kesinleşme tarihinden dava tarihine kadar 3402 Sayılı Yasa’nın 12/3. maddesinde sözü edilen hak düşürücü sürenin geçtiği gözetildiğinde, kadastro öncesi miras bırakanın zilyetliğine dayalı tapu iptal ve tescil isteğinin de reddi doğrudur.
Tenkise yönelik temyiz itirazlarına gelince, eksiğin tamamlanması yoluyla getirtilen bilgi ve belgelerden mirasçılar arasında halen devam etmekte olan muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil istekli davaların olduğu, bu davaların sonucunun, tenkis istekli davayı etkileyeceği kuşkusuzdur. Yine dosya kapsamından mirasçılar arasında yapıldığı ileri sürülen miras taksim sözleşmesi bulunduğu görülmektedir.
Hal böyle olunca, mirasçılar arasındaki tapu iptal ve tescil istekli davaların sonucunun beklenmesi, miras taksim sözleşmesinin geçerli olup olmadığının tartışılması ve geçerli olması halinde değerlendirilerek, ondan sonra tenkis isteği yönünden hüküm kurulması gerekirken, anılan hususlar gözardı edilerek yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması doğru değildir.
Tarafların, bu yöne değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün, açıklanan nedenlerden ötürü HUMK’nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair yönlerin şimdilik incelenmesine yer olmadığına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine,01.07.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 2015/7530 E. , 2015/9762 K.
“İçtihat Metni” MAHKEMESİ : Asliye Hukuk Mahkemesi DAVA TÜRÜ : Muhdesatın tespiti
….. ile ….. ve ….. aralarındaki muhdesatın tespiti davasının kısmen kabulüne dair Asliye Hukuk Mahkemesi’nden verilen 21.12.2012 gün ve 119/419 sayılı hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili ve davalı ….. vekili taraflarından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü: K A R A R
Dava, 536 ada 8 parsel sayılı taşınmaz üzerinde bulunan binanın 2 numaralı bağımsız bölümünün tamamının ve 1 numaralı bağımsız bölüme yapılan iyileştirmelerin davacı tarafından yaptırıldığının tespiti istemine ilişkindir.
Davalı ….., davanın reddine karar verilmesini savunmuş, davalı ….. ise davayı kabul ettiğini açıklamıştır. Mahkemece, davanın kısmen kabulüne, hüküm fıkrasında ayrıntılı olarak belirtilen ilave işlerin davacıya ait olduğunun tespitine karar verilmesi üzerine, hüküm; davalı….. vekili ve davacı vekili tarafından ayrı ayrı temyiz edilmiştir.
1-Davacı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesinde; Dosya kapsamına, dava evrakı ile yargılama tutanakları içeriğine, deliller değerlendirilerek karar verildiğine ve takdirde bir isabetsizlik bulunmadığına göre, davacı vekilinin yerinde olmayan temyiz itirazlarının reddine, 2-Davalı ….. vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine gelince;
Bilindiği üzere TMK’nun 684/1. maddesi uyarınca kural olarak, bir şeye malik olan kimse, o şeyin bütünleyici parçalarına da malik olur. 22.12.1995 tarih ve 1/3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararında da vurgulandığı gibi, eşya hukukunda, muhdesatdan, bir arazi üzerinde arz malikinden başkasına veya bir paydaşa ait yapı ve tesisler ile bağ ve bahçe şeklinde dikilen ağaçları anlamak gerekir.
Muhdesat, sahibine arazi mülkiyetinden ayrı bağımsız bir mülkiyet veya sınırlı bir ayni hak sağlamaz. Muhdesat sahibinin hakkı, sadece şahsi bir haktır (TMK 722, 724, 729). Ne var ki; TMK’nun 1012 maddesi hükmüne göre; malikin rızasıyla, kamu hukukundan kaynaklanan kısıtlamalar, Tapu Sicil Tüzüğü’nün belirlediği ayrık durumlar ve özel kanun hükümlerinde saklı hallerde tapu kütüğünün beyanlar hanesine muhdesatla ilgili şerh verilebilir.
Başka bir anlatımla, tapu kütüğünün beyanlar hanesine “beyanda” bulunulabilmesi için Medeni Kanun veya ilgili özel yasalarda bir düzenlemenin bulunması gerekir.
Muhdesatın aidiyetinin tespiti davasının güncel hukuki yarar bulunması koşuluyla açılabileceği doktrinde ve Yargıtay uygulamasında kabul edilmektedir. Taraflar arasında görülmekte olan bir ortaklığın giderilmesi davasının varlığı ya da taşınmazın veya üzerinde bulunan muhdesatın kamulaştırma işlemine tabi tutulması gibi durumlarda taşınmaz üzerinde bulunan muhdesatlar hakkında aidiyetin tespiti davası açılmasında hukuki yarar bulunduğu benimsenmektedir.
Her ne kadar Mahkemece, dava konusu taşınmazın, davacı tarafından mirasbırakandan satın alındığı ancak davalı tarafından . Asliye Hukuk Mahkemesi’nde muris muvazaası hukuki nedenine dayalı olarak açılan tapu iptali ve tescil davası neticesinde, davacı adına olan tapu kaydının iptali ile muris mirasçıları adına miras payları oranında tesciline karar verildiği, davacının tespit davası açmayı gerektirir hukuki yarar koşulunun gerçekleştiği kabul edilmiş ise de;
temyize konu olan bu davada taraflar arasında ortaklığın giderilmesi davası bulunmadığı gibi taşınmaz ve muhtesatın kamulaştırmaya konu olduğuna dair herhangi bir iddia savunma, bilgi ve belge de bulunmadığı dikkate alındığında, davacının muhdesatın aidiyetinin tespiti davası açmasında hukuki yararının bulunmadığı bir başka deyişle dava şartının gerçekleşmediği dosyaya yansıyan bilgi ve belgelerle anlaşılmıştır.
Tespit davası açılmasında hukuki yararının bulunmadığı dikkate alınarak davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde işin esası incelenerek hüküm kurulması doğru olmadığından usul ve yasaya aykırı hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda 2. bentte gösterilen sebeplerle davalı ….. yararına 6100 sayılı HMK’nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, davacı vekilinin temyiz itirazlarının 1. bentte gösterilen sebeple REDDİNE, taraflarca HUMK’nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve HUMK’nun 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve 194,50 TL peşin harcın istek halinde temyiz eden davacı ile davalıya …..’a ayrı ayrı iadesine, 30.04.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Av. Hamza ÇOLAK , Beykent Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunudur. 2019 yılından bu yana avukatlık mesleğini icra etmektedir. Özellikle Gayrimenkul hukuku , tazminat hukuku , Şirketler hukuku , sigorta hukuku , icra ve iflas hukuku ve miras hukuku uzmanlık alanlarıdır. Halen değerli müvekkillerine her türlü hukuki konuda profesyonel avukatlık hizmeti vermektedir.