Makale İçeriği;
- Doktor(hekim) hatası ve tıbbi uygulama hatası (malpraktis) ne demektir?
- Doktor hatasına(Malpraktis) ilişkin mevzuat hükümleri nelerdir?
- Tıbbi uygulama hatası(Malpraktis) sebebi ile açılacak tazminat davaları nelerdir?
- Devlet(kamu) hastanelerinde Hekim hatası nedeni ile açılacak tazminat davası
- Tazminat davası öncesi sorumlu idareye başvuru
- Tıbbı uygulama hatası(malpraktis) nedeni ile tam yargı davası
- Zarar
- Kusur
- Kamunun hizmet kusuru
- Kamunun kusursuz sorumluluğu
- İlliyet bağı
- Mevzuata aykırılık
- Özel hastaneler ve özel sağlık kuruluşlarında oluşan tıbbı uygulama hatası(malpraktis)
- Özel hastanelerde oluşan Hekim(doktor) hatası nedeni ile tazminat davası şartları
- Kusur
- İlliyet bağı
- Özel hastaneler bakımından Eser sözleşmesi ve Vekalet sözleşmesi
- Tedavi görecek hastadan aydınlatılmış onam alınması
- KVKK hükümleri uyarınca açık rıza formlarının alınması
- Hekimin mesleki sorumluluk sigortası
- Özel hastanelere ve hekime karşı açılacak tazminat davalarında yetkili ve görevli mahkeme
- Özel hastane ve hekime karşı davalarda zamanaşımı
- Tıbbı uygulama hatası (malpraktis) nedeni ile tazminat davası kim tarafından açılır?
- Tıbbı uygulama hatası (malpraktis) nedeni ile tazminat davası kime karşı açılabilir?
- Tıbbı uygulama hatasından kaynaklı hastanenin ve/veya doktorun hatasında komplikasyon ve tıbbı hatanın farkı
- Hekimin tıbbi uygulama hatası nedeni ile ceza hukuku açısından sorumluluğu
Doktor( hekim) hatası ve/veya hastane hatasından kaynaklı malpraktis davalarında emsal yüksek mahkeme kararları
Doktor(hekim) hatası ve tıbbi uygulama hatası (malpraktis) ne demektir?
Tıbbı uygulama hatası (Malpraktis), yetkililer tarafından tıbbi hizmetlerin sunulması sırasında hekimin hatası, dikkatsizliği, ihmal veya yanlış uygulama sonucunda hastaya zarar vermesi durumunu ifade eder. Bu zararlar, hastanın sağlığının olumsuz etkilenmesi, tedavi sürecinin aksaması veya yanlış bir teşhis veya tedavi yöntemi uygulanması gibi sonuçlar olabilir.
Tıbbı uygulama hatası (Malpraktis) durumlarında, hastalar veya hasta yakınları genellikle tazminat talebinde bulunurlar. Tazminat talepleri, hastanın yaşadığı zararların maddi ve manevi olarak telafi edilmesini amaçlar. Maddi tazminatlar, tedavi masrafları, ilave tedaviler, rehabilitasyon süreci, iş gücü kaybı gibi ekonomik zararları karşılamayı amaç edinir. Manevi tazminatlar ise acı , elem ve ıstırap, ruhsal sıkıntılar, yaşam kalitesindeki düşüş ayrıca aile ve sosyal yaşantısındaki olumsuz etkiler gibi etkileri telafi etmeyi hedef edinir.
Hekim hatası (Malpraktis) durumlarında tazminat talepleri genellikle dava süreciyle belli olmaktadır. Mahkeme sürecinde, hekimin kusurunun kanıtlanması ve zararın bu kusur nedeniyle oluştuğunun ispatlanması gerekmektedir.
Hekim hatası (Malpraktis) durumları, tıbbi hukukun bir parçasıdır ve hukuki alandanın dışında ayrıca tıbbi açıdan karmaşık olabilir. Bu nedenle, Hekim hatası (Malpraktis) durumunda tazminat talebinde bulunmak isteyen kişilerin bir avukattan veya uzman bir danışmandan destek almaları önemlidir. Avukatlar, hastaların haklarını korumak ve tazminat taleplerini etkili bir şekilde yönetmek için gerekli hukuki adımları atabilirler. Bu konuda Muteber Hukuk olarak uzman kadromuz ile yardımcı olmaya hazırız.
Doktor hatasına (malpraktis) ilişkin mevzuat hükümleri
Doktor hatalarına ilişkin mevzuat hükümleri aşağıdaki kanunlar ve düzenlemeler tarafından düzenlenmektedir:
. Türk Ceza Kanunu (TCK): TCK, tıbbi hataların cezai sorumluluğunu düzenler. Örneğin, taksirle ölüme veya yaralanmaya sebep olma durumunda doktora cezai yaptırımlar uygulanabilir.
Türk Medeni Kanunu (TMK): TMK, doktor hatalarından kaynaklanan maddi ve manevi zararların tazmini ile ilgili hükümleri içerir. Hasta veya hasta yakınları, doktor hataları nedeniyle zarar gördüklerinde tazminat talebinde bulunabilirler.
Türk Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK): HMK, doktor hataları nedeniyle açılan tazminat davalarının yargı sürecini düzenler. Bu kanun, tazminat davalarının nasıl açılacağını, delillerin nasıl sunulacağını ve mahkeme sürecinin nasıl işleyeceğini belirler.
Türk Tabipleri Birliği Etik Kuralları: Türk Tabipleri Birliği (TTB), doktorların mesleki etik kurallara uymasını sağlamak amacıyla etik kurallar yayınlamıştır. Bu kurallar, doktorların hasta haklarına saygı göstermelerini, doğru teşhis ve tedavi yapmalarını ve mesleki standartlara uygun davranmalarını hedefler.
Sağlık Bakanlığı Yönetmelikleri: Sağlık Bakanlığı, tıbbi hizmetlerin sunumuyla ilgili yönetmelikler yayınlamaktadır. Bu yönetmelikler, doktorların mesleki standartlara uymasını, hasta güvenliğini sağlamasını ve tıbbi hataların önlenmesini amaçlar.Bu mevzuat hükümleri, doktor hatalarının cezai ve hukuki sorumluluğunu düzenlemektedir. Doktor hataları nedeniyle zarar gören hastalar veya hasta yakınları, bu mevzuat hükümlerine dayanarak tazminat talebinde bulunabilir veya cezai yaptırımlar talep edebilirler.
Tıbbi uygulama hatası(Malpraktis) sebebi ile açılacak tazminat davaları nelerdir?
Malpraktis (tıbbı uygulama hataları) davalarında tazminat davaları, hastaların doktor hataları veya ihmalleri nedeniyle yaşadıkları zararları telafi etmek amacıyla açtıkları davalardır. Bu tazminat davaları genellikle aşağıdaki şekillerde ortaya çıkabilir:
1. Maddi Tazminat Davaları: Maddi tazminat davaları, hastaların doktor hataları nedeniyle maddi zararlarının karşılanmasını talep ettikleri davalardır. Bu zararlar, tedavi masrafları, ilave tedaviler, rehabilitasyon süreci, iş gücü kaybı, sürekli maluliyet kaynaklı gelir kaybı gibi ekonomik zararları kapsar. Hastalar, doktor hataları sonucunda yaşadıkları maddi zararları kanıtlayarak tazminat talebinde bulunurlar.
2. Manevi Tazminat Davaları: Manevi tazminat davaları, hastaların doktor hataları nedeniyle yaşadıkları psikolojik ve duygusal zararların telafi edilmesini talep ettikleri davalardır. Bu zararlar, acı ve ıstırap, ruhsal sıkıntılar, yaşam kalitesindeki düşüş gibi etkileri kapsar. Hastalar, doktor hataları sonucunda yaşadıkları manevi zararları kanıtlayarak tazminat talebinde bulunurlar.
3. Gelecek Masrafları Davaları: Gelecek masrafları davaları, hastaların doktor hataları sonucunda ortaya çıkan kalıcı sakatlık veya hastalık durumlarında gelecekteki tedavi ve bakım masraflarının karşılanmasını talep ettikleri davalardır. Bu masrafların karşılanması için hastalar, doktor hataları sonucunda gelecekte yaşayacakları masrafları kanıtlayarak tazminat talebinde bulunurlar.
Malpraktis (doktor hatası) davalarında tazminat talepleri, mahkeme süreci sonucunda belirlenir. Hasta veya hasta yakınları, hastanenin ve/veya doktor hatalarının neden olduğu zararları kanıtlayarak tazminat talebinde bulunurlar. Mahkeme sürecinde, doktorun ve hastanenin kusurunun kanıtlanması ve zararın bu kusur nedeniyle oluştuğunun ispatlanması gerekmektedir.
Hukuki sürecin etkin yönetilmesi, doğru stratejilerin belirlenmesi, güvenilir bir işbirliği ile tazminat davanızı en iyi şekilde yönetilebilmesi için hukuki ihtiyaçlarınızı anlayan ve ilgili alanda uzmanlaşmış bir tazminat avukatı ile süreci takip etmenizi önemle tavsiye ederiz.
Devlet(kamu) hastanelerinde Hekim hatası nedeni ile açılacak tazminat davası
Malpraktis (hekim hatası) davaları için aşağıdaki şartlar geçerlidir:
1. Hekim-Patient İlişkisi: Malpraktis davası açabilmek için bir hekim-patient ilişkisinin varlığı gerekmektedir. Yani, hasta olarak sizin ve doktorunuz arasında bir tedavi ilişkisi olmalıdır. Bu ilişki, doktorun size tıbbi hizmet sunması ve sizin de bu hizmeti kabul etmenizle kurulur.
2. Hekimin Kusuru: Malpraktis (hekim hatası) davası açabilmek için doktorun kusurlu davrandığının kanıtlanması gerekmektedir. Doktorun, tıbbi standartlara uymaması, gereken özeni göstermemesi veya hatalı bir tedavi yöntemi uygulaması gibi durumlar kusur olarak kabul edilebilir. Türkiye’de, hekimlerin mesleki sorumlulukları Türk Tabipler Birliği tarafından belirlenen etik kurallara ve tıbbi standartlara uygun olarak hareket etmeleri beklenmektedir.
3. Zararın Varlığı: Malpraktis (hekim hatası) davası açabilmek için doktorun kusurlu davranışının size zarar verdiğinin kanıtlanması gerekmektedir. Zarar, maddi veya manevi olabilir. Maddi zararlar, tedavi masrafları, ilave tedaviler, rehabilitasyon süreci, iş gücü kaybı, gelir kaybı gibi ekonomik zararları kapsar. Manevi zararlar ise acı ve ıstırap, ruhsal sıkıntılar, yaşam kalitesindeki düşüş gibi etkileri içerir.
4. Nedensellik Bağı: Malpraktis davası açabilmek için doktorun kusurlu davranışının zarara neden olduğunun kanıtlanması gerekmektedir. Yani, doktorun kusuru ve zarar arasında bir nedensellik bağı bulunmalıdır. Doktorun kusuru olmasaydı, zarar meydana gelmeyeceği kanıtlanmalıdır.
5. Dava Süresi: Türkiye’de malpraktis davaları için dava süresi, zararın meydana geldiği tarihten itibaren 2 yıldır.
Tazminat davası öncesi sorumlu idareye başvuru
Hekim hatası (malpraktis) nedeniyle idareye başvuru zorunluluğu, bir sağlık kuruluşunda meydana gelen bir hekim hatası sonucunda zarar gören kişinin, idareye başvurarak tazminat talep etme hakkını kullanması anlamına gelir. Hekim hatası, bir doktorun tedavi sürecinde hata yapması veya ihmalkarlık göstermesi sonucunda ortaya çıkan zararlardır. Bu zararlar maddi veya manevi olabilir. Hekim hatası nedeniyle zarar gören kişi, idareye başvurarak tazminat talep edebilir. Bu başvuru zorunluluğu, zarar gören kişinin öncelikle idareye başvurarak sorunu çözmeye çalışmasını ve tazminat talebini idareye iletmeyi gerektirir. Ancak, idareye başvuru sonucunda sorun çözülmezse veya tazminat talebi reddedilirse, zarar gören kişi mahkemeye başvurabilir. idarenin bu başvuru neticesinde 60 günlük cevap verme süresi bulunmaktadır. Bu süre içerisinde cevap gelmediği takdirde idare tarafından zımni red olarak değerlendirmek gerekir.
Tıbbı uygulama hatası(malpraktis) nedeni ile tam yargı davası
Zarar
Hekim hatasından kaynaklı tam yargı davaları, bir sağlık kuruluşunda meydana gelen hekim hatası (malpraktis) sonucunda zarar gören kişinin, tazminat talebiyle açtığı davalardır. Bu davalar, hekim hatası nedeniyle ortaya çıkan maddi ve manevi zararların tazmini için açılır.
Maddi zararlar, kişinin tedavi masrafları, iş gücü kaybı, engellilik durumu gibi somut kayıpları ifade eder. Örneğin, bir hekim hatası sonucunda ameliyat gerektiren bir durumda, kişi ameliyat masrafları, rehabilitasyon masrafları, ilaç masrafları gibi maddi zararlarla karşılaşabilir.
Manevi zararlar ise kişinin acı çekme, psikolojik travma, itibar kaybı gibi duygusal ve sosyal kayıpları ifade eder. Örneğin, bir hekim hatası sonucunda bir kişi hayatını kaybederse, yakınları manevi zararlarla karşılaşabilir ve bu zararların tazmini için dava açabilirler.
Tam yargı davalarında, zarar gören kişi hekim hatasının varlığını kanıtlamak zorundadır. Bunun için genellikle uzman görüşleri, tıbbi raporlar ve diğer deliller kullanılır. Davanın sonucunda, mahkeme hekim hatasının varlığını kabul ederse, zarar gören kişiye tazminat ödenir.
Kusur
Tam yargı davalarında “kusur”, hekim hatasının gerçekleşmesinde hekimin ihmali veya hatalı davranışı anlamına gelir. Kusur, hekimin tıbbi standartlara uygun davranmadığı durumları ifade eder.
Hekimler, mesleki standartlara uygun olarak hareket etmekle yükümlüdür. Tıbbi standartlar, hekimlerin tedavi sürecinde ne tür bir dikkat ve özen göstermeleri gerektiğini belirler. Eğer bir hekim, bu standartlara uymaz ve hatalı bir şekilde hareket ederse, bu durumda kusur söz konusu olabilir.
Örneğin, bir hekimin bir hastanın durumunu doğru bir şekilde değerlendirmemesi, uygun bir teşhis koymaması veya uygun bir tedavi yöntemi uygulamaması kusur olarak değerlendirilebilir. Ayrıca, hekimin hastanın bilgilendirilmesi ve onayı konusunda yeterli özeni göstermemesi de kusur olarak kabul edilebilir.Kusurun varlığını kanıtlamak için genellikle uzman görüşleri, tıbbi raporlar ve diğer deliller kullanılır. Mahkeme, bu delilleri değerlendirerek hekimin kusurlu davranışının varlığını tespit eder ve buna göre karar verir.
Kamunun hizmet kusuru
Kamunun hizmet kusuru, bir kamu kurumunun veya kamu görevlisinin yaptığı hatalı veya ihmalkar davranış sonucunda ortaya çıkan zararlardır. Malpraktis davalarında ise, hekim hatası nedeniyle ortaya çıkan zararlar söz konusudur.
Kamunun hizmet kusuru, kamu kurumlarının veya kamu görevlilerinin yasal görevlerini yerine getirirken hatalı veya ihmalkar davranmaları sonucunda ortaya çıkar. Örneğin, bir kamu hastanesinde yapılan bir ameliyat sırasında hekimin hatalı bir müdahalede bulunması veya hastanenin gerekli önlemleri almadan bir hizmet sunması kamunun hizmet kusuruna örnek olarak verilebilir.
Kamunun kusursuz sorumluluğu
Kamunun kusursuz sorumluluğu, genellikle idare hukuku alanında değerlendirilir. Bu sorumluluk, kamu hizmetlerinin etkin ve düzenli bir şekilde yürütülmesini sağlamak amacıyla ortaya çıkar. Kamu kurumları ve kamu görevlileri, yasal görevlerini yerine getirirken kusurlu davranmamaları gerektiği gibi, kusursuz bir şekilde görevlerini yerine getirmekle yükümlüdürler.Kamunun kusursuz sorumluluğu, zarar gören kişinin kamu kurumuna veya kamu görevlisine karşı tazminat talep etme hakkını sağlar.
Zarar gören kişi, kamu kurumunun veya kamu görevlisinin kusurlu olup olmadığına bakılmaksızın, zararın meydana gelmesiyle birlikte tazminat talebinde bulunabilir. Kamunun kusursuz sorumluluğunda, zarar gören kişinin kusurunu veya ihmali aranmaz, sadece zararın meydana gelmesiyle birlikte tazminat talebi değerlendirilir.
İlliyet (nedensellik) bağı
Malpraktis davalarında nedensellik bağı, hekim hatasının zararın meydana gelmesindeki etkisini belirlemek için incelenir. Nedensellik bağı, hekim hatasının zararın oluşmasında önemli bir faktör olduğunu kanıtlamak için deliller ve uzman görüşleri kullanılarak değerlendirilir.
Nedensellik bağını kanıtlamak için aşağıdaki faktörler göz önünde bulundurulabilir:
1. Hekim Hatası: Hekimin tıbbi standartlara uymadığı veya hatalı bir müdahalede bulunduğu kanıtlanmalıdır. Bu, tıbbi kayıtlar, uzman görüşleri ve diğer deliller kullanılarak desteklenebilir.
2. Zararın Varlığı: Zararın gerçekten meydana geldiği ve hastanın bu zarardan etkilendiği kanıtlanmalıdır. Tıbbi raporlar, tanıkların ifadeleri ve diğer deliller bu konuda yardımcı olabilir.
3. Alternatif Senaryoların İncelenmesi: Hekim hatası dışında başka faktörlerin zarara neden olup olmadığı değerlendirilmelidir. Başka bir deyişle, hekim hatasının zararın meydana gelmesindeki ana neden olduğu kanıtlanmalıdır. Bu, uzman görüşleri, tıbbi kayıtlar ve diğer deliller kullanılarak yapılabilir.
4. Uzman Görüşleri: Malpraktis davalarında uzman görüşleri önemli bir rol oynar. Uzmanlar, hekim hatasının zararın meydana gelmesindeki etkisini değerlendirir ve nedensellik bağı hakkında görüş bildirir.Mahkeme, bu faktörleri değerlendirerek nedensellik bağının varlığını tespit eder. Nedensellik bağının kanıtlanması, zarar görenin tazminat talebinin kabul edilmesi için önemli bir adımdır.
Mevzuata aykırılık
Mevzuata aykırılık, bir eylem veya davranışın yürürlükteki yasalara veya düzenlemelere uymaması durumunu ifade eder. Malpraktis davalarında mevzuata aykırılık, hekimin tıbbi standartlara, etik kurallara veya diğer ilgili yasal düzenlemelere uymaması anlamına gelir.
Mevzuata aykırılık, hekimin tıbbi standartlara uygun olmayan bir tedavi yöntemi uygulaması, hastanın bilgilendirilmesi ve onayı konusunda yeterli özeni göstermemesi, tıbbi kayıtların düzgün tutulmaması gibi durumları içerebilir. Ayrıca, hekimin mesleki etik kurallara uymaması, hastanın mahremiyetini ihlal etmesi veya tıbbi gizliliği korumaması da mevzuata aykırılık olarak değerlendirilebilir.
Mevzuata aykırılığın varlığını kanıtlamak için genellikle tıbbi raporlar, uzman görüşleri, tanıkların ifadeleri ve diğer deliller kullanılır. Mahkeme, bu delilleri değerlendirerek hekimin mevzuata aykırı davrandığını tespit eder ve buna göre karar verir. Mevzuata aykırılığın kanıtlanması, zarar görenin tazminat talebinin kabul edilmesi için önemli bir faktördür.
Özel hastaneler ve özel sağlık kuruluşlarında oluşan tıbbı uygulama hatası(malpraktis)
Özel hastanelerdeki hekim hatalarından dolayı eser sözleşmesi ve vekâlet sözleşmesi, hekim ile hasta arasındaki hukuki ilişkiyi düzenleyen sözleşme türleridir.
1. Eser Sözleşmesi: Eser sözleşmesi, bir kişinin bir işi belirli bir bedel karşılığında yapmayı üstlendiği sözleşme türüdür. Özel hastanelerdeki hekim hatalarından dolayı ortaya çıkan zararlar, genellikle eser sözleşmesi çerçevesinde ele alınır. Bu durumda, hasta, hekimden belirli bir tedavi veya sağlık hizmeti almayı talep eder ve hekim de bu hizmeti belirli bir ücret karşılığında yerine getirmeyi taahhüt eder. Bu durum genellikle estetik operasyonlarında sıklıkla karşılaşılan bir durumdur. doktorun yapmayı taahhüt ettiği şey ile yapılan tıbbi müdahale sonuncunda ortaya çıkan sonuç örtüşmediği takdirde, doktorun eser sözleşmesinden kaynaklı olarak hukuki sorumluğu ortaya çıkmaktadır.
Hekim, tıbbi standartlara uygun bir şekilde hareket etmekle yükümlüdür ve bu standartlara uymaması sonucunda ortaya çıkan hatalar, eser sözleşmesi ihlali olarak değerlendirilebilir.
2. Vekâlet Sözleşmesi: Vekâlet sözleşmesi, bir kişinin başka bir kişiyi kendi adına ve hesabına belirli işlemleri yapmak üzere yetkilendirdiği sözleşme türüdür. Özel hastanelerdeki hekim hatalarından dolayı ortaya çıkan zararlar, bazen vekâlet sözleşmesi çerçevesinde ele alınabilir. Bu durumda, hasta, hekimi kendi adına ve hesabına tıbbi müdahalelerde bulunmak üzere yetkilendirir.
Hekim, hasta adına ve hesabına hareket etmekle yükümlüdür ve bu yetkisini kötüye kullanması veya tıbbi standartlara uymaması sonucunda ortaya çıkan hatalar, vekâlet sözleşmesi ihlali olarak değerlendirilebilir.Hekim hatalarından kaynaklanan zararlar genellikle tıbbi malpraktis davaları olarak ele alınır ve bu davalar genellikle eser sözleşmesi veya vekâlet sözleşmesi ihlali temelinde değerlendirilir.
Tedavi görecek hastadan aydınlatılmış onam alınması
Aydınlatılmış onam formu, bir hastanın tıbbi müdahale veya tedaviye başlamadan önce sağlık hizmeti sağlayıcısı tarafından bilgilendirilmesini ve onayını içeren bir belgedir. Bu form, hastanın tıbbi müdahale veya tedavi hakkında gerekli bilgileri almasını ve karar verme sürecine katılmasını sağlar.
Aydınlatılmış onam süreci, hastanın tıbbi durumu, teşhis, tedavi seçenekleri, riskler, faydalar ve olası yan etkiler gibi konular hakkında ayrıntılı bilgilendirilmesini içerir. Sağlık hizmeti sağlayıcısı, hastaya bu bilgileri anlaşılır bir şekilde sunmalı ve hastanın sorularını yanıtlamalıdır. Hastanın bu bilgilere dayanarak tedaviye rıza göstermesi beklenir.
Aydınlatılmış onam formu, hastanın bu bilgilendirme sürecini tamamladığını ve tedaviye rıza gösterdiğini belgelemek amacıyla kullanılır. Hastanın imzasını içeren bu form, tıbbi müdahale veya tedavinin başlamadan önce hastanın onayını gösterir. Bu form, hem hastanın hem de sağlık hizmeti sağlayıcısının yasal koruma sağlamak için önemlidir.Aydınlatılmış onam formu, hastanın tıbbi karar verme sürecine katılımını ve kendi sağlık hakkında bilinçli kararlar almasını teşvik etmek amacıyla kullanılır. Bu form, hastanın haklarını korumak ve sağlık hizmeti sağlayıcısının sorumluluklarını yerine getirmesini sağlamak için önemlidir.
KVKK hükümleri uyarınca açık rıza formlarının alınması
Malpraktis davalarında Kişisel Verilerin Korunması Kanunu (KVKK) kapsamında açık rıza formlarının alınmaması, kişisel verilerin hukuka uygun olarak işlenmediği anlamına gelir. KVKK, kişisel verilerin korunması ve işlenmesiyle ilgili kuralları belirleyen bir yasadır ve sağlık hizmeti sağlayıcıları da bu kurallara uymak zorundadır.
KVKK’ya göre, kişisel verilerin işlenmesi için açık rıza alınması gerekmektedir. Açık rıza, kişinin özgür iradesiyle, bilgi sahibi olarak ve isteğe bağlı olarak verdiği rızadır. Sağlık hizmeti sağlayıcıları, hastaların sağlık verilerini işlemek için açık rıza almak zorundadır. örneğin, hastanın rızası alınmadan hastaya ait verilen paylaşılması açıkça KVKK hükümlerinin ihlali anlamına gelmektedir.
Malpraktis davalarında, sağlık hizmeti sağlayıcısının hastanın kişisel verilerini işlemek için gerekli açık rızayı almadığı iddia edilebilir. Bu durumda, hastanın kişisel verilerinin hukuka uygun olarak işlenmediği ve KVKK’nın ihlal edildiği iddia edilebilir.
KVKK’ya uymamanın sonuçları ciddi olabilir. Sağlık hizmeti sağlayıcıları, KVKK’ya uymadıkları takdirde idari para cezalarıyla karşılaşabilirler. Ayrıca, malpraktis davalarında bu durum, hastanın tazminat taleplerini güçlendirebilir ve sağlık hizmeti sağlayıcısının hukuki sorumluluğunu artırabilir.Bu nedenle, sağlık hizmeti sağlayıcıları KVKK’ya uygun olarak açık rıza formlarını almalı ve hastaların kişisel verilerini korumak için gerekli önlemleri almalıdır. Aksi takdirde, malpraktis davalarında hukuki sorunlarla karşılaşabilirler.
Hekimin mesleki sorumluluk sigortası
Hekimin mesleki sorumluluk sigortası, hekimlerin mesleki hatalarından kaynaklanabilecek maddi zararları karşılamak amacıyla satın aldıkları bir sigorta türüdür. Bu sigorta, hekimlerin tıbbi hatalarının sonucunda ortaya çıkabilecek tazminat taleplerine karşı mali koruma sağlar.
Hekimler, tıbbi hizmetlerini sunarken hatalar yapabilir veya ihmalkarlık gösterebilirler. Bu hatalar sonucunda hastaların maddi zararları ortaya çıkabilir ve hastalar, hekimlere karşı tazminat taleplerinde bulunabilirler. Hekimin mesleki sorumluluk sigortası, bu tazminat taleplerine karşı hekimin mali olarak korunmasını sağlar.
Mesleki sorumluluk sigortası, hekimin tıbbi hatalarından kaynaklanabilecek tazminat taleplerini karşılar. Sigorta poliçesi, hekimin mesleki faaliyetlerini kapsayan bir süre boyunca geçerlidir. Eğer bir tazminat talebi ortaya çıkarsa, sigorta şirketi, hekimin maddi zararı karşılamak için ödeme yapar.
Hekimin mesleki sorumluluk sigortası, hem hekimin hem de hastaların çıkarlarını korumak için önemlidir. Hekimler, tıbbi hatalarının sonucunda ortaya çıkabilecek maddi zararları karşılamak için bu sigortayı satın alarak kendilerini koruma altına alırlar. Hastalar da, tıbbi hataların sonucunda maddi zararları karşılamak için tazminat taleplerinde bulunabilirler.
Hekimin mesleki sorumluluk sigortası, hekimlerin mesleki hatalarının sonucunda ortaya çıkabilecek maddi zararları karşılamak için önemli bir güvence sağlar. Bu sigorta, hekimlerin mesleki sorumluluklarını yerine getirirken olası risklere karşı korunmalarını sağlar.
Özel hastanelere ve hekime karşı açılacak tazminat davalarında yetkili ve görevli mahkeme
Özel hastaneler ve hekime karşı açılan tazminat davalarında görevli mahkeme, olayın gerçekleştiği yerdeki Tüketici Mahkemesi’dir. Yani, tazminat davası açılan özel hastanenin veya hekimin bulunduğu il veya ilçedeki Tüketici Mahkemesi, görevli mahkemedir. Malpraktisten kaynaklanan tazminat davalarında, doktorun mesleki sorumluluk sigortası bulunması halinde sigorta şirketine karşı açılacak davalarda Asliye Ticaret Mahkemeleri görevlidir.
Özel hastane ve hekime karşı davalarda zamanaşımı
Özel hastanelere karşı açılacak tıbbi uygulama hatası davalarında, tedavi taahhüt eden kurum ve/veya müstakil çalışan hekim ile yanlış tedavi uygulanan hasta arasındaki sözleşme ilişkisi ve tazminata sebep olan olay dikkate alınır, yanlış uygulanan tıbbi vaka:
TBK uyarınca vekalet sözleşmesi hükümlerine dahil ise vakanın gerçekleştiği tarihten itibaren 5 yıldır. Eser sözleşmesi hükümlerine dahil ise hekimin veya hastanenin ağır kusuru halinde 20 yıl, bunun dışındaki vakalarda TBK 147/6 ve 478. madde hükümleri uyarınca 2 yıl ve 5 yıldır. Haksız fiil ve vekaletsiz iş görme hükümlerine mevcut ise 10 yıllık zamanaşımı süreleri uygulanması gerekir. Maddi manevi tazminata konu haksız fiil, eş zamanlı olarak TCK uyarınca suç da teşkil ediyorsa ve bu suçun TCK kapsamında ceza zamanaşımı süresi 10 yıldan fazla ise, iş bu suç fiiline ilişkin kanunda belirtilen ceza zamanaşımı tazminat davası için de uygulanır.
Tıbbı uygula hatası (malpraktis) nedeni ile tazminat davası kim tarafından açılır?
Özel hastanelere ve doktorlara karşı malpraktis davalarını, zarar gören kişiler veya yakınları açabilir. Zarar gören kişi, doğrudan kendisi zarar görmüşse veya vekalet vermişse, malpraktis davası açma hakkına sahiptir. Ayrıca, zarar gören kişinin yakınları da malpraktis davası açabilir. Bu genellikle, zarar gören kişinin eşi, çocukları veya velisi gibi yakınlarıdır. Malpraktis davası açma hakkı, zarar gören kişinin veya yakınlarının, hekim hatası nedeniyle maddi veya manevi zarar gördüğünü kanıtlamasına dayanır. Yanlış uygulanan tıbbi uygulama neticesinde ölüm gerçekleşmesi halinde yakınlarının destekten yoksun kalma tazminatı açma hakları bulunmaktadır.
Tıbbı uygulama hatası (malpraktis) nedeni ile tazminat davası kime karşı açılabilir?
Tıbbi uygulama hatası davası, tıbbi hizmet sunan sağlık kuruluşlarına ve bu kuruluşlarda çalışan hekimlere karşı açılabilir. Bu dava, tıbbi hizmet alan kişinin veya yakınlarının, tıbbi uygulama hatası sonucunda maddi veya manevi zarar gördüğünü iddia etmesi durumunda açılır.
Tıbbi hizmet sunan sağlık kuruluşlarına karşı dava açılması durumunda, genellikle hastane veya klinik gibi kuruluşlar hedef alınır. Ancak, hekimlerin bireysel olarak da dava edilebileceği durumlar da söz konusu olabilir. Özellikle, hekimin görevini ihmalkarlıkla veya hatalı bir şekilde yerine getirmesi sonucunda zarar meydana gelmişse, hekim de dava edilebilir.Tıbbi uygulama hatası davası, zarar gören kişinin veya yakınlarının, tıbbi hizmet sunan sağlık kuruluşları veya hekimlerin ihmalkarlık veya hatalı uygulama sonucunda zarar gördüğünü kanıtlamasına dayanır. Bu dava, zarar gören kişinin veya yakınlarının haklarını korumak ve tazminat taleplerini ileri sürmek amacıyla açılır. Özel sağlık kuruluşunun veya hekimin mesleki sorumluluk sigortasının mevcut olması halinde söz konusu davanın maddi tazminat kısmı sigorta şirketine de yönlendirilebilir.
Tıbbı uygulama hatasından kaynaklı hastanenin ve/veya doktorun hatasında komplikasyon ve tıbbı hatanın farkı
Komplikasyon: Komplikasyon, tıbbi bir prosedür veya tedavi sonucunda beklenmeyen bir yan etki veya sorunun ortaya çıkmasıdır. Komplikasyonlar, hastalığın doğal seyri veya tedavi süreciyle ilişkili olabilir. Örneğin, bir cerrahi operasyon sonrasında enfeksiyon gelişmesi veya bir ilaç tedavisi sırasında yan etkilerin ortaya çıkması komplikasyonlara örnek olarak verilebilir. Komplikasyonlar genellikle hekimin kontrolü dışında gerçekleşir ve beklenmeyen sonuçlar olarak kabul edilir.
Tıbbi Hata: Tıbbi hata, bir sağlık profesyonelinin yanlış bir karar vermesi, hatalı bir uygulama yapması veya bir prosedürü gerektiği gibi yerine getirmemesi sonucunda ortaya çıkan bir durumdur. Tıbbi hatalar, hekimin veya sağlık personelinin kusurlu davranışları veya ihmalkarlığı nedeniyle meydana gelebilir. Örneğin, yanlış bir teşhis koyma, yanlış bir ilaç dozu verme veya cerrahi bir prosedürü hatalı bir şekilde gerçekleştirme tıbbi hatalara örnek olarak verilebilir. Tıbbi hatalar genellikle önlenmesi mümkün olan hatalar olarak kabul edilir ve hekimin sorumluluğunu gerektirebilir.Özetle, komplikasyonlar beklenmeyen sonuçlar olarak kabul edilirken, tıbbi hatalar ise hekimin kusurlu davranışları veya ihmalkarlığı sonucunda ortaya çıkan hatalı uygulamaları ifade eder.
Hekimin tıbbi uygulama hatası nedeni ile ceza hukuku açısından sorumluluğu
Hekimin tıbbi uygulama hatasından kaynaklı ceza hukuku açısından sorumluluğu, Türk Ceza Kanunu’nda düzenlenen hükümlere göre belirlenir.
Türk Ceza Kanunu’na göre, hekimin tıbbi uygulama hatası (malpraktis) sonucunda ölüm veya yaralanma gibi sonuçlar ortaya çıkarsa, hekim ceza sorumluluğuyla karşı karşıya kalabilir. Tıbbi uygulama hatası sonucunda ölüm veya yaralanma meydana gelmesi durumunda, hekimin kusurlu davrandığı kabul edilir ve bu durum cezai sorumluluğu doğurabilir.
Hekimin ceza sorumluluğu, tıbbi uygulama hatasının ağırlığına, kusurun derecesine ve sonuçlara bağlı olarak belirlenir. Türk Ceza Kanunu’nda, tıbbi uygulama hatası sonucunda ölüm veya yaralanma meydana gelmesi durumunda uygulanabilecek cezalar düzenlenmiştir.Ancak, hekimin ceza sorumluluğu için, tıbbi uygulama hatasının kasıtlı veya ağır ihmalkarlıkla gerçekleştiği kanıtlanmalıdır. Hekimin tıbbi uygulama hatası nedeniyle ceza sorumluluğuyla karşı karşıya kalması için, hukuka aykırı bir eylem veya ihmalkarlık olduğu ve bu eylem veya ihmalkarlığın sonucunda ölüm veya yaralanma gibi zararlar meydana geldiği kanıtlanmalıdır.
Doktor( hekim) hatası ve/veya hastane hatasından kaynaklı malpraktis davalarında emsal yüksek mahkeme kararları
- Hekimin aydınlatma yükümlülüğünün yerine getirip getirmemesi,
Yargıtay 6. Hukuk Dairesi 2021/6148 E. , 2022/4506 K.
“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tazminat davasının bozma ilamına uyularak yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik verilen hüküm süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
– K A R A R –
Dava eser sözleşmesinden kaynaklanan ayıplı ifa nedeniyle uğranılan maddi ve manevi zararın tazmini istemine ilişkin olup, mahkemece davanın reddine dair verilen karar davacı vekilince temyiz edilmiştir.
Davacı vekili; davacının 28/04/2012 tarihinde burun estetiği ameliyatı için davalı hastaneye başvurduğunu, burada diğer davalı doktor Ümran İleri ile tanıştığını, davalının davacıya, burun ameliyatının yanı sıra aynı zamanda yüzünü gerdirmek ve karnını da yağ alma ameliyatı yapılması konusunda ikna ettiğini, davacının yüz germe, burun ameliyatı ve yağ alma operasyonlarının aynı anda yapılarak 04/05/2012 tarihinde taburcu edildiğini, yüz germe ameliyatı neticesinde sağ ve sol yüzü arasında orantısızlık oluştuğunu, sağ göz kapağının her zaman diğerine oranla ve normale göre çok daha açık bir görünüme kavuştuğunu, sağ gözünde sürekli olarak ve ciddi oranda yaşarma meydana geldiğini,karnından yağ alma operasyonları sonucunda da davacının karnının son derece şekilsiz bir görünüme dönüştüğünü, yamukluk ve tümsekler meydana geldiğini, ameliyattan sonra 7-8 ay boyunca ameliyat yerinde iltihap ve kanama meydana geldiğini, bu durumun davalı doktorun başarısız ve özensiz ameliyatı sonucu oluştuğunu, davacının bedeninde kalıcı olarak hasar oluştuğundan güç kaybı meydana geldiğini ve yaklaşık 1 yıl boyunca çalışamadığını iddia ederek 10.000 TL maddi tazminat ile 50.000 TL manevi tazminatın ameliyat tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … Sağlık Hizmetleri A.Ş. vekili cevap dilekçesinde; davacının iddialarının bilimsellikten uzak olup kusur ve hukuka aykırılık içeren bir eylem söz konusu olmadığını, müvekkili hastanenin üzerine düşen her türlü sorumluluğu yerine getirdiğini, tazminat şartlarının oluşmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde; davacının ameliyatlarının tıbbi usullere uygun olarak ve titizlikle yapıldığını, davacının kontrol muayenesine gelmediğini, hastanın operasyon sonrası bakım kusuru sebebi ile oluşan sonuçlara müdahaleye engel olduğunu, olayda tıbbi uygulama hatası bulunmadığını, tazminat şartlarının oluşmadığını, müvekkilinin hatası olup olmadığı konusunda uzman bilirkişi incelemesi yapılması gerektiğini iddia ederek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece 11/02/2016 tarihli karar ile dava reddedilmiş, kararı davacı vekili temyiz etmiştir.
Yargıtay (Kapatılan) 15. Hukuk Dairesinin 14.01.2019 tarih ve 2018/5312 Esas, 2019/139 Karar sayılı ilamında belirtilen “davacı yanın gerek burun gerekse yüz germe ve yağ dokusu alınması ile ilgili isteminin davalı doktor tarafından daha güzel bir görünüme kavuşturulacağı yönünde bir garanti verilmesi niteliğinde olduğu gözetildiğinde, hekimin eyleminin tıp kurallarına uygun olduğu yönündeki görüş yeterli olmayıp, ayrıca davacının isteklerinin karşılanıp karşılanmadığı, ayıplı olduğu iddia edilen yüz germe ve karından yağ dokusu alma ile ilgili olarak;hekimin edimini yerine getirip getirmediği ya da komplikasyon olup olmadığı ve komplikasyon konusunda aydınlatma görevinin yerine getirilip getirilmediği ve komplikasyon yönetiminin doğru yapılıp yapılmadığı hususları tartışılıp değerlendirilmek üzere, aralarında akademik kariyere sahip üniversitelerden seçilecek Estetik Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahisi konusunda uzman 3 kişilik bilirkişi kurulu oluşturulmak suretiyle gerektiğinde muayene edilmek suretiyle, dosyadaki belge ve bilgiler incelenerek alınacak rapora yapılacak itirazlar da dikkate alınıp hekim ve istihdam eden sıfatıyla davalı hastane işleticisinin sorumluluğu saptanıp, hasıl olacak sonuca uygun bir karar verilmeli” gerekçeyle mahkeme kararı bozulmuştur.
Bozmaya uyularak yapılan yargılama neticesinde; bozma ilamında belirtilen kriterlerde bir bilirkişi heyeti oluşturulmuş olup, rapor doğrultusunda ret kararı verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Taraflar arasında sözleşmenin kurulduğu tarih itibariyle yürürlükte bulunan 6098 sayılı TBK’nın 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesi bulunduğu uyuşmazlık konusu değildir. Sözleşme ile davacıya estetik müdahalelerde bulunulması kararlaştırılmıştır. Davacı ile davalı arasındaki sözleşmenin niteliği itibariyle hekim ile hasta arasında tedaviye ilişkin sözleşmeden farklı olduğu ve eser sözleşmesi hükümlerinin uygulanması gerektiği anlaşılmaktadır. Eser sözleşmesini düzenleyen TBK’nın 470. maddesi uyarınca yüklenicinin edimi; bir eser meydana getirmeyi, iş sahibinin edimi ise; karşılığında bedel ödemeyi üstlenmesidir. Eser sözleşmesinin niteliği gereği yüklenici sonucu garanti etmektedir.Davacı, karın yağ aldırma ve yüz gerdirme gayesiyle yani estetik amaçla davalıya başvurmuş olduğuna göre, estetik ameliyat yapılmak suretiyle istenilen ve kararlaştırılan amaca uygun güzel bir görünüm sağlanması ve sürecin sağlıklı bir şekilde neticelendirilmesi hususlarının taraflar arasındaki eser sözleşmesinin konusu olduğu açıktır. Burada sözleşme yapılmasının nedeni belli bir sonucun ortaya çıkmasıdır. Eser yüklenicinin sanat ve becerisini gerektiren bir emek sarfı ile gerçekleşen sonuç olup, yüklenici eseri iş sahibinin yararına olacak şekilde ve ona hiçbir zarar vermeden meydana getirmek yükümlülüğü altındadır.
Diğer yandan yüklenicinin borçları TBK’nın 471. maddesinde düzenlenmiş olup, “Yüklenici, üstlendiği edimleri iş sahibinin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle ifa etmek zorundadır. Yüklenicinin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alandaki işleri üstlenen basiretli bir yüklenicinin göstermesi gereken mesleki ve teknik kurallara uygun davranışı esas alınır” denilmiş olup, yüklenici olan hekimin de bu düzenlemeden de anlaşılacağı üzere edimini sadakat ve özenle ifa etmek yükümlülüğü bulunmaktadır.Yüklenicinin özen borcundan doğan sorumluluğunda benzer alanlardaki işleri üstlenen basiretli bir yüklenicinin göstermesi gereken mesleki ve teknik kuralların esas alınacağı da açıklanmıştır. Yine eser sözleşmesinin niteliği gereği yüklenici sonucu garanti etmiş sayılmalıdır. Komplikasyonlarda ise aydınlatma yükümlülüğü ve komplikasyon yönetiminin doğru yapılması yine yüklenicinin sorumluluğundadır.
04.04.1997 tarihinde imzalanan ve 09.12.2003 tarihinde 25311 sayılı Resmi Gazetede yayımlanıp yürürlüğe giren ve iç hukukumuzun bir parçası haline gelen AVRUPA BİYOTIP SÖZLEŞMESİ 16.03.2004 tarihinde onaylanmış olup, sözleşmenin “Meslek Kurallarına Uyma” başlıklı 4. maddesinde, “araştırma dahil, sağlık alanında herhangi bir müdahalenin ilgili mesleki yükümlülükler ve standartlara uygun olarak yapılması gerekir” düzenlemesi karşısında, davacıya hastane ortamında tıbbi müdahalede bulunulduğuna göre bu sözleşme hükümleri de esas alınarak uyuşmazlığın çözümü zorunludur.Sözleşmenin 4. maddesinde kastedilen standartın da, tıbbi standart olduğu tartışmasız olup, tıbbi standartlara aykırılık teşhis ya da tedavi aşamasında ya da müdahale sonrasındaki süreçte noksanlık ya da yanlışlık şeklinde gerçekleşebilir. “Tıbbi Standart” hekimin tedavinin amacına ulaşması için gerekli olan ve denenerek ispatlanmış bulunan, hekim tecrübesi ve doğa bilimlerinin o anki ulaştığı düzeyi ifade etmekte olup, denenmiş ve bilinen temel meslek kurallarıdır. Sözleşmenin eser niteliğindeki estetik müdahalelerde de uygulanacağının kabulü zorunludur. Ayrıca 5. maddede, aydınlatılmış rıza alınması zorunluluğu açık bir şekilde düzenlenmiştir.
Ameliyat ve dava tarihinde yürürlükte olan TBK’nın 56. maddesinde; “Hakim, bir kimsenin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi durumunda, olayın özelliklerini göz önünde tutarak, zarar görene uygun bir miktar paranın manevi tazminat olarak ödenmesine karar verebilir” düzenlemesi mevcuttur.
Zarar görene tanınmış olan manevi tazminat hakkı, kişinin sosyal, fiziksel ve duygusal kişilik değerlerinin saldırıya uğraması durumunda öngörülen bir tazminat türüdür. Amacı ise kişinin, hukuka aykırı olan eylemden dolayı bozulan manevi dengesinin eski haline dönüşmesi, kişinin duygusal olarak tatmin edilmesi, zarar vereni bir daha böyle bir eylemde bulunmaktan alıkoyması gibi olguları karşıladığı bir gerçektir.
Manevi tazminat, kişinin çekmiş olduğu fiziksel ve manevi acıları dindirmeyi, hafifletmeyi amaçlar. Bu tazminat bizzat yaşanan acı ve elemin karşılığıdır. Bu tazminat türü, kişinin haksız eylem sonucu duyduğu acı ve elemin giderilmesini amaçladığı için, zarar gören kişi, öngördüğü miktarı belirleyerek istemde bulunabilir.
Maddi zararda olduğunun aksine manevi tazminatta kesin bir hesabın yapılması olanaksızdır. Bunun için miktarı, somut olayın özelliği, tarafların sosyal ve ekonomik durumları dikkate alınarak TMK’nın 4. maddesi uyarınca hakim tarafından takdir ve tayin edilir. Hakim, manevi tazminatın miktarını belirlemede geniş bir yetkiye sahiptir. Takdir edilecek bu tutar, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir işlevi (fonksiyonu) olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi malvarlığı hukukuna ilişkin bir zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir.O halde bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek tutar, var olan durumda elde edilmek istenilen doyum (tatmin) duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22/06/1966 tarihli ve 7/7 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının gerekçesinde, takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel durum ve koşullar da açıkça gösterilmiştir.
Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hakim, bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde nesnel (objektif) ölçülere göre uygun (isabetli) bir biçimde göstermelidir. Hakim belirlemeyi yaparken somut olayın özelliğini, zarar görenin ekonomik ve sosyal durumunu, paranın alım gücünü, duyulan ve ileride duyulacak elem ve ızdırabı gözetmelidir.
Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında; her ne kadar hekime kusur izafe edilemeyeceği belirtilmiş ise de, mahkemeye sunulan belgelerde sadece yüz gerdirme operasyonu ile ilgili onam formunun bulunduğu, karın yağ aldırma ameliyatı ile ilgili onam kaydına rastlanmamış olup, hastanın kendisine yapılacak tıbbi müdahale ve neticesinde karşılaşabileceği komplikasyonlar hakkında bilgilendirilmesi zorunluluktur.Nitekim hükme esas alınan 03/03/2020 tarihli bilirkişi raporunda da; dosya ve eklerinde anlaşılacağı üzere ameliyat sonrası takiplerde, karında seroma ve göz kapaklarında açılmaya bağlı asimetriler meydana geldiğinin anlaşıldığı, her iki durum da ameliyat sonrasında görülebilecek istenmeyen durumlar olarak kabul edilse de; karın yağ aldırma ve yüz germe ameliyatları yapılması konusunda uzman olan hekimdir ve aydınlatma görevi vardır.
Davacıda ameliyat sonrası ortaya çıkan komplikasyon ve görüntü bozukluğuna sebebiyet verilmesi de kusurlu bir davranış olup, hekime izafe edilebilecek bir kusur olarak değerlendirilmelidir. Yine yukarıda belirtilen ilkeler gereğince davalı yüklenicinin sonuç taahhüdünü tam ve gereği gibi yerine getirmediği anlaşılmaktadır. Bu durumda mahkemece davacının maddi ve manevi tazminat talebinin yukarıda açıklanan kriterler esas alınarak değerlendirmesi ve karar verilmesi gerekmektedir.
Belirtilen nedenlerle; eksik inceleme ve yanlış değerlendirme sonucu verilen karar doğru olmamış, bozulması uygun bulunmuştur.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya iadesine, karara karşı tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme isteminde bulunulabileceğine, 04.10.2022 gününde oy birliğiyle karar verildi.
- İdarenin hizmet kusuru
Danıştay 10. Daire Başkanlığı 2019/10234 E. , 2022/103 K.
TEMYİZ EDEN (DAVACI) : …
VEKİLİ : Av. …
KARŞI TARAF (DAVALI) : … Bakanlığı / …
VEKİLİ : …
İSTEMİN_KONUSU : … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesinin … tarih ve E:… , K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacı tarafından, Antalya Eğitim ve Araştırma Hastanesinde 01/02/2010 tarihinde gerçekleştirilen safra kesesi ameliyatının özensiz yapılması sonucu koledok yaralanmasına sebebiyet verildiği, ameliyat sonrasında geç ve hatalı düzeltici operasyon yapılarak karaciğer nakline yol açıldığı ileri sürülerek uğranılan zararlara karşılık 10.000,00 TL maddi, 500.000,00 TL manevi tazminatın ameliyat tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istenilmektedir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:… , K:… sayılı kararıyla; olaya yönelik olarak Adli Tıp Kurumu 2. İhtisas Kurulunca hazırlanan … tarih ve … sayılı rapor dikkate alındığında, safra kesesi ameliyatına yönelik Antalya Eğitim ve Araştırma Hastanesinde yapılan tetkik ve tedavilerde hizmet kusuru bulunduğuna ilişkin bir saptama bulunmadığından, davacının maddi tazminat isteminin reddi gerektiği; manevi tazminat istemi yönünden ise, gerçekleştirilen safra kesesi ameliyatı sonucu koledok yaralanmasına sebebiyet verildiği,akabinde ortaya çıkan bedensel rahatsızlıklar nedeniyle yapılan ameliyatlar karşısında, olayın oluş şekli ve zararın niteliği nazara alındığında, olay ile idarenin eylemi arasında doğrudan bir nedensellik bağı olduğundan davacının uğradığı manevi zararların tazmininin hakkaniyete uygun olacağı, bu durumda, ortaya çıkan sağlık sorunları ile sunulan sağlık hizmeti kapsamındaki tıbbi uygulamalar arasında illiyet bağı bulunduğundan,
bu durumun davacıda, safra kesesi ameliyatının gerektiği gibi yürütülmediği yönünde şüphe, endişe ve üzüntüye yol açtığı, 2010 yılında safra kesesi ameliyatıyla başlayan, sonrasında günümüze kadar farklı sağlık sorunları (karaciğer sorunu gibi) şeklinde kendini gösteren ve süregelen uzun ve yıpratıcı tedavi süreçleri nedeniyle davacının maruz kaldığı acı, elem ve üzüntünün hafifletilebilmesi amacıyla davacı lehine manevi tazminata hükmedilmesi gerektiği gerekçesiyle davacının maddi tazminat isteminin reddine, manevi tazminat isteminin kısmen kabulü ile 100.000,00 TL manevi tazminatın idareye başvuru tarihi olan 18/05/2016 tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte davalı idarece davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiştir.
Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti: … Bölge idare Mahkemesi … İdari Dava Dairesince; Adli Tıp Kurumu raporu uyarınca uyuşmazlıkta davalı idareye yöneltilebilecek bir hizmet kusuru olmadığı, manevi tazminata hükmedebilmek için gerekli koşul olan hizmet kusuru bulunmaksızın manevi tazminat isteminin kabulüne olanak bulunmadığı, bu durumda, davacının manevi tazminat isteminin kısmen kabulüne ilişkin İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet bulunmadığı gerekçesiyle kararın, davanın reddine ilişkin kısmına yönelik davacının istinaf başvurusunun reddine, davanın kabulüne ilişkin kısmına yönelik davalı idarenin istinaf başvurusunun kabulüne, davacının manevi tazminat isteminin kısmen kabulüne ilişkin kısmının kaldırılmasına, davanın reddine karar verilmiştir.
TEMYİZ_EDENİN_İDDİALARI : Davacı tarafından, sosyal devlet ilkesi gereği bedensel zarara uğrayan hastanın korumasız ve çaresiz bırakılmaması, uygun bir tazminat ödenmesi gerektiği, ağır bir kusurun ancak maddi ve manevi tazminat miktarının belirlenmesinde dikkate alınacağı, kapalı yöntemle başlayan safra kesesi ameliyatında ana safra yolunun kesilmesinin açık bir tıbbi uygulama hatası olduğu,bu durumun beceri kusuruna dayandığı, açık ameliyata geçildiğinde de güncel olmayan ameliyat yönteminin tercih edildiği, roux-y yönteminin uygulanmadığı, anastomoz darlığı ve kolanjit atakları gelişmesine, karaciğer nakline aday bir hasta olmasına neden olunduğu,
Adli Tıp Kurumu raporunun gerçeği yansıtmadığı, uygulanması gereken tedavi protokollerinin incelenmediği, çağdaş tıp ve meslek kurallarından bahsedilmediği, bahse konu ameliyata ilişkin tutulan ameliyat defteri ile daha sonra tedavi görülen İnönü Üniversitesi Turgut Özal Tıp Merkezinde bulunan hasta dosyasının getirtilerek Adli Tıp Üst Kurulundan veya üniversitelerin ilgili birimlerinden yeniden rapor alınması gerektiği, temyize konu kararın Danıştay ve AİHM içtihatlarına aykırı olduğu ileri sürülmektedir.
KARŞI_TARAFIN_SAVUNMASI : Davalı idare tarafından, savunma verilmemiştir.
DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ : …
DÜŞÜNCESİ : Temyize konu kararın, maddi tazminata ilişkin kısmının onanması, manevi tazminata ilişkin kısmının bozulması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onuncu Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 17. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca davacının duruşma istemi yerinde görülmeyerek ve dosya tekemmül ettiğinden yürütmenin durdurulması istemi hakkında ayrıca bir karar verilmeksizin işin gereği görüşüldü:
İLGİLİ MEVZUAT:
Anayasanın 125. maddesinde, idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olduğu belirtildikten sonra, son fıkrasında, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu hükme bağlanmıştır.
İdare, kural olarak yürüttüğü kamu hizmetiyle nedensellik bağı kurulabilen zararları tazminle yükümlü olup; idari eylem ve/veya işlemlerden doğan zararlar idare hukuku kuralları çerçevesinde, hizmet kusuru veya kusursuz sorumluluk ilkeleri gereği tazmin edilmektedir.
İdarenin yürütmekle görevli olduğu bir hizmetin kuruluşunda, düzenlenişinde veya işleyişindeki nesnel nitelikli bozukluk, aksaklık veya boşluk olarak tanımlanabilen hizmet kusuru; hizmetin kötü işlemesi, geç işlemesi veya hiç işlememesi hallerinde gerçekleşmekte ve idarenin tazmin yükümlülüğünün doğmasına yol açmaktadır.
A) Temyiz İstemine Konu Bölge İdare Mahkemesi Kararının, İdare Mahkemesi Kararının Davanın Kısmen Reddine (Maddi Tazminat İsteminin Reddine, Manevi Tazminat İsteminin Kısmen Reddine) İlişkin Kısmına Yönelik Davacının İstinaf Başvurusunun Reddine İlişkin Kısmının İncelenmesi:
Bölge İdare Mahkemelerinin nihai kararlarının temyizen bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyizen incelenen Bölge İdare Mahkemesi kararının; İdare Mahkemesi kararının, davacının maddi tazminat isteminin reddine, manevi tazminat isteminin kısmen reddine ilişkin kısımlarına yönelik davacının istinaf başvurusunun reddine ilişkin kısmı usul ve hukuka uygun olup, dilekçede ileri sürülen temyiz nedenleri kararın bu kısmının bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
B) Temyiz İstemine Konu Bölge İdare Mahkemesi Kararının, İdare Mahkemesi Kararının Davanın Kısmen Kabulüne (Manevi Tazminat İsteminin Kısmen Kabulüne) İlişkin Kısmına Yönelik Davalı İdarenin İstinaf Başvurusunun Kabulüne İlişkin Kısmının İncelenmesi:
Manevi zarar; kişinin fizik yapısının ve iç huzurunun bozulmasını, yaşama gücünün ve sevincinin azalmasını, kişilik haklarının zedelenmesini, şeref ve haysiyetinin rencide edilmesini, ölüm veya uğranılan diğer cismani zarar nedeniyle duyulan acı ve ızdırabı, kişinin günlük yaşamını zorlaştıran belli ağırlıktaki her türlü üzüntü ve sıkıntıyı ifade etmektedir. Kendisinin veya yakınlarının uğradığı tecavüz, saldırı veya meydana gelen bir ölüm olayı sonucunda; fiziki veya manevi acılar duyan, ruhsal dengesi bozulan, yaşama sevinci azalan kişinin manevi yönden zarara uğramış olduğu kabul edilmektedir.
Manevi tazminat, kişinin mal varlığında meydana gelen eksilmeyi gidermeye yönelik bir tazmin aracı değil, manevi değerlerinde bir eksilme meydana gelen ve yaşama sevinci ve zevki azalan kişinin manen tatminini sağlamaya yönelik bir tazmin aracıdır. Manevi zararın başka türlü giderim yollarının bulunmayışı veya yetersiz kalışı manevi tazminatın parasal olarak belirlenmesini zorunlu kılmaktadır.Manevi tazminat, olay nedeniyle duyulan elem ve ızdırabı kısmen de olsa hafifletmeyi amaçlamaktadır. Tam yargı davalarının ve manevi tazminatın belirtilen niteliği gereği takdir edilecek manevi tazminat miktarının, olayın, zararın ve varsa idarenin kusurunun ağırlığını ortaya koyacak, hukuka aykırılığı özendirmeyecek, bir başka ifade ile benzeri hak ihlallerinin bir daha yaşanmaması için caydırıcı ve aynı zamanda cezalandırıcı olacak şekilde belirlenmesi, bununla birlikte olayın meydana geliş şekli, idari faaliyetin niteliği ve idarenin sorumluluk sebebi gözetilerek hakkaniyetli ve makul bir tutarı aşmaması gerekmektedir.
Buna göre manevi tazminat takdir edilirken, davacı(lar) yönünden, manevi tatmin duygusunu sağlamaya yetecek, zarara yol açan idari faaliyet sonucu duyulan elem ve ızdırabın kişi üzerindeki etki ve ağırlığını karşılayacak düzeyde olmasına; davalı(lar) yönünden ise, hakkaniyet sınırlarını aşmayan, ölçülü, adil dengeyi sağlayacak ve aşırı mali külfet oluşturmayacak makul bir seviyede olmasına dikkat edilmesi gerektiği açıktır.
Olaya yönelik olarak Adli Tıp 2. İhtisas Kurulunca hazırlanan raporda, davacıya 01/02/2010 tarihinde kapalı olarak uygulanan safra kesesi ameliyatı sırasında koledokta meydana gelen yaralanmanın bir komplikasyon olduğu, açık ameliyata geçilerek davacıya yapılan cerrahi işlemin doğru olduğu belirtilmiş ise de; davacının söz konusu ameliyattan sonraki şikayetlerinin temelinin, bu ameliyatta ana safra kanalının kesilmesinden kaynaklandığı ve başkaca ameliyatlar geçirmek zorunda kaldığı göz önünde bulundurulduğunda, bu durumun davacıda ömür boyu duyacağı bir üzüntüye yol açacağı sabit olup, olay nedeniyle davacının uğradığı manevi zararın, manevi tatmin sağlayacak, makul bir tutarın ödenmesine karar verilmek suretiyle giderilmesi gerekmektedir.
Bu durumda, İdare Mahkemesince, dava konusu olay nedeniyle hükmedilen manevi tazminat miktarının fazla olduğu görüldüğünden, Bölge İdare Mahkemesince manevi tazminatın amaç ve niteliği dikkate alınarak hükmedilecek manevi tazminat miktarının yeniden belirlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
Ayrıca, davacının ameliyatını yapan doktor … tarafından, 24/04/2019 tarihinde Mahkeme kayıtlarına giren dilekçe ile davalı idare yanında davaya müdahale isteminde bulunulduğu görülmekte olup, bozma kararı sonrası Bölge İdare Mahkemesince bu istemin de karara bağlanması gerekmektedir.
KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacının temyiz isteminin KISMEN KABULÜNE, KISMEN REDDİNE,
2. Davanın kısmen kabulü, kısmen reddine ilişkin … İdare Mahkemesi kararına yönelik olarak taraflarca yapılan istinaf başvuruları neticesinde verilen temyize konu … Bölge idare Mahkemesi … İdari Dava Dairesinin … tarih ve E:… , K:… sayılı kararının, İdare Mahkemesi kararının davanın reddine ilişkin kısmına karşı davacı tarafından yapılan istinaf başvurusunun reddine ilişkin kısmının ONANMASINA, davanın kabulüne ilişkin kısmına karşı davalı idare tarafından yapılan istinaf başvurusunun kabulüne ilişkin kısmının BOZULMASINA,
3. Kullanılmayan … TL yürütmeyi durdurma harcının istemi hâlinde davacıya iadesine,
4. Bozulan kısım hakkında yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın … Bölge İdare Mahkemesi … İdari Dava Dairesine gönderilmesine, 12/01/2022 tarihinde oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.