Evlilik Birliğinde Kişisel Mallar
TMK m. 220
Aşağıda sayılanlar, kanun gereğince kişisel maldır:
- Eşlerden birinin yalnız kişisel kullanımına yarayan eşya,
- Mal rejiminin başlangıcında eşlerden birine ait bulunan veya bir eşin sonradan miras
yoluyla ya da herhangi bir şekilde karşılıksız kazanma yoluyla elde ettiği malvarlığı değerleri, - Manevî tazminat alacakları,
- Kişisel mallar yerine geçen değerler.
1. Eşlerden Birinin Yalnız Kişisel Kullanımına Yarayan Eşya
TMK’nin 220. maddesinin 1. bendinde düzenlenmiştir. Buna göre eşlerden birinin yalnız kişisel kullanımına yarayan eşya o eşin kişisel malıdır. Bu eşyanın bedelinin edinilmiş veya kişisel mallardan karşılanmasının bir önemi bulunmamaktadır. Eşlerden birinin kişisel kullanımına yarayan eşya, evlilik birliğinin başlangıcında mevcut olabileceği gibi evlilik sırasında da edinilmiş olabilir. Yalnızca eşlerden birinin kişisel kullanıma yarayan eşya diğer kişisel mallar gibi kural olarak tasfiyeye girmeyecektir. Bu tür eşyalar genel olarak karşımıza taşınır olarak çıkmaktadır. Önemli olan husus, sadece ilgili eşin kişisel kullanımına yarayan eşya olmasıdır. O eşyayı istisnai olarak ailenin diğer fertlerinin de kullanması kişisel mal olma niteliğini ortadan kaldırmaz. Genel olarak ailenin tüm fertlerinin yararlandığı veya yararlanmasına uygun mallar kişisel mal sayılmaz. Çamaşır makinesi, buzdolabı gibi eşyaların yalnızca eşlerden biri için değil, aile birliği üyelerinin ihtiyaçları için de kullanıldıklarından kanun gereği kişisel eşya olarak kabul edilemezler. Bu eşyayı ev içinde eşlerden yalnızca birinin kullanması da bu durumu değiştirmez.
Kişisel mallara örnek olarak, yalnızca o eşin kişisel kullanımına hasredilmiş giysi, ayakkabı, makyaj malzemesi, hobi malzemeleri, cep telefonu, gözlük, tıraş takımı, kol saati, yüzük vb. verilebilir.
Eşlerden birinin engelli olması halinde, o eşin kullanımına yarayan engelli aracının (tekerlekli sandalye veya özel tertibatlı araç) kişisel mal olduğu söylenebilir. Ancak bu aracın engelli eşin kişisel malı sayılıp sayılamayacağı değerlendirilirken yukarıda da yazılı olduğu gibi bir takım kıstaslardan hareket edilmesi, engelliler ile ilgili kanuni düzenlemeler yanında aracın yalnızca o eş tarafından kullanılıp kullanılamayacağının (kendi kullanma amacıyla engelliliğe uygun hareket ettirici özel tertibat olup olmadığı, tertibatın kişinin engeli ile uyumlu bulunup bulunmadığı gibi), diğer eşin herhangi bir ek tertibat gerekmeden bu aracı kullanıp kullanamayacağının, diğer taraftan aracın sermaye ve yatırım yönünün mü yoksa kullanım ve hizmet yönünün mü ağır bastığı dikkate alınmalıdır. Bu anlamda, iki ayağı engelli eş için alınan tekerlekli sandalyenin o eşin kişisel malı olduğu tereddütsüz ise de, özel tertibat içeren bir otomobilin engelli eşin kişisel malı sayılıp sayılmayacağı açıklanan ilkelere göre somut olay özelinde değerlendirilecektir.
Yargıtay 8. HD’nin 17.10.2018 Tarihli ve 2016/11520 E., 2018/17469 K. Sayılı İlamı :
“…Mahkemece TMK’nin 220/1 maddesi gereği. plakalı aracın davalının kişi- sel kullanımına tahsisli özürlü aracı olduğundan bahisle davalının kişisel malı sayılsunulan belgeler karşısında, dava konusu aracın özürlü aracı olduğu görülmekte ise miş, araç ruhsatındaki bilgileri ile gerek bilirkişi ve gerekse davalı tarafça dosyaya de, aracın özürlülere ilişkin kanun ve yönetmelik hükümleri karşısında özürlü olmayan kişiler tarafından da araçta herhangi bir değişiklik yapılmadan kullanılabilir nitelikte olduğu, davalının özel kullanımı için araçta bir tertibat veya düzenleme de yapılmadığı anlaşıldığına, fiziksel olarak kişisel kullanıma tahsis edilmekle birlikte ğine göre, aracın özellikleri, yasa koyucunun amacı ve dosyada toplanan deliller bu tür yatırım amacı ile edinilen mallar TMK’nin 220/1. madde kapsamına girmedikarşısında, aracı TMK’nin 220/1. maddesi kapsamında davalının kişisel kullanımına yarayan eşya, diğer anlatımla davalının kişisel malı sayılma imkanı bulunmamaktadir…”
Eşlerden birinin yalnız kişisel kullanımına yaraması sebebiyle o eşin kişisel malı niteliğindeki malvarlığının evlilik birliği içinde satılması, elden çıkartılması halinde yerine geçen değerin ikame kuralı gereği kişisel mal sayılması gerekir.
2. Mal Rejiminin Başlangıcında Eşlerden birine Ait Bulunan veya Bir Eşin Sonradan Miras Yoluyla ya da Herhangi Bir Şekilde Karşılıksız Kazanma Yoluyla Elde Ettiği Malvarlığı Değerleri
● Mal Rejiminin Başlangıcında Eşlerden Birine Ait Bulunan Malvarlığı Değerleri
Maddede sözü edilen “mal rejiminin başlangıcı…” düzenlemesinden kastedilen evlilik birliğinin kurulmasıdır. Evlilik birliği kurulmadan başka anlatımla edinilmiş mallara katılma rejimi yürürlüğe girmeden önce eşlerden birine ait malvarlığı değerleri, o eşin kişisel malı olacak ve rejime kişisel mal olarak girecektir.
Mal rejiminin başlangıcında eşlerden birine ait olan malvarlığı değerinin ne şekilde edinildiğinin önemi yoktur. Hatta evlilik birliğinin kurulmadığı bu dönemde (örneğin nişanlı iken) eşlerden birinin diğer eşin edindiği malvarlığına katkıda bulunması veya malvarlığının tamamının bedelini ödemesi halinde dahi edinilmiş mallara katılma rejimi henüz yürürlüğe girmediğinden, bu malvarlığı diğer eşin kişisel malı olacak, bedelin tümünü veya bir kısmını ödeyen eş şartları var ise genel mahkemelerde diğer eşten alacak talebinde bulunabilecektir.
Burada henüz TMK’de yazılı usule göre resmi şekilde evlilik birliği kurulmadan eşlerin fiilen beraber yaşamaları ve hatta bu sürenin uzunca bir süre olmasının da beraber yaşanılan dönemde edinilen malvarlığının kişisel mal sayılıp sayılmaması açısından bir önemi olmayacaktır. Mal rejiminin başlangıcında eşlerden birine ait her türlü malvarlığının kişisel mal olacağı kanun gereğidir. Yine mal rejiminin başlangıcından önce hak edilmesine rağmen ödemenin, tahsilatın veya tescilin mal rejiminin geçerli olduğu dönemde yapılması da o malvarlığını kişisel mal olmaktan çıkarmaz. Örneğin, mal rejiminin başlangıcından evvel eşlerden birinin çalıştığı işyerinden ayrılması sebebiyle kendisine hak ettiği ve ödenmesi gereken kıdem tazminatının daha sonra yani mal rejiminin devam ettiği dönemde ödenmesi, kıdem tazminatını edinilmiş mal haline getirmez.
Çeyiz Eşyaları
Kişisel malları düzenleyen TMK’nin 220/2. bendi uyarınca, mal rejiminin başlangıcında eşlerden birine ait bulunan mallar o eşin kişisel malıdır. Ülkemizdeki örf ve adet gereği özellikle kadının bekarlığında sahip olduğu bir kısım ev eşyalarını çeyiz olarak evlilik birliğine getirmektedir. Yukarıda anılan kanun maddesi uyarınca çeyiz eşyaları kural olarak kişisel maldır. Bu nedenle mal rejimi sona erdiğinde tasfiyeye dahil edilmeyecektir.
● Eşin, Sonradan Miras Yoluyla Elde Ettiği Malvarlığı Değerleri
Sonradan miras yoluyla elde edilen malvarlığı değerinin, kimden kaldığının, yasal veya iradi mirasçı olunup olunmamasının önemi yoktur (yasal mirasçı, mirasçı atanması, muayyen mal vasiyeti gibi). Yine mirasçı eşe muristen borç kalması da miras kalan malın kişisel mal olma niteliğini değiştirmez. Kanunda “miras yoluyla” tabiri kullanılmış olup TMK’nin miras hükümlerinin burada dikkate alınması zorunludur.
Dolayısıyla muris ile sağlığında ivazlı mirastan feragat sözleşmesi yapılması sonunda elde edilen malvarlığı değeri (ivaz) de kişisel maldır. Önemli olan yapılacak sözleşmede muris tarafından mirasçıya (mirasçı olacak eş) herhangi bir yükümlülük yüklenmemesidir. Mirasçıya bir yükümlülük yüklenmişse, mal grubu yönünden incelenmesi ve diğer eş lehine bir hak doğup doğmayacağının ikame kuralı da gözetilerek belirlenmesi gerekebilir. Mirasçılar arasında düzenlenen miras taksim sözleşmesi sonucu elde edilen malvarlığı değeri, kural olarak kişisel mal olmakla birlikte, sözleşmede kendisine mal verilen eşin karşılığında az veya çok bir bedel ödemesi gerekmesi durumunda, ödenen bu bedelin yer aldığı mal grubuna göre taksimle geçen malvarlığı üzerinde diğer eşin talep hakkı olabileceği de düşünülmelidir.
● Eşin, Herhangi Bir Şekilde Karşılıksız Kazanma Yoluyla Elde Ettiği Malvarlığı Değerleri
TMK’nin 220. maddesi 2. bendine göre, eşlerden birinin herhangi bir şekilde karşılıksız kazanma yoluyla elde ettiği malvarlığı değerleri o eşin kişisel malı niteliğindedir. Temel özellik edinimin karşılıksız kazanma yoluyla olmasıdır. Edinim için herhangi bir karşılık verilmiş ise bu bende göre kişisel mal sayılmaz. Karşılıksız kazanma sayılabilecek malvarlığı değerleri içinde, eşlerden birine yapılan her türlü bağışlar, verilen hediyeler, herhangi bir bedel veya karşılık verilmeden katılımı mümkün olan ve şansa dayalı yarışmalardan elde edilen ödüller, örf adet gereği o eşe yapılan yardımlar vb. sayılabilir.
a. Ziynet eşyaları
Ziynet, erkek veya kadınların süs eşyası olarak kullandıkları, altın, gümüş gibi değerli madenlerden oluşan eşyalar olarak tanımlanabilir. Özellikle bu gibi madenlerden yapılmış bilezik, küpe, yüzük, kolye gibi eşyalar ziynet eşyaları olarak bilinmektedir. Türk toplumunda evlilik birliği kurulmadan (nişanlılık döneminde), evlilik kurulurken (nikah, düğün gibi) veya evlilik devam ederken eşlerden birine veya ikisine ziynet takılması bir adettir.
Bu konuda detaylı bilgiye Ziynet Eşyası (Düğün Takıları) Davası sayfasından ulaşabilirsiniz.
b. Tasfiye Davasında Bağış Kavramı
Üçüncü kişinin, eşlerden herhangi birisine yaptığı bağış, TMK’nin 220/2. maddesi gereği karşılıksız kazandırma sayılır ve o eşin kişisel malı kabul edilir.
- Anne veya Baba Tarafından Eşlere Yapılan Kazandırmalar Yönünden Bağış Uygulaması
TMK’nin 220/2. maddesine göre, eşlerin karşılıksız kazanma yoluyla elde ettiği malvarlığı değerleri kişisel mal sayılmaktadır. Bir eşin kişisel mal grubuna giren malvarlığına diğer eşin katkı yaptığı iddia ve ispat edilemezse o mal üzerinde tasfiye alacak hakkı doğmaz. Eşlerin, bağış yoluyla elde ettikleri mal ve haklar, karşılıksız kazandırma sayıldığından kişisel malları sayılır. Mal rejimi devam ederken, eşlerin anne veya babaları çocuklarına bağış yapabilirler. Anne veya babanın bağış iradelerini, mülkiyetin devri anındaki hukuki işleme açıkça yansıtmaları durumunda sorun bulunmamaktadır. Ancak, bazen anne veya babanın gerçek iradesi bağış olmasına rağmen, görünürdeki devir işlemi bağış şeklinde olmayabilir. Bağışa göre, satış olarak gösterilen işlemin devir giderleri daha az olduğundan, resmi işlemlerin satış şeklinde yapılmasına günlük hayatta sıklıkla rastlanmaktadır. Asıl olan eşlere devir yapan anne veya babalarının gerçek iradelerini ortaya çıkarmaktır.
Uygulamada, anne ya da babanın kendi çocuğuna yaptığı devir, hayatın olağan akışı gereği fiili karine olarak bağış kabul edilmektedir. İspat hukuku bakımından, fiili karine, aksi ispat edilemeyen mutlak karine olmayıp, sadece ispat yükümlülüğünün yerini değiştirmektedir. Yani, ispat yükümlülüğü fiili karinenin aksini iddia eden taraf üzerindedir.
Yargıtay birçok emsal nitelikli kararlarında, mal rejiminin tasfiyesi davalarında, anne veya babadan çocuğuna (mal rejimi tasfiye edilen eşe) yapılan devir işleminin görünürdeki ya da resmi işlemin niteliğine bakılmaksızın bağış olduğunu fiili karine olarak kabul etmekte ve bu fiili karinenin aksinin (bağış olmadığının) ileri süren eş ya da mirasçıları tarafından, güçlü ve inandırıcı delillerle kanıtlanması gerektiğini belirtmektedir. Anne veya babasından davalı eşe yapılan taşınmaz devrinin bağış olmayıp bedeli eşler tarafından ödenmek suretiyle satış olduğu, davacı eş ya da mirasçıları tarafından ödeme belgeleri başta olmak üzere güçlü ve inandırıcı delillerle hakimde bu yönde kanaat uyandıracak şekilde ispatlanması gerekecektir.
Tasfiyeye konu bir kısım malvarlığı, tasfiye isteğinde bulunan eşlere anne veya babanın dışındaki diğer kan bağı bulunan akrabaları (kardeş, büyükbaba, büyükanne, amca, hala, dayı, teyze vs.) veya kayın (sıhri) akrabaları (kayınpeder, kayınvalide, kayınbirader vs.) tarafından devredilmiş olabilir. Bu gibi durumlarda, az yukarıda belirtilen fiili karine kabul edilmemektedir. Diğer bir ifadeyle, anne veya baba dışındaki akrabalar tarafından satış olarak gösterilen devirlerde, TMK’nin 222/3. maddesinin uygulanması asıl olup, bağış olduğunu iddia eden eş iddiasını ispatlamakla yükümlü olacak, ispatlayamadığı takdirde ise devredilen mal ilgili eşin edinilmiş malı olarak kabul edilecektir.
- Eşlerden Biri Adına Yahut Eşler Arasında Yapılan Kazandırmalar Yönünden Bağış Uygulaması
Bazı durumlarda eşler, satın aldıkları bir kısım malvarlığını paylı olarak belirli oranlarda adlarına tescil ettirebilirler. Yargıtay, eşlerin edindikleri malvarlıklarını serbest iradeleri ile paylı şekilde adlarına tescil ettirmeleri durumunda tescil oranında birbirlerine bağışladıklarını kabul etmektedir. Her bir eşin adına kayıtlı bulunan oran, o eşin kişisel malı sayılmaktadır. Ancak, müşterek olarak kaydedildikten sonra eşlerden birinin diğer eşin kişisel malı sayılan payına katkıda bulunması durumunda, değer artış payı alacağı hakkına sahip olur.
Ancak, eşlerin birbirlerine doğum günlerinde, evlilik yıldönümlerinde, sosyal hayatta toplumca kabul edilen diğer özel günlerde sosyal ve ekonomik durumlarıyla doğru orantılı olarak aldıkları hediyeler ve karşılıksız kazandırmalar bağış, dolayısıyla da malik eşin kişisel malı olarak kabul edilebilir. Eşlerden birinin kişisel mal grubuna giren malvarlıkları kural olarak tasfiyeye dahil edilmez. Ancak, eşlerden birinin kişisel malına diğer eş edinilmiş ya da kişisel malları ile katkıda bulunmuşsa değer artış payı alacağı davası açabilir. Bundan ayrı, bir eşin kişisel mal grubuna giren malvarlığına yine kendisine ait edinilmiş mallarından katkıda bulunmuşsa denkleştirme yapılır.
c. Tasfiye Davasında Şansa Dayalı Çekilişler, Oyunlar veya Yarışmalar Neticesi Kazanılan Malvarlığı
Burada şansa dayalı çekiliş, oyun, yarışma vb.leri neticesinde kazanılan malvarlığı değerlerinin kişisel mal mı yoksa edinilmiş mal mi sayılacağı konusunda, TMK’nin 219 ve 220. maddelerindeki düzenlemeler dikkate alınacaktır. Şansa dayalı, çekiliş, oyun veya yarışmaya katılmak için bir bilet almak, bedel ödemek gibi parasal karşılık vermek gerekiyorsa, az ya da çok ödenen para ile elde edilen kazanç veya ikramiyenin orantılı olup olmadığına bakılmaksızın ikame kuralı uygulanacaktır. Yani, şans oyununun bilet veya katılım bedeli edinilmiş mal grubundan karşılanmışsa, elde edilen kazanç edinilmiş mal, kişisel mal grubundan karşılanmışsa da kişisel mal sayılacaktır.
Şayet şans oyununa katılım bedelinin hangi mal grubundan karşılandığı belirlenemiyorsa, TMK’nin 222/3. maddesinde düzenlenen kanuni karine gereği, edinilmiş mal grubundan karşılandığı kabul edilecek ve buna bağlı olarak da elde edilen kazanç edinilmiş mal grubuna ait olacaktır. Ancak, bu kanuni karinenin aksi, yani bedelin kişisel mal grubundan karşılandığı iddia ediliyorsa, ispatı da iddia edene (kazanımı elde eden eşe) düşecektir. Örnek olarak, satın alınan milli piyango biletine isabet eden ikramiye, sayısal loto, at yarışından kazanılan ikramiye vb. verilebilir.
Şansa dayalı, çekiliş, oyun, yarışma vb.lerine para ödemeden katılımın söz konusu olduğu ancak bilgi, yetenek, dayanma gücünün ölçüldüğü durumlarda elde edilen kazanç veya ikramiye edinilmiş mal kabul edilecektir. Yarışmacı eşin ikramiyeyi kazanmak için bilgi, yetenek ve gücünü kullanması çalışma olarak değerlendirilmektedir. Gerçekleştirilen çalışma ile elde edilen ikramiye ve kazancın orantılı olup olmadığına bakılmaksızın edinilmiş mal kabul edilmelidir. Burada gözden kaçırılmaması gereken önemli husus, çalışmanın gelir (ikramiye, kazanç) elde etmek amacıyla yapılmış olması gerektiğidir. TMK’nin 219/2. fıkrası 1. bendi uyarınca çalışma karşılığı elde edilen gelir edinilmiş mal kabul edilmektedir. Konuya örnek olarak, survivor, bilgi, koşu vb. gibi yarışlar verilebilir.
Katılım için parasal anlamda hiçbir karşılığın talep edilmediği, bilgi, yetenek, emek, hizmet vb. gibi ön koşulun aranmadığı tamamen şansa dayalı çekiliş veya oyunlar sonucunda eşin elde ettiği kazanç veya ikramiye kişisel mal kabul edilecektir. Çekiliş veya şans oyununa katılmak için ivaz olarak kabul edilecek para ya da para ile ölçülen herhangi bir değer kullanılmadığından burada ikame kuralını uygulamak mümkün olamayacağından, elde edilen ikramiye ve kazanç TMK’nin 220/2.maddesinde düzenlenmiş karşılıksız kazanç olarak kabul edilecektir. Ömek olarak, mağazaya giren bir milyonuncu müşteriye verilen otomobil, üniversiteye ilk kayıt yaptıran öğrenciye verilen ev, yoldan geçen ilk engelliye hediye edilen özel tertibatlı otomobil, şans kutusunun açılması vb. verilebilir.
3. Manevi Tazminat Alacakları
Manevi tazminatın, kişisel mal olarak kabul edileceği kanun koyucu tarafından TMK’nin 220/3. maddesinde açıkça kabul edilmiştir.
Manevi tazminatın kaynağının, haksız fiil veya sözleşme olmasının, eşler arasındaki kişisel mal sayılması bakımından bir önemi bulunmamaktadır. Yine manevi tazminat yükümlüsünün kim olduğunun da önemi yoktur.
4. Eşin Kişisel Mallarının Yerine Geçen Değerler
TMK’nin 220. maddesinde diğer bentlerde düzenlenen ve kişisel mal olarak sayılan malların yerine geçen değerler de yine bu bent gereğince kişisel mal sayılmaktadır. Eşler arasında edinilmiş mallara katılma rejimi geçerli iken eşlerden biri adına kişisel mal niteliğindeki bir malvarlığının elden çıkartılması ve bu malvarlığı değeri ile yeni bir malvarlığı edinilmesi halinde, yeni edinilen malvarlığı da 4. bent gereğince kişisel mal sayılacaktır. Yeni malvarlığı edinilirken, bu malvarlığının bir kısminin kişisel maldan bir kısmının ise edinilmiş maldan karşılanması durumunda ise her bir bölüm yönünden ikame kuralı geçerli olacaktır. Yani elden çıkartılan malvarlığı hangi mal grubu içinde ise yerine alınan (geçen) malvarlığı da o mal grubuna dahil olacaktır. İkame kuralı yönünden edinilmiş mal ya da kişisel maldan yapılan katkı veya değer kayması (denkleştirme) varsa hesaplamada göz önünde bulundurulacak (TMK mad.227/1, 230), elden çıkartılan malvarlığı ile yerine geçen değerin aynı türden olmaları da gerekmeyecektir. Kişisel malın elden çıkartılması ile yerine geçen malvarlığının edinilmesi arasında doğrudan veya dolaylı da olsa bir bağlantı olmalıdır.
Devredilen malvarlığından elde edilen gelir, alınan yeni malvarlığından daha yüksek veya eşit değerde ise, yeni edinilen malvarlığı TMK’nin 219/5 veya 220/4. maddelerde düzenlenmiş ikame kuralı gereği devredilen malvarlığı ile aynı türden (edinilmiş veya kişisel) mal sayılacaktır. Şayet, devredilen malvarlığının değeri, alınan yeni malvarlığının değerinden belirgin şekilde düşük ise TMK’nin 222/3. maddesinin amacınal uygun olarak yeni alınan malvarlığı edinilmiş mal grubuna dahil varlik olarak kabul edilmelidir. Bu durumda, eşlerin birbirlerinden olan alacakları, mal rejiminin tasfiyesi sırasında başvurulan değer artış payı veya denkleştirme hesaplama yöntemleri kullanılarak belirlenecektir.
Örneğin, kadın eş, babası tarafından satın alınarak adına kaydedilen kişisel mal niteliğindeki otomobilini 100.000 TL bedelle satarak, edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli olduğu dönemde bu bedel kullanılarak 100.000 TL’ye veya daha düşük değerli arsa almış olsun. Satın alınan arsa TMK’nin 220/4.madde gereği kişisel mal kabul edilecektir. Aynı kadın eş, aynı miktardaki paraya eşi ile maaşlarından biriktirdikleri parayı da ekleyerek 500.000 TL’ye kendi adına ev satın almış olsun. Bu ikinci durumda, evin değeri satılan otomobilden belirgin şekilde fazla olduğundan ev edinilmiş mal olacak, kadın eş adına tescil edildiğinden denkleştirme (veya duruma göre değer artış payı) hesaplama yöntemi kullanılarak tasfiye gerçekleştirilecektir.
5. Sosyal Güvenlik veya Sosyal Yardım Kurumlarının Yaptığı Toptan Ödemelerin, İş Gücünün kaybı Sebebiyle Ödenen Tazminatların Mal Rejiminin Sona Erdiği Tarihten Sonraki Döneme Tekabül Eden Kısmı
Bu maddeden ortaya çıkan sonuç, sosyal güvenlik veya sosyal yardım kurumlarının yaptığı toptan ödemenin veya iş gücünün kaybı sebebiyle ödenen tazminatların, mal rejiminin sona erdiği tarihten sonraya isabet edecek ve maddede belirlenen usule göre hesaplanacak bölümü kişisel mal sayılacak, bu ödeme veya tazminatın kalan kısmı ise edinilmiş mal olacaktır. Bu kanun maddesinin uygulanabilmesi için belirtilen ödemelerin irat şeklinde olmaması, başka anlatımla toptan olması zorunludur.
TMK’nin 228/2. maddesindeki hesaplamaya, sosyal güvenlik kurum ve kuruluşlarının yaptığı toptan ödemeler, iş gücünün kaybı sebebiyle ödenen tazminatlar ile yine primlerin tahsilinde kamu gücünün kullanılması ve kamusal amaç doğrultusunda sosyal rizikonun gerçekleşmesiyle ödeme yapılması gözetilerek OYAK tarafından emeklilik sebebiyle yapılan ödemeler de girmektedir.
Mal rejiminin devamı sırasında, OYAK, Emekli Sandığının günümüzdeki karşılığı olan Sosyal Güvenlik Kurumu veya çalışma gücünün kaybı nedeniyle eşe toptan ödeme yapılması durumunda; öncelikle ödeme tarihi itibarıyla TRHA (Türkiye Hayat Annüite Tablosu) 2010 yaşam tablosundan yararlanılarak, eşin ortalama bakiye yaşam süresi bulunarak, ödeme günlük irat şeklinde (periyodik olarak) yapılsaydı, her bir güne karşılık gelen miktar saptanmalıdır. Bundan sonra, irat şeklindeki günlük ödeme miktarı, mal rejiminin sona erdiği tarihten sonraki kalan olası bakiye yaşam günleri ile çarpılarak, bulunacak bu miktarın peşin sermayeye çevrilmiş değeri hesaplanmalıdır.
Mal rejiminin sona ermesinden sonraki döneme isabet eden ödemenin açıklanan yöntemle hesaplanan peşin sermayeye çevrilmiş degeri, ödeme yapılan eşin kişisel malı sayılır. Ödenen toplam paradan, kişisel mal sayılan bu miktar (mal rejiminin sona ermesinden sonraki döneme isabet eden günlük irat şeklindeki toplam ödemelerin peşin sermayeye çevrilmiş değeri) çıkarıldıktan sonra, kalan miktar edinilmiş mal kabul edilerek tasfiyeye sırasında göz önünde bulundurulur.
Sözleşmeye Göre Kişisel Mallar
TMK m. 221
Eşler, mal rejimi sözleşmesiyle, bir mesleğin icrası veya işletmenin faaliyeti sebebiyle doğan edinilmiş mallara dahil olması gereken malvarlığı değerlerinin kişisel mal sayılacağını kabul edebilirler.
Eşler, mal rejimi sözleşmesiyle kişisel malların gelirlerinin edinilmiş mallara dahil olmayacağını da kararlaştırabilirler.
Mal rejimi kanunda yazılı sınırlar içinde seçilebileceğinden, kaldırılabileceğinden veya değiştirilebileceğinden taraflar sözleşme ile ancak, TMK’nin 221. maddesinde belirtilmiş olan edinilmiş malların kişisel mal olmasını kararlaştırabilirler. Bu maddede belirtilenlerin dışındaki diğer edinilmiş malları sözleşme ile kişisel mal olarak kabul edemezler. Aksi takdirde sözleşme geçersiz sayılacaktır.
a. Bir Mesleğin İcrası veya İşletmenin Faaliyeti Sebebiyle Doğan Edinilmiş Mallara Dahil Olması Gereken Malvarlığı Değerleri
TMK’nin 221/1. fıkrasında düzenlenmiştir. Fıkraya göre, eşler, mal rejimi sözleşmesiyle, bir mesleğin icrası veya işletmenin faaliyeti sebebiyle doğan edinilmiş mallara dahil olması gereken malvarlığı değerlerinin kişisel mal sayılacağını kabul edebilirler.
Maddede “…sebebiyle doğan…” ibaresi bulunmakta ise de, kanunda mal rejimi ile ilgili temel ilkeler ve kaynak kanundaki “bir mesleğin icrası veya işletmenin faaliyetine özgülenen (yarayan) malvarlıkları” şeklindeki karşılığı dikkate alındığında, kanun koyucunun, bir mesleğin icrasına veya işletmenin faaliyetine özgülenmiş malvarlığı değerlerinin, mal rejimi sözleşmesiyle kişisel mal olarak belirlenebileceğini kastettiği sonucuna varılmaktadır. Yargıtay da uygulamalarında maddeyi bu şekilde yorumlamaktadır. Mesleğin icrasına veya işletmenin faaliyetine özgülenen malvarlığı değeri, yalnızca malı değil ekonomik değeri bulunan hakları da içermektedir. Maddede kastedilen, eşlerin icra ettikleri meslek için veya işletmenin faaliyetinin sürdürülebilmesi için gerekli malvarlığı değerleridir. Örneğin, avukatın kitapları, doktorun muayene ve tetkik alet ve ekipmanları, ressamın şövelası, fırçası ve tuvali, market işletmecisinin rafları, soğutucuları vs. mesleğin icrasına veya işletmenin faaliyetine özgülenen mallardır. Maddenin, “…sebebiyle doğan…” şeklindeki yazımına yanlış anlam yükleyerek, mesleğin icrasından veya işletmenin faaliyetinden elde edilen gelirin (gündelik, maaş, kar payı vs.), sözleşme ile kişisel mal olarak kararlaştırılabileceği şeklinde yorumlamak, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nda düzenlenen eşler arasındaki mal rejimine ilişkin temel ilkelere aykırıdır.
Sözleşmenin ileriye etkili olacağı ve bu anlamda madde kapsamındaki kişisel mal sayılabilecek malvarlığı değerlerinin mevcut mallar olabileceği gibi ileride edinilecek malvarlığı değerleri de olabileceği de gözden kaçırılmamalıdır. Önemli olan bir mesleğin icrasına veya işletmenin faaliyetine özgülenmiş olmasıdır.
b. Kişisel Malların Gelirleri
TMK’nin 221/2. fıkrasında düzenlenmiştir. Fıkraya göre, eşler, mal rejimi sözleşmesiyle, kişisel malların gelirlerinin edinilmiş mallara dahil olmayacağını da kararlaştırabilirler. Bu anlamda eşler, yapacakları mal rejimi sözleşmesi ile kanunen kişisel mal niteliğindeki eşlerden birine miras kalan dükkanın kiralarının veya evlilik birliği öncesi banka hesabındaki mevduatın (paranın) evlilik birliği içinde getirdiği faizinin o eşin kişisel malı sayılacağını, edinilmiş mal olarak tasfiyeye girmeyeceğini kararlaştırabilirler.
Hukuki sürecin etkin yönetilmesi, doğru stratejilerin belirlenmesi, güvenilir bir işbirliği ile boşanma davanızı en iyi şekilde yönetilebilmesi için hukuki ihtiyaçlarınızı anlayan ve ilgili alanda uzmanlaşmış bir boşanma avukatı ile süreci takip etmenizi önemle tavsiye ederiz.