Aile konutu, ailenin yaşamını sürdürdüğü, sosyal ve ekonomik ilişkilerini devam ettirdiği yerdir. Türk Medeni Kanunu (TMK) ile aile konutuna özel bir koruma sağlanmış ve bu kapsamda çeşitli hukuki düzenlemeler getirilmiştir. Bu makalede, aile konutu nedeniyle açılan tapu iptali ve tescil davalarının hukuki temelleri, süreçleri ve Yargıtay kararları ele alınacaktır.
Aile Konutu Kavramı ve Hukuki Düzenlemeler
- Aile Konutunun Tanımı ve Önemi:
- Aile konutu, TMK m. 194’te düzenlenmiştir ve eşlerin birlikte yaşadığı, ailenin sosyal ve ekonomik merkezini oluşturan yer olarak tanımlanır.
- Aile konutu statüsü, taşınmazın aileye ait olduğunu gösteren bir hukuki nitelik kazandırır.
TÜRK MEDENİ KANUNU 194. MADDE;
II. Aile konutu Madde 194-
Eşlerden biri, diğer eşin açık rızası bulunmadıkça, aile konutu ile ilgili kira sözleşmesini feshedemez, aile konutunu devredemez veya aile konutu üzerindeki hakları sınırlayamaz. Rızayı sağlayamayan veya haklı bir sebep olmadan kendisine rıza verilmeyen eş, hâkimin müdahalesini isteyebilir. Aile konutu olarak özgülenen taşınmaz malın maliki olmayan eş, tapu kütüğüne konutla ilgili gerekli şerhin verilmesini tapu müdürlüğünden isteyebilir.15 Aile konutu eşlerden biri tarafından kira ile sağlanmışsa, sözleşmenin tarafı olmayan eş, kiralayana yapacağı bildirimle sözleşmenin tarafı hâline gelir ve bildirimde bulunan eş diğeri ile müteselsilen sorumlu olur.
- Aile Konutunun Hukuki Niteliği:
- Aile konutu, eşlerin rızası olmadan devredilemez, üzerinde sınırlı ayni haklar tesis edilemez.
- Aile konutunun korunması amacıyla, tapu kütüğüne “aile konutu” şerhi konulması mümkündür.
Tapu İptali ve Tescil Davaları
- Davanın Hukuki Dayanağı:
- TMK m. 194 gereği, aile konutu üzerinde eşin rızası alınmadan yapılan tasarruf işlemleri geçersiz sayılabilir.
- Rıza alınmadan yapılan devrin iptali ve tapunun önceki hale getirilmesi için tapu iptali ve tescil davası açılabilir.
- Davacı ve Davalı Taraflar:
- Davacı: Aile konutunu koruma altına almak isteyen eş.
- Davalı: Taşınmazı devralan üçüncü kişi veya tapu sicil müdürlüğü.
- Davanın Açılma Şartları:
- Aile konutunun varlığı ve bu statünün ispatı.
- Eşin rızası olmadan yapılan tasarruf işlemleri.
- Tapu sicilindeki kaydın düzeltilmesi için hukuki yarar.
- Zamanaşımı ve Hak Düşürücü Süreler:
- Genel zamanaşımı kuralları uygulanmakla birlikte, aile konutu şerhinin konulmamış olması halinde üçüncü kişilerin iyi niyetli kazanımları korunabilir.
Yargılama Süreci
- Dava Dilekçesi:
- Dava dilekçesinde, aile konutunun tanımı, taşınmazın mevcut durumu, eşin rızasının alınmadığına dair iddialar ve deliller açıkça belirtilmelidir.
- Delillerin Sunulması:
- Tapu kayıtları, aile konutu şerhi, eşlerin beyanları ve tanık ifadeleri gibi deliller sunulabilir.
- Mahkeme İncelemesi:
- Mahkeme, aile konutunun varlığını ve eşin rızasının alınıp alınmadığını değerlendirir.
- Mahkemenin, taşınmazın aile konutu olup olmadığını tespit etmesi önemlidir.
- Karar ve Sonuç:
- Mahkeme, aile konutu olduğunu tespit ederse, tapu kaydının iptali ve önceki hale getirilmesine karar verebilir.
- Karar, tarafların temyizine açıktır ve Yargıtay incelemesine tabi olabilir.
Sonuç
Aile konutu, aile hukuku bağlamında kritik bir öneme sahiptir ve eşlerin haklarının korunması açısından özel bir statüye sahiptir. Tapu iptali ve tescil davaları, aile konutunun korunması için etkili bir hukuki mekanizma sunmaktadır. Bu davaların başarılı bir şekilde yürütülmesi, hukuki sürecin doğru anlaşılması ve Yargıtay içtihatlarının dikkate alınması ile mümkündür. Gaziantep Gayrimenkul Avukatı olarak dava süreçlerinin doğru yürütülmesi adına alanında uzman avukatlardan hukuki destek almak hak kaybının önüne geçecektir.
Aile Konutu Nedir ?
Aile konutu, Türk Medeni Kanunu’na göre, ailenin sürekli olarak ikamet ettiği ve yaşamını sürdürdüğü konuttur. Aile konutu, ailenin sosyal yaşamının merkezi olup, ailenin barınma ihtiyacını karşılayan, ailenin ekonomik ve sosyal ilişkilerini sürdürdüğü yerdir. Türk Medeni Kanunu’nun 194. maddesi, aile konutuna hukuki bir koruma sağlamaktadır.
Aile Konutunun Özellikleri ve Hukuki Koruma
- Tek Konut Olma Özelliği: Aile konutu, ailenin birden fazla evi olsa bile, sürekli olarak ikamet ettiği tek konuttur. Yani, ailenin başka yazlık veya kışlık evi bulunabilir, ancak aile konutu olarak yalnızca bir yer belirlenebilir.
- Eşlerin Rızası: Aile konutuyla ilgili herhangi bir tasarruf işlemi (örneğin satış, ipotek) için her iki eşin de rızası gereklidir. Eşlerden biri, diğerinin yazılı rızası olmadan aile konutunu devredemez veya bu konut üzerinde sınırlı ayni haklar tesis edemez.
- Tapu Siciline Şerh Verilmesi: Aile konutunun korunması için tapu siciline “aile konutu” şerhi konulması mümkündür. Bu şerh, üçüncü kişilere karşı da ileri sürülebilir ve konutun aile konutu olduğu hususunu resmî olarak belgeler.
- Hukuki Koruma: Aile konutuna ilişkin düzenlemeler, özellikle eşlerin ve çocukların barınma hakkını korumak amacıyla getirilmiştir. Eşlerden biri, diğerinin yazılı rızası olmadan aile konutunu devredemez veya bu konut üzerinde sınırlı ayni haklar tesis edemez.
- Yargıtay İçtihatları: Yargıtay kararları, aile konutunun korunmasına yönelik önemli içtihatlar geliştirmiştir. Bu kararlar, aile konutunun hukuki statüsünü ve korunma mekanizmalarını belirlemekte önemli bir rol oynamaktadır.
Aile konutu, aile hukukunda önemli bir yere sahiptir ve bu konut üzerindeki tasarruf işlemleri özel korumalara tabidir. Bu, ailenin barınma güvenliğini sağlamak için geliştirilmiş bir hukuki mekanizmadır.
Aile Konutu Nedeni ile Tapu iptal ve Tescil Davalarını Kimler Açabilir ?
Tapu iptali ve tescil davaları, taşınmaz üzerindeki hatalı veya hukuka aykırı tapu kayıtlarının düzeltilmesi amacıyla açılır. Bu tür davaları açabilecek kişiler, genellikle taşınmaz üzerinde hak iddia eden veya mevcut kaydın kendilerine zarar verdiğini düşünen gerçek veya tüzel kişilerdir. İşte bu davaları açabilecek kişilerin başlıcaları:
- Hak Sahipleri: Taşınmazın gerçek sahibi olduğunu iddia eden kişiler, tapu kaydının kendi adlarına tescilini sağlamak amacıyla dava açabilir. Bu kişiler, mirasçılar, bağış alıcıları veya taşınmazı hukuka uygun bir sözleşme ile devralan kişiler olabilir.
- Mirasçılar: Miras bırakanın vefatı sonrası mirasçılar, taşınmazın miras bırakan adına olan kaydının iptal edilip mirasçılar adına tescilini istemek için dava açabilir.
- Eşlerden Biri: Türk Medeni Kanunu’nun aile konutuna ilişkin hükümleri gereğince, eşlerden biri, diğer eşin rızası olmadan aile konutunun devredilmesi veya üzerinde ayni hak tesis edilmesi durumunda tapu iptali ve tescil davası açabilir.
- Üçüncü Kişiler: Taşınmaz üzerinde ayni veya şahsi hak iddiasında bulunan üçüncü kişiler, mevcut tapu kaydının kendi haklarını ihlal ettiğini ileri sürerek dava açabilir. Örneğin, taşınmaz üzerinde intifa hakkı olduğunu iddia eden bir kişi, bu hakkın tapuda tescil edilmesini talep edebilir.
- Hazine veya Kamu Kurumları: Kamuya ait taşınmazlar üzerinde haksız veya hatalı tescillerin bulunması durumunda, hazine veya ilgili kamu kurumu, bu tescillerin iptali için dava açabilir.
- Tapu Sicil Müdürlüğü: Tapu kaydında yapılan bir hata veya hukuka aykırı bir tescil durumunda, tapu sicil müdürlüğü de ilgili düzeltmenin yapılabilmesi için dava açabilir.
Tapu iptali ve tescil davaları, taşınmaz hukuku açısından kritik öneme sahiptir ve doğru kişilerin bu davaları açabilmesi, taşınmaz üzerindeki hakların korunması açısından önemlidir. Davayı açacak kişinin, taşınmaz üzerindeki hak iddiasını somut delillerle desteklemesi ve hukuki yararını ortaya koyması gereklidir.
Aile Konutunun Satışından Kaynaklanan Tapu İptal ve Tescil davalarıda Yargılama Süreci Nedir ?
Aile konutunun eşlerden birinin rızası olmadan satılması durumunda, diğer eş, tapu iptali ve tescil davası açarak bu satış işleminin iptalini talep edebilir. İşte bu tür davalarda yargılama sürecinin genel aşamaları:
1. Dava Dilekçesinin Hazırlanması
- Dava Dilekçesi: Davacı eş, satış işleminin iptali için bir dava dilekçesi hazırlar. Dilekçede, aile konutunun tanımı, satış işleminin yapıldığı tarih ve eşin rızasının alınmadığına dair iddialar yer alır.
- İlgili Belgeler: Dilekçeye tapu kaydı, nüfus kayıt örneği, evlilik cüzdanı gibi belgeler eklenir.
2. Davanın Açılması
- Yetkili Mahkeme: Dava, taşınmazın bulunduğu yerdeki Asliye Hukuk Mahkemesi’nde açılır.
- Harç ve Masraflar: Dava açılırken gerekli harç ve masraflar ödenir.
3. Delillerin Toplanması
- Delil Sunumu: Davacı, aile konutunun varlığını ve satışın eşin rızası olmadan yapıldığını kanıtlamak için deliller sunar. Tapu kaydı, aile konutu şerhi, tanık ifadeleri gibi deliller kullanılabilir.
- Eşin Rızası: Davalı taraf, satışın yapıldığı sırada eşin rızasının alındığını ispatlamak zorundadır.
4. Mahkeme İncelemesi
- Keşif ve Bilirkişi İncelemesi: Mahkeme, gerek görürse, taşınmaz üzerinde keşif yapabilir veya bilirkişi incelemesi talep edebilir.
- Tarafların Dinlenmesi: Mahkeme, tarafları dinleyerek iddia ve savunmaları değerlendirir. İlgili tanıklar da dinlenebilir.
5. Hüküm
- Karar: Mahkeme, delilleri değerlendirerek kararını verir. Eğer mahkeme, satışın eşin rızası olmadan yapıldığına kanaat getirirse, satış işleminin iptaline ve tapunun önceki malik adına tesciline karar verebilir.
- Gerekçeli Karar: Mahkeme, kararını gerekçeli olarak yazar ve taraflara tebliğ eder.
6. Temyiz Süreci
- Temyiz: Taraflar, mahkeme kararına karşı istinaf ve temyiz yoluna başvurabilir. Bu süreç, Bölge Adliye Mahkemesi ve Yargıtay incelemesini kapsar.
7. Kesinleşme ve Tescil
- Kesinleşme: Karar kesinleştikten sonra, tapu sicil müdürlüğüne bildirilir.
- Tescil İşlemi: Tapu kaydı, mahkeme kararı doğrultusunda düzeltilir ve aile konutu statüsü korunur.
Tapu iptali ve tescil davaları, aile konutunun korunması açısından önemli bir hukuki mekanizmadır. Aile konutuna ilişkin bu tür davalarda mahkemeler, tarafların haklarını ve hukuki durumu dikkatle değerlendirir. Davanın başarılı bir şekilde yürütülebilmesi için, davacı tarafın delillerini eksiksiz sunması ve hukuki gerekçelerini net bir şekilde ortaya koyması önemlidir. Muteber Hukuk olarak alanında uzman ekibimizle iletişime geçerek hukuki destek alabilirsiniz. Bu süreçte hak kaybınızın önüne geçerek efektif bir hukuki destek almanız gerçekleşecektir.
Aile Konutu Nedeni ile Tapu İptal ve Tescil davasının Şartları Nelerdir ?
Aile konutu nedeniyle açılacak tapu iptal ve tescil davalarında, başarılı bir dava süreci için belirli dava şartlarının yerine getirilmesi gerekmektedir. İşte bu tür davalar için gerekli olan temel dava şartları:
1. Aile Konutu Statüsü
- Aile Konutu Tanımı: Dava konusu taşınmazın, eşlerin ortak yaşamlarını sürdürdükleri aile konutu olduğunun belirlenmesi gerekir. Aile konutunun varlığı, somut deliller ve tanık ifadeleri ile desteklenmelidir.
- Şerh Verilmesi: Tapu siciline aile konutu şerhi koyulmuş olması, davanın sağlam bir zeminde yürütülmesine katkı sağlar. Şerh, üçüncü kişilere karşı da ileri sürülebilir ve taşınmazın aile konutu olduğunu resmî olarak belgeler.
2. Eşin Rızası Olmaksızın Tasarruf İşlemi
- Rıza Eksikliği: Dava, eşin rızası olmaksızın aile konutu üzerinde yapılan bir tasarruf işlemi (örneğin satış veya ipotek) nedeniyle açılır. Bu durumun ispatlanması, davanın temelidir.
- Rızanın Yazılı Olması: Medeni Kanun uyarınca, aile konutu üzerindeki tasarruf işlemleri için eşin yazılı rızası gereklidir. Yazılı rızanın bulunmaması, dava sebebidir.
3. Hukuki Yarar
- Davanın Açılmasında Hukuki Yarar: Davacının, tapu iptali ve tescil davasını açarak elde edeceği bir hukuki yararın bulunması gereklidir. Bu, genellikle taşınmazın tekrar davacı veya aile adına tescil edilmesi amacını taşır.
Aile Konutu Nedeni ile Tapu İptal ve Tescil davaların Zamanaşımı Nedir ?
Aile konutundan kaynaklı tapu iptal ve tescil davalarında zamanaşımı süresi, genel olarak taşınmazlara ilişkin davalarda uygulanan zamanaşımı sürelerinden farklı olarak değerlendirilir. Aile konutuna ilişkin dava, esasen bir tasarrufun geçersizliği ve kaydın iptali üzerine kurulu olduğundan, burada zamanaşımı süresi yerine “hak düşürücü süre” kavramı daha ön plandadır.
Genel İlkeler
- Hak Düşürücü Süre:
- Aile konutu şerhi tapu siciline işlenmemişse, üçüncü kişilerin iyi niyetli kazanımları korunur ve bu durumda dava açma hakkı kaybedilebilir. Ancak, eşin rızasının alınmaması nedeniyle yapılan işlemin iptali için, öğrenme tarihinden itibaren bir süre içinde dava açılması gerektiği içtihatlarda belirtilir.
- Zamanaşımı:
- Aile konutuna ilişkin olarak eşin rızası olmadan yapılan tasarruf işlemlerine karşı açılacak davalarda, Türk Medeni Kanunu’nda özel bir zamanaşımı süresi öngörülmemiştir. Ancak, genel olarak taşınmazın aynına ilişkin davalarda zamanaşımı süresi 10 yıldır.
Uygulama ve Yargıtay İçtihatları
- Yargıtay Kararları: Yargıtay, aile konutu davalarında hak düşürücü sürelerin ve zamanaşımı sürelerinin değerlendirilmesine dikkat çekmiştir. Özellikle, aile konutu şerhinin tapuya işlenmediği durumlarda, üçüncü kişilerin iyi niyetli kazanımlarının korunması gerektiğini vurgulamaktadır.
- Öğrenme Tarihi: Eşin, hukuka aykırı tasarruf işlemini öğrendiği tarihten itibaren makul bir süre içinde dava açması gerektiği kabul edilir. Bu süre, somut olayın özelliklerine ve içtihatlara göre belirlenir.
Sonuç olarak, aile konutundan kaynaklı tapu iptal ve tescil davalarında zamanaşımı ve hak düşürücü süreler, olayın özelliklerine ve mahkemenin takdirine bağlı olarak değerlendirilebilir. Eşin rızası olmadan yapılan işlemler için dava açmayı düşünen tarafların, mümkün olan en kısa sürede hukuki süreci başlatmaları tavsiye edilir.
Aile Konutu Nedeni ile Tapu İptal ve Tescil davalarında Görevli ve Yetkili Mahkeme Nedir ?
Aile konutuna ilişkin tapu iptal ve tescil davalarında görevli ve yetkili mahkeme, hukuk sistemimizde belirli kurallara göre tayin edilir. İşte bu tür davalarda görevli ve yetkili mahkeme:
Görevli Mahkeme
Asliye Hukuk Mahkemesi:
- Aile konutuna ilişkin tapu iptal ve tescil davaları, taşınmazın aynına ilişkin davalardır ve bu nedenle Aile Mahkemesi görevli mahkemedir.
- Aile Mahkemelerinin bulunmadığı yerlerde, taşınmaz hakkındaki mülkiyet, iptal ve tescil gibi davalarda genel görevli mahkeme olan Asliye Hukuk Mahkemesi Aile mahkemesi sıfatıyla davaya bakmakla görevlidir.
Yetkili Mahkeme
Taşınmazın Bulunduğu Yer Mahkemesi:
- Taşınmaz davalarında yetki, taşınmazın bulunduğu yer mahkemesine aittir. Bu yetki, kesin yetki olarak kabul edilir.
- Bu nedenle, aile konutuna ilişkin tapu iptal ve tescil davası, taşınmazın yer aldığı il veya ilçedeki Aile Mahkemesi’nde açılmalıdır.
Diğer Hususlar
- Kesin Yetki: Taşınmazın bulunduğu yer mahkemesi yetkisi, kesin yetki olduğundan, tarafların bu konuda farklı bir yetki anlaşması yapmaları mümkün değildir. Dolayısıyla, dava kesin olarak bu mahkemede açılmalıdır.
- Yetki İtirazı: Davalı taraf, eğer dava yanlış bir yerde açılmışsa, ilk itiraz olarak yetki itirazında bulunabilir. Ancak, taşınmazın bulunduğu yerde açılan davalarda, bu tür bir itiraz geçerli olmayacaktır.
Bu mahkeme düzenlemeleri, taşınmaz davalarının doğru yerlerde ve doğru mahkemelerde görülmesini sağlamayı amaçlar. Aile konutuna ilişkin davalarda, taşınmazın bulunduğu yerdeki Aile Mahkemesi’ne başvurmak, davanın usulüne uygun olarak yürütülmesi açısından önemlidir.
YARGITAY KARARLARI :
Hukuk Genel Kurulu 2017/1603 E. , 2017/933 K.
“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi
Taraflar arasındaki “Aile konutu şerhi konulması, tapu iptali ve tescil” talebinden dolayı yapılan yargılama sonunda; İzmir 4. Aile Mahkemesinin davanın kısmene dair verilen 24/06/2013 gün ve 2010/666 E., 2013/512 K. sayılı karar, davalı … vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 07.07.2014 gün ve 2014/12999 E., 2014/15762 K. sayılı kararı ile;
“…Dava, aile konutu olan ve hak sahibi eş tarafından diğer eşin rızası alınmadan, davalılardan …’a satılan taşınmazın tapu kaydının iptali ile, davalılardan Şaban Ürgüncü adına tescili ve taşınmazın tapu kaydı üzerine aile konutu şerhi konulması isteğine ilişkindir.
Aile konutunun, hak sahibi eş tarafından devri ve konut üzerindeki hakların sınırlandırılması, diğer eşin açık rızasına bağlıdır (TMK md. 194). Bu rıza alınmadan konutla ilgili yapılan tasarruf işlemi geçersizdir. Bu geçersizliği, rızası gereken eş konutun bu vasfını devam ettirmesi koşuluyla evlilik birliği süresince ileri sürebilir.
Evlilik, ölümle veya boşanma yahut da iptal kararıyla sona ermiş ise, Türk Medeni Kanununun 194. maddesinin “aile konutuna” sağladığı koruma da sona erer ve diğer eşin rızası alınmadan yapıldın tasarruf işlemi yapıldığı andan itibaren geçerlilik kazanır.
Dava konusu taşınmazı devreden davalı eş Şaban Ürgüncü 16.12.2012 tarihinde ölmüştür. Evlilik ölüm ile sona erdiğine göre dava konusu taşınmaz aile konutu olma niteliğini kaybetmiştir. Bu husus gözetilerek konusuz kalan dava hakkında “karar verilmesine yer olmadığına” şeklinde karar verilmesi gerekirken, Türk Medeni Kanununun 194. maddesine dayanılmak suretiyle yazılı şekilde “dava konusu taşınmazın tapu kaydının iptali ile muris Şaban Ürgüncü adına tapuya tesciline” karar verilmesi doğru görülmemiştir….”
gerekçesiyle karar oyçokluğu ile bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek temyiz dilekçesinin süresinde verildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava aile konutu şerhi konulması ve tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Davacı Ayten vasisi Nurcan vekili fiilen aile konutu olan taşınmazın demans hastalığı nedeniyle ehliyetsiz olan babası malik Şaban Ürgüncü tarafından 30/07/2009 tarihinde bu taşınmazın aile konutu olduğunu ve malik olmayan eşin satışa muvafakat etmediğini bilen kötü niyetli davalı …’e mirastan mal kaçırmak amacıyla muvazaalı olarak temlik ve tescil edildiğini, devir işleminin, taşınmazın aile konutu olması, ehliyetsizlik, hile ve muvazaa hukuki nedenleriyle baştan itibaren batıl olduğunu belirterek davalı … adına olan tapu kaydının iptali ile taşınmazın diğer davalı Şaban Ürgüncü adına tesciline, taşınmaz üzerine aile konutu şerhi işlenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … ve Şaban vekili davanın samimi olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davacı vasisi Nurcan vekili 11.04.2013 tarihli dilekçe ile davalı Şaban’ın vefatı üzerine mirasçılarının davaya dahil edilmesi talebinde bulunmuştur.
Davalı Şaban mirasçısı Sibel davayı kabul ettiğini bildirmiş, diğer davalılar davaya cevap vermemiştir.
Davacı vasisi Nurcan vekili 15.05.2013 tarihli ıslah dilekçesi ile davalı … adına tapuda kayıtlı taşınmazın müteveffa Şaban Ürgüncü tarafından sağlığında yapılmış olan devir ve tescilin aile konutu olması, ehliyetsizlik, muvazaa ve hile nedenleriyle sakatlanmış olmasından dolayı açmış olduğu davalı … adına olan kaydın iptali ile taşınmazın yargılama sırasında vefat eden davalı Şaban Ürgüncü adına tescili talebini Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 176. maddesi uyarınca ıslah ettiğini ve dava konusu taşınmazın öncelikle aile konutu olduğunun tespit edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Yerel mahkemece taşınmazın aile konutu olduğunu ve davalı …’in bu durumu ve satışa davacının rızasının bulunmadığını bildiğini, Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 1023. maddesi koşullarının da gerçekleşmediğini belirterek davanın kısmen kabul kısmen reddi ile dava konusu yapılan taşınmazın tapu kaydının iptali ile muris Şaban Ürgüncü adına tapuya tesciline ve aile konutu olduğunun tespitine, evliliğin ölümle sona erdiği anlaşıldığından tapuya aile konutu şerhi konulması talebinin reddine karar verilmiştir.
Hükmün davalı … vekili tarafından temyizi üzerine Özel Dairece yukarıda başlık kısmında açıklanan sebeple oyçokluğu ile bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel Mahkemece dava konusu taşınmazın evlilik birliği sürecinde aile konutu olduğu bu nedenle tespit hükmü niteliğindeki talebin kabulünün gerektiği, bu hususun şerh olarak tapuya kaydında ise eşlerden birinin ölümü nedeniyle davacının hukuksal yararı olmadığından ve ölümle sona ereceğinden talebin reddedilmesi gerektiği, tapu iptali ve tescil talebi yönünden ise davalı (eski önceki malik) ölmüş olsa bile, aile konutu niteliğindeki taşınmazın davacı haklarını çiğneyerek, kötü niyetle yapılan satış ve devir irade ve işleminin korunmaması gerektiğini, davalı yanın aile konutuna dair taşınmazın satın alımında evlilik birliğini bilmekle edimlerin iadesi gerektiği, TMK’nın 2. maddesinin somut uyuşmazlığa uygulanmayacağı belirtilerek önceki hükümde direnilmiştir.
Direnme kararı davalı … vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, aile konutu niteliğini haiz taşınmazın malik olan davalı eş tarafından 3. kişiye satılması üzerine davalı eşin ölümü halinde davacı eşin TMK’nın 194. maddesinde sağlanan korumadan yararlanıp yararlanmayacağı burada varılacak sonuca göre tapu iptali ve tescil talebinin konusuz kalıp kalmayacağı noktasında toplanmaktadır.
Öncelikle belirtilmelidir ki, uyuşmazlığın çıktığı tarihte yürürlükte olan mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun (HMUK) 83. ve devamı maddelerinde ıslah kurumu ayrıntılı şekilde düzenlenmiş; 83. maddede davanın her iki tarafının da yargılama usulüyle ilgili bir işlemini kısmen veya tamamen ıslah edebileceği, ancak aynı dava içerisinde bu yola sadece bir kez başvurulabileceği; 84. maddede, ıslahın tahkikata tabi olan davalarda tahkikatın bitimine kadar yapılabileceği belirtilmiş benzer hükümlere 6100 sayılı HMK’nın 176 ve 177/1. maddelerinde yer verilmiştir.
Bilindiği üzere ıslah, taraflardan birinin usule ilişkin bir işlemini, bir defaya mahsus olmak üzere kısmen veya tamamen düzeltmesine olanak tanıyan ve karşı tarafın onayını gerektirmeyen bir yoldur.
Eş söyleyişle ıslah, iyiniyetli tarafın davayı açtıktan veya kendisine karşı bir dava açıldıktan sonra öğrendiği olgularla ilgili yanlışlıklarını düzeltmesine, eksiklikleri tamamlamasına, bu çerçevede yeni deliller sunabilmesine olanak sağlayan bir kurumdur
Kural olarak dava açıldıktan sonra sebebinde, konusunda, delillerde ve diğer hususlarda usulüne ilişkin işlemlerin ıslah yoluyla düzeltilmesi mümkün olduğu gibi davanın konusunda da ıslah mümkündür.
Yukarıdaki açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında; davacı taraf dava dilekçesinde “aile konutu niteliğini haiz davalı adına kayıtlı taşınmazın tapu kaydının iptali ile önceki malik Şaban adına tescili” talebini davalı Şaban’ın ölümünden sonra 15.05.2013 tarihli dilekçe ile “taşınmazın aile konutu olduğunun tespitine karar verilmesi” şeklinde ıslah etmiş, böylelikle davanın konusunu değiştirmiştir.
Mahkemece talep aşılmak suretiyle hem dava dilekçesinde belirtilen aile konutu şerhi konulması, tapu kaydının iptali ile önceki malik adına tescili talepleri hakkında hüküm kurulmuş, hem de ıslah dilekçesi ile talep edilen “aile konutu olduğunun tespitine” yönelik karar oluşturulmuştur.
HMK’nın 26/1. (mülga HUMK m.76) maddesi gereğince “hakim tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez”. O halde, mahkemece talebin aşılması suretiyle yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.
Hal böyle olunca yukarıda açıklanan değişik gerekçe ve nedenlerle direnme kararının bozulmasına; bozma nedenine göre davalı … vekilinin işin esasına yönelik temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Davalı … vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda gösterilen değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, bozma nedenine göre davalı … vekilinin işin esasına yönelik temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 10.05.2017 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 2013/18082 E. , 2013/19490 K.
“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapu iptali ve tescil
… ile … ve … aralarındaki dava hakkında … 6. Aile Mahkemesi’nden verilen 04.10.2012 tarih ve 61/829 sayılı hükmün Daire’nin 27.05.2013 gün ve 14311/7917 sayılı ilamıyla kısmen onanmasına, kısmen bozulmasına karar verilmişti. Davacı vekili tarafından süresinde kararın düzeltilmesi istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü:
KARAR
Davacı tarafından davalılar aleyhine açılan tapu iptali ve tescil davasında mahkemenin görevsizliğine ilişkin hüküm davacı vekilinin temyizi üzerine Dairenin 27.5.2013 tarih 14311/ 7917 sayılı kararıyla esası yönünden onanmış, vekalet ücreti yönünden bozulmuştur. Ne var ki, davacı vekili süresinde vermiş olduğu karar düzeltme dilekçesinde ileri sürülen nedenlerle onama-bozmaya ilişkin kararın kaldırılarak, yerel mahkemenin görevsizliğe ilişkin hükmünün bozulmasını istemiştir.
Davacı, boşanma davasının derdest bulunduğunu, evlilik birliği içinde edinilerek davalı eş adına tescil edilen 2461 parselde A1 Blok 3 numaralı meskenin mal rejiminden kaynaklanan olası haklarını karşılıksız bırakmak gayesiyle ve danışıklı olarak diğer davalıya devredildiğini, tapu kaydının iptali ile davalı eş adına tescilini ve taşınmazın aile konutu olduğuna ilişkin şerh verilmesini istemiştir.
Davalı …, nizalı taşınmazı emekli ikramiyesi ve çocuk bakıcılığından elde ettiği kazançla satın aldığını ve diğer davalı ortak kızlarına devrettiğini bildirerek, davanın reddini savunmuştur.
Davalı …, dava dışı abisinin evliliği nedeniyle birikimini sarfettiğini, nizalı meskenin bu nedenle kendisine devredildiğini belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, davanın muvazaa iddiasına dayalı olduğu ve Asliye Hukuk Mahkemesinin görevli bulunduğu gerekçesiyle görevsizliğe, davalılar için 1200’er TL vekalet ücretinin davacıdan tahsiline karar verilmiştir.
Dava, dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 18.maddesi (6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 19.maddesi) uyarınca açılmış şahsi hakka dayalı genel muvazaa nedeniyle tapu iptali ve tescil ve TMK.nun 194.maddesine dayalı aile konutu şerhi verilmesi isteğine ilişkindir. Muvazaa, irade ile beyan arasında kasten yaratılan aykırılık olarak tanımlanabilir. Böyle bir iddia karşısında, aslolan tarafların akitteki gerçek ve müşterek amaçlarının saptanmasıdır.
Davacı, şahsi hakkına dayanarak ileride açabileceği mal rejiminin tasfiyesi ile hak edebileceği alacağının tahsilini sağlamak amacıyla eldeki davayı açmış, tapu kaydının iptali ile davalı eş adına tescile karar verilmesini istemiştir.
Davacının böyle bir davayı açmakta hukuki yararının bulunduğunun kabulü gerekir. Muvazaa nedeniyle açılmış bulunan davanın kanuni dayanağı TBK.nun 19.maddesi ( 818 sayılı BK.nun 18.maddesi) olduğuna, davalılar arasında gerçekleştirildiği ileri sürülen muvazaalı işlem davacı yönünden haksız eylem niteliğinde bulunduğuna göre, buna ilişkin uyuşmazlığın çözüm yeri 6100 sayılı HMK.nun 2.maddesi uyarınca Asliye Hukuk Mahkemesidir.
Görev kamu düzeni ile ilgili olduğundan iddia ve savunma olarak ileri sürülmese bile yargılamanın her aşamasında mahkemece resen göz önünde bulundurulur. Mahkemece tapu iptali ve tescil isteğine ilişkin davaya bakma görevinin Asliye Hukuk Mahkemesine ait olması nedeniyle görevsizlik kararı verilmiş olmasında ve buna ilişkin hükmün onanmasında isabetsizlik bulunmamıştır. Davacı vekilinin tapu iptali ve tescil isteğine yönelik karar düzeltme isteğinin REDDİNE,
Ne var ki, davacı dava konusu taşınmazın aile konutu olduğunu ileri sürerek, aile konutu şerhi verilmesini de istemiştir. 4787 sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanun’un 4.maddesinde aile hukukundan doğan dava ve işlerin Aile Mahkemelerinde görüleceği hükme bağlanmıştır. Somut olayda, aile konutu şerhi verilmesi isteğine ilişkin dava, mahkemenin görevi dahilinde olup, bu talebe dair olumlu olumsuz karar verilmemiş olması doğru değildir.
Mahkemece yapılacak iş, aile konutu şerhi isteğinin esası yönünden incelenerek sonucuna göre bir karar verilmesidir.
Bundan ayrı; davanın açıldığı tarih itibariyle yürürlükte bulunan 6100 sayılı HMK.nun 331. maddesinin 2. fıkrasında görevsizlik kararından sonra davaya başka mahkemede devam edilmesi halinde yargılama giderlerine o mahkemenin hükmedeceği ifade edilmektedir. Bu itibarla, mahkemece bu aşamada davalılar lehine vekalet ücretine hükmedilmiş olması da isabetsiz bulunmaktadır.
Davacı vekilinin temyiz itirazlarının bu nedenlerle kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle bozulması gerekirken, kısmen onandığı kısmen bozulduğu karar düzeltme isteği sonucu yapılan incelemeyle belirlenmiş olduğundan, davacı vekilinin karar düzeltme isteğinin aile konutu şerhi ve vekalet ücreti bakımından kabulüne, Dairenin maddi hataya dayalı 27.05.2013 gün 14311 Esas, 7917 Karar sayılı ilamının bozma kısmının ortadan kaldırılmasına ve açıklanan nedenlerle yerel mahkeme hükmünün BOZULMASINA ve 71,60 TL peşin harcın istek halinde karar düzeltme isteyene iadesine 19.12.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.