Tasarrufun iptali davaları, borçlu tarafından yapılan işlemlerin, alacaklıların haklarını zedeleyebilecek şekilde gerçekleştirilmesi durumunda, alacaklıların söz konusu işlemlere karşı açtıkları davalardır. Bu tür davalar, özellikle iflas durumlarında, alacaklıların alacaklarını tahsil edebilmeleri açısından önem taşır.
1.Tasarrufun İptali Davalarının Hukuki Çerçevesi
Tanım ve Kapsam:
- Tasarrufun iptali davası, borçlunun malvarlığında yaptığı işlemlerin (satış, bağışlama, devretme, vb.) alacaklıların haklarını ihlal etmesi durumunda açılır.
Hukuki Dayanak:
- Türk Borçlar Kanunu (TBK) ve İcra İflas Kanunu (İİK) 277. ve devamı maddeleri çerçevesinde düzenlenmiştir.
- TBK’nın 19. ve devamı maddeleri, alacaklıların tasarrufun iptali davası açma hakkını düzenlemektedir.
Dava Türleri:
- İflas yolu ile tasarrufun iptali: Borçlunun iflası durumunda, iflas masası alacaklılarının talepleri doğrultusunda iptal davası açabilir.
- Alacaklıların tasarrufun iptali: İpotek, rehin veya diğer teminatların varlığına dayanarak alacaklılar tarafından açılabilir.
İptal Davasının Koşulları:
- Zarar Verme: Tasarruf işleminin alacaklıların alacaklarını tahsil etme imkanını zedelemesi.
- Kötü Niyet: Borçlunun tasarrufun yapıldığı anda alacaklıların alacaklarını bildiği veya bilmesi gerektiği durumlar.
- İşlem Türü: İptali istenen işlemin, alacaklılara zarar verme amacı taşıması veya zarar verme sonucunu doğurması.
Dava Süreci:
- Dava, borçlunun tasarruf yaptığı yer mahkemesinde açılır.
- Taraflar arasında delil değerlendirmesi yapılır. Borçlunun kötü niyetinin ispatı, davanın sonucunu etkileyen önemli bir faktördür.
2. Tasarrufun İptali Davası Nedir?
Tasarrufun iptali davası, borçlunun alacaklılarının alacaklarını tahsil etme haklarını zedeleyecek şekilde yaptığı tasarruf işlemlerinin iptalini talep etmek amacıyla açılan bir davadır. Bu tür davalar, özellikle iflas durumlarında ve alacaklıların haklarının korunması açısından önem taşır.
Tasarrufun İptali Davasının Temel Özellikleri:
1. Amaç:
- Tasarrufun iptali davasının temel amacı, borçlunun alacaklılarının alacaklarını tahsil etme imkanını zedeleyen tasarruf işlemlerini iptal etmek ve alacaklıların haklarını korumaktır.
2. Hukuki Dayanak:
- Türk Borçlar Kanunu (TBK) ve İcra İflas Kanunu (İİK) çerçevesinde düzenlenmiştir. Örneğin, İcra ve İflas Kanunu‘nun 277. maddesi, alacaklıların tasarrufun iptali davası açma hakkını düzenler
İptal davası ve davacılar:
İptal davasından maksat 278, 279 ve 280 inci maddelerde yazılı tasarrufların butlanına hükmettirmektir. Bu davayı aşağıdaki şahıslar açabilirler: 1 – Elinde muvakkat yahut kati aciz vesikası bulunan her alacaklı, 2 – İflas idaresi yahut 245 inci maddede ve 255 inci maddenin 3 üncü fıkrasında yazılı hallerde alacaklıların kendileri.
Madde 277 – (Değişik: 3/7/1940-3890/1 md.)
3. İptal Edilebilecek Tasarruflar:
- Borçlunun, alacaklıların alacaklarını zedeleyecek şekilde yaptığı işlemler (örneğin, mülk satışları, bağışlar, intiharlar vb.) bu kapsama girer.
4. Davanın Koşulları:
- Zarar Verme: Tasarruf işleminin alacaklıların alacaklarını tahsil etme imkanını zedelemesi.
- Kötü Niyet: Borçlunun, tasarrufu gerçekleştirdiği sırada alacaklıların alacaklarını bildiği veya bilmesi gerektiği durumlar.
- İşlem Türü: İptali istenen işlemin, alacaklılara zarar verme amacı taşımaması veya zarar verme sonucunu doğurması.
5. Dava Süreci:
- Tasarrufun iptali davası, borçlunun tasarrufta bulunduğu yer mahkemesinde açılır.
- Taraflar arasında delil değerlendirmesi yapılır. Borçlunun kötü niyetinin ispatı, davanın sonucunu etkileyen önemli bir faktördür.
- Dava sonunda mahkeme, tasarruf işlemini iptal edebilir.
6. Sonuçlar:
- Davanın kabulü halinde, iptal edilen tasarruf işlemi geçersiz sayılır ve malvarlığı, alacaklıların alacaklarını tahsil edebilmeleri için geri kazandırılır.
Örnek Durumlar
• Borçlunun, alacaklılarından haberdar olduğu bir dönemde mülkünü düşük bir bedelle satması.
• Borçlunun, alacaklılarının alacaklarını etkileyebilecek şekilde bir gayrimenkulü yakınlarına devretmesi.
Tasarrufun iptali davaları, alacaklıların haklarının korunması açısından önemli bir mekanizma sunmaktadır ve borçlunun tasarruflarının denetlenmesini sağlar.
3. Tasarrufun İptali Davası Tarafları Kimlerdir ?
Tasarrufun iptali davasının tarafları genel olarak şu şekildedir:
1. Davacı (Alacaklı):
• Tanım: Tasarrufun iptali davasını açan taraf, alacaklıdır. Alacaklı, borçludan alacak talep eden kişidir. Bu alacak, bir sözleşme, haksız fiil ya da başka bir hukuki ilişki sonucunda doğmuş olabilir.
• Görev: Davacının, borçlunun yaptığı tasarrufun alacaklıların alacaklarını zedeleyici nitelikte olduğunu ispatlaması gerekmektedir. Bu, genellikle borçlunun tasarrufu gerçekleştirdiği esnada alacaklıların alacaklarını bildiği veya bilmesi gerektiği durumları anlamına gelir.
2. Davalı (Borçlu veya Üçüncü Kişi):
• Tanım: Davalı, tasarrufun iptali talep edilen borçlu veya borçlunun yaptığı işlemlerden faydalanan üçüncü kişidir.
- Borçlu: Tasarrufu gerçekleştiren kişi.
- Üçüncü Kişi: Borçlu tarafından yapılan tasarruf işlemi (örneğin, mülk devri) sonucunda bu işlemi alan bir kişi (örneğin, mülkü satın alan kişi).
• Görev: Davalı, tasarrufun iptali davasına karşı savunma yapma hakkına sahiptir. Borçlu, yaptığı tasarrufun geçerli olduğunu ve alacaklıların alacaklarını zedelemediğini savunabilir. Üçüncü kişi ise, tasarruf işleminin geçerliliğini koruma amacıyla davaya katılabilir.
Ek Bilgiler:
• İhtiyati Tedbir ve İhtiyati Haciz: Tasarrufun iptali davası sırasında, alacaklı, borçlunun malvarlığının korunması amacıyla ihtiyati tedbir veya ihtiyati haciz talep edebilir. Bu durumda, alacaklının talebi doğrultusunda mahkeme geçici tedbirler alabilir.
• Dava Süreci: Taraflar arasındaki uyuşmazlığın çözümünde, mahkeme delil toplama, tanık dinleme gibi süreçleri yürütür. Her iki taraf da kendi argümanlarını destekleyecek delilleri sunmakla yükümlüdür.
Tasarrufun iptali davaları, alacaklıların haklarını koruma amacı güderek borçlunun tasarruflarını denetleme mekanizması sağlar. Bu nedenle, tarafların durumu, davanın seyrini etkileyen önemli bir faktördür.
4.Tasarrufun İptali Davası Şartları Nelerdir ?
Tasarrufun iptali davasının açılabilmesi için belirli şartların sağlanması gerekmektedir. Bu şartlar genel hatlarıyla aşağıda belirtilmiştir:
1. İptali İstenilen Tasarruf:
• Nitelik: Tasarrufun iptali davasında, iptali talep edilen tasarruf işleminin alacaklıların alacaklarına zarar verme potansiyeli taşıması gerekmektedir. Bu işlemler genellikle satış, hibe, intikal (mülk devri) gibi işlemlerdir.
2. Borçlunun Kötü Niyeti:
• Kötü Niyet: Tasarrufun iptali davasında borçlunun, tasarrufu gerçekleştirdiği esnada alacaklarının varlığını bildiği veya bilmesi gerektiği durumlar önemlidir. Bu, alacaklıların haklarını zedeleme amacı taşımıştır.
• Kötü Niyetin İspatı: Alacaklı, borçlunun kötü niyetli olduğunu ispatlamakla yükümlüdür. Bu, borçlunun tasarrufu gerçekleştirdiği sırada alacaklıların alacaklarını bildiği, borçların vadesinin geldiği veya iflasın eşiğinde olduğu gibi durumları içerir.
3. Zarar Verme (Zararın Varlığı):
• Alacaklıların Haklarının Zedelenmesi: Tasarrufun iptali davasında, borçlunun gerçekleştirdiği tasarrufun alacaklıların alacaklarını tahsil etme imkanını zedelemesi gerekmektedir. Bu zarar, alacaklıların alacaklarını tahsil etme yeteneklerini etkileyen bir durum olmalıdır.
4. İptali İstenen Tasarrufun Süresi:
• Zaman Aşımı: Tasarrufun iptali davası, belirli bir süre içinde açılmalıdır. Türk Borçlar Kanunu’na göre, tasarrufun iptali davası, borçlunun tasarrufu gerçekleştirdiği tarihten itibaren 5 yıl içinde açılmalıdır. Ancak, borçlunun kötü niyetinin öğrenilmesi durumunda bu sürenin başlama tarihi değişebilir.
5. Üçüncü Kişinin Durumu:
• Üçüncü Kişilerin İyi Niyetleri: Tasarrufun iptali davasında, borçlu tarafından yapılan tasarrufun bir üçüncü kişiye devredilmiş olması durumunda, bu üçüncü kişinin iyi niyetli olup olmadığı da dikkate alınmalıdır. Eğer üçüncü kişi, tasarrufu gerçekleştiren borçlunun kötü niyetli olduğunu biliyorsa, tasarrufun iptali talep edilebilir.
5. Tasarrufun İptali Davalarında Görevli ve Yetkili Mahkem
1. Görevli Mahkeme
• Tasarrufun iptali davaları, Asliye Hukuk Mahkemeleri’nde açılmaktadır. İcra İflas Kanunu (İİK) hükümleri çerçevesinde ve Türk Borçlar Kanunu (TBK) hükümleri çerçevesinde açılıyorsa, bu durumda Asliye Hukuk Mahkemeleri görevli olacaktır.
2. Yetkili Mahkeme
Yetkili Mahkeme:
• Tasarrufun iptali davası, borçlunun tasarrufta bulunduğu yer mahkemesinde açılır. Yani, iptali istenen tasarrufun yapıldığı yerin mahkemesi yetkilidir.
• Eğer tasarruf, bir gayrimenkulü kapsıyorsa, gayrimenkulün bulunduğu yer mahkemesi de yetkili olacaktır.
3. Özel Durumlar
• Eğer borçlunun tasarrufu, alacaklıların alacaklarını zedeleyecek şekilde yapıldığına dair bir iddia varsa ve alacaklılar bu durumda davasını açmak istiyorsa, alacaklılar, borçlunun ikametgahının bulunduğu yer mahkemesinde de dava açabilirler.
• Alacaklılar, ayrıca genel yetkili mahkeme olarak borçlu aleyhine icra takibi yaparak icra mahkemesine başvurabilirler.
Özet
• Görevli Mahkeme: Asliye Hukuk Mahkemesi .
• Yetkili Mahkeme: Borçlunun yerleşim yeri mahkemesi veya gayrimenkulün bulunduğu yer mahkemesi.
Bu mahkemeler, tasarrufun iptali davasının seyrini ve sonucunu etkileyen önemli unsurlardır, bu nedenle dava açmadan önce yetkili ve görevli mahkemelerin doğru bir şekilde belirlenmesi önemlidir.
6. Tasarrufun İptali Davalarında İvazsız Tasarrufların Butlanı Nedir ?
İvazsız tasarrufların butlanı, tasarrufun iptali davalarında önemli bir kavramdır. İvazsız tasarruf, karşılık (ivaz) olmaksızın yapılan bir tasarrufu ifade eder. Örneğin, bir mülkün bedelsiz olarak birine devredilmesi, bir kişinin mal varlığını bir başkasına bağışlaması gibi işlemler ivazsız tasarruflar arasında yer alır.
İvazsız Tasarrufların Butlanı
1. Butlanın Tanımı:
- Butlan, bir hukuki işlemin geçersizliği anlamına gelir. Yani, bir işlem hukuken geçerli sayılmadığında, bu işlem butlan (geçersizlik) durumundadır. İvazsız tasarrufların butlanı, karşılık olmaksızın yapılan bu tür işlemlerin, belirli koşullar altında geçersiz sayılmasını ifade eder.
2. İvazsız Tasarrufların İptali:
- Tasarrufun iptali davasında, alacaklılar, borçlunun ivazsız tasarruflarının iptalini talep edebilir. Örneğin, borçlu bir mülkünü bedelsiz olarak birine devretmişse ve bu tasarruf, alacaklıların alacaklarını tahsil etme imkanını zedeliyorsa, alacaklılar bu tasarrufun iptalini talep edebilir.
3. Kötü Niyet:
- İvazsız tasarrufların butlanı, genellikle borçlunun kötü niyetli olduğunun ispatlanması durumunda geçerlidir. Yani, borçlu, tasarrufu gerçekleştirdiği sırada alacaklıların alacaklarını bildiği veya bilmesi gerektiği durumlarda, bu tasarrufun iptali talep edilebilir.
4. Hukuki Dayanak:
- Türk Borçlar Kanunu (TBK) ve İcra İflas Kanunu (İİK) çerçevesinde düzenlenmiştir. Özellikle TBK’nın 19. maddesi, alacaklıların tasarrufun iptali davası açma hakkını düzenlerken, ivazsız tasarrufların iptali konusunda da hükümlere yer vermektedir.
5. Sonuç:
- İvazsız tasarrufun butlanı, alacaklıların haklarını korumak amacıyla önemli bir hukuki mekanizmadır. Davanın kabulü halinde, iptal edilen ivazsız tasarruf işlemi geçersiz sayılır ve malvarlığı, alacaklıların alacaklarını tahsil edebilmeleri için geri kazandırılır. Hak kaybına uğramamak adına alanında uzman avukatlarla çalışmak her zaman için doğru seçenek olacaktır. Alanında uzman ekibiyle Muteber Hukuk Bürosu müvekkillerine gerekli desteği her zaman göstermektedir.
7. Borçlunun Aciz Halinde Yaptığı Tasarruflar Nelerdir?
Borçlunun aciz halinde yaptığı tasarruflar, borçlunun mali durumu kötüleştiğinde veya alacaklılarına karşı ödeme güçlüğü yaşadığında gerçekleştirdiği işlemlerdir. Bu tür tasarruflar, genellikle alacaklıların haklarını zedeleyebilecek şekilde yapılır ve bu nedenle hukuki açıdan önemli bir konu teşkil eder. Aşağıda, bu tür tasarrufların nitelikleri ve hukuki sonuçları hakkında detaylı bilgiler sunulmuştur.
Borçlunun Aciz Halinde Yaptığı Tasarruflar
1. Tanım:
- Borçlunun aciz halinde yaptığı tasarruflar, borçlunun alacaklılarına karşı olan yükümlülüklerini yerine getiremeyeceği bir durumda gerçekleştirdiği, malvarlığı üzerinde yaptığı işlemlerdir. Bu işlemler, alacaklıların alacaklarını tahsil etme imkanını olumsuz yönde etkileyebilir.
2. Örnekler:
- İvazsız Tasarruflar: Borçlunun malvarlığını bedelsiz olarak bir başkasına devretmesi (örneğin, bağışlama).
- Değerinin Altında Satış: Borçlunun malvarlığını piyasa değerinin altında bir bedelle satması.
- Alacaklılardan Gizli İşlemler: Borçlunun, alacaklıların varlığından haberdar olmadan veya onlardan habersiz olarak malvarlığında değişiklik yapması.
- Borçların İfadesi: Borçlunun, mevcut borçlarını gizlemek amacıyla malvarlığını başkalarına devretmesi veya malvarlığını parçalar halinde satması.
3. Hukuki Sonuçlar:
- Tasarrufun İptali: Alacaklılar, borçlunun aciz halindeyken yaptığı tasarrufların iptali için dava açabilirler. Bu durumda, borçlunun tasarruflarının, alacaklıların alacaklarını zedeleyecek şekilde yapıldığını ispat etmeleri gerekmektedir.
- Kötü Niyet: Borçlunun, tasarrufu gerçekleştirdiği sırada alacaklıların alacaklarını bildiği veya bilmesi gerektiği durumlarda, bu tasarrufların iptali talep edilebilir.
- Zarar Verme: Borçlunun yaptığı tasarrufun, alacaklıların alacaklarını tahsil etme imkanını zedelemesi gerekmektedir.
4. Hukuki Dayanak:
- Türk Borçlar Kanunu (TBK) ve İcra İflas Kanunu (İİK) çerçevesinde düzenlenmiştir. Özellikle TBK’nın 19. maddesi, alacaklıların tasarrufun iptali davası açma hakkını düzenlerken, borçlunun aciz durumuyla ilgili hükümler de içermektedir.
8. Emsal Kararlar
- aciz vesikasının sunulması
Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2019/6443 E. , 2020/6483 K.
“İçtihat Metni”
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili; müvekkilinin davalı …’den alacaklı olduğunu, davalı borçlu aleyhine İzmir 7.İcra Müdürlüğü’nün 2013/820 sayılı dosyası ile icra takibi yapıldığını, kat karşılığı inşaat sözleşmesi gereğince adına kaydedilmesi gereken …,… parselde bulunan taşınmazın …,… nolu meskenin kat irtifakına ayrılan 10/278 arsa payının 1/2 … 1/2 hissesi … adına kayıtlı iken arsa payının tamamının toplamı olan 10.000,00 TL’er bedel ile … ‘a adına devredildiğinin öğrenildiğini beyan ederek, tasarrufun iptaline, icra dosyasından cebri icra yetkisi verilmesi talep ve dava edilmiştir.
Davalı … vekili, davalılar …-… vekili davanın reddini talep etmiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, toplanan delillere göre; Seferihisar İcra Müdürlüğünün 2014/383 talimat sayılı dosyası incelendiğinde, borçlu olan …’nin evine gidildiği, evde hacze kabil mala rastlanmadığı ancak İzmir 7.İcra dairesinin 2013/820 sayılı dosyası incelendiğinde, borçlu … adına kayıtlı olan …,… nolu parselin bulunduğu anlaşıldığından davalının aciz halinde olduğu söylenemeyeceğinden tasarrufun iptali davasının şartlarının oluşmadığı bu sebeple davanın dava şartı yokluğu nedeni ile reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, İİK’nun 277 ve devamı maddelerine dayanılarak açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkindir.
İİK’nun 277 ve izleyen maddelerinde düzenlenen tasarrufun iptali davalarında amaç, borçlunun haciz yada iflasından önce yaptığı ve aslında geçerli olan bazı tasarrufların geçersiz ya da “iyiniyet kurallarına aykırılık” nedeniyle alacaklıya karşı sonuçsuz kalmasını ve dolayısıyla o mal üzerinden cebri icraya devamla alacağın tahsilini sağlamaktır.
Davacı, iptal davası sabit olduğu takdirde, tasarruf konusu mal üzerinde cebri icra yolu ile hakkını almak yetkisini elde eder ve tasarruf konusu taşınmaz mal ise, davalı üçüncü şahıs üzerindeki kaydın düzeltilmesine gerek olmadan o taşınmazın haciz ve satışını isteyebilir (İİK.md.283/1). Bu yasal nedenle iptal davası, alacaklıya alacağını tahsil olanağını sağlayan, nispi nitelikte, yasadan doğan bir dava olup; tasarrufa konu malların aynı ile ilgili değildir.
Bu tür davaların dinlenebilmesi için, davacının borçludaki alacağının gerçek olması, borçlu hakkındaki icra takibinin kesinleşmiş olması, iptali istenen tasarrufun takip konusu borçtan sonra yapılmış olması ve borçlu hakkında alınmış kesin veya geçici aciz belgesinin (İİK.nun 277 md) bulunması gerekir. Bu ön koşulların bulunması halinde ise İİK.nun 278, 279 ve 280. maddelerinde yazılı iptal şartlarının bulunup bulunmadığı araştırılmalıdır.
Mahkemece; verilen kesin süreler içerisinde takibe konu edilen alacağı ile ilgili olarak kesin aciz vesikasının sunulamadığı, davacı tarafından dosyaya ibraz edilen haciz tutanaklarının İİK 105. Maddesine göre geçici aciz vesikası hükmünde olduğu ileri sürülmüş ise de, davacı adına kayıtlı gayrımenkul kaydı bulunduğu gerekçesi ile dosyaya ibraz edilen haciz tutanaklarının İİK.’nın 105. Maddesine göre geçici aciz vesikası niteliğinde olmadığı, İİK.’nın 277. Maddesinde alacaklının elinde geçici yada kesin aciz vesikasının bulunmasının dava şartı olarak düzenlendiği, usul hükümlerine göre dava şartının mahkemece yargılamanın her aşamasında resen dikkate alınması gerektiği, davalı borçlunun aciz halinde olmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
Aciz belgesinin dava açılmadan, dava açıldıktan sonra veya temyiz aşamasından ve hatta hükmün Yargıtay’ca onanmasından veya bozulmasından sonra bile sunulma olanağı vardır.
Somut olayda borçlu davalının adresinde 01.09.2014 tarihinde haciz işlemi yapıldığı, haciz sırasında davalı borçlunun eşinin haciz mahallinde hazır bulunduğu, 1/3 hissesi davalı borçlu adına kayıtlı olduğu anlaşılan …,… nolu parselin sulu tarla vasfında olup kaydında Seferihisar Kaymakamlığının 23.000,00 TL bedelli haczinin söz konusu olduğu,
Erzincan İcra Müdürlüğü’nün 2016/164 Tal sayılı dosyadan yaptırılan kıymet taktir raporuna göre davalı borçlunun hissesine düşen kıymetin değerinin 2.621,86 TL olduğu, söz konusu gayrımenkulün kaydında yer alan Seferihisar Kaymakamlığının haczini bile karşılar nitelikte bulunmadığının anlaşılmasına göre 01.09.2014 tarihli haciz tutanağının geçici aciz vesikası niteliğinde olduğunun kabulü ile dava şartının gerçekleştiği düşünülerek işin esasına girilmek suretiyle tarafların delillerinin toplanması, ondan sonra hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması doğru bulunmamıştır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 04.11.2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.
-İvazsız tasarrufların Butlanı
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/3002 E. , 2021/699 K.
1. Taraflar arasındaki “tasarrufun iptali” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, … 7. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen davanın kısmen kabulüne ilişkin karar davalı … vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 17. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davalı … vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı vekili dava dilekçesinde; … T.A.Ş. ile müvekkili arasında akdedilen temlik sözleşmesi uyarınca işbu dosya kapsamındaki alacak hakkının … Varlık A.Ş. tarafından devralındığını, temlik borçlusu … T.A.Ş. ile … Kağıtçılık Matbaacılık Hizmetleri Ticaret Ltd. Şti. arasında imzalanan 30.12.2005 tarihli Genel Kredi Sözleşmesi uyarınca borçlu şirkete 200.000TL kredi kullandırıldığını, …, … ve …’ün Genel Kredi Sözleşmesini müşterek ve müteselsil kefil sıfatı ile imzaladıklarını, kredi borcunun ödenmemesi üzerine 21.07.2008 tarihi itibari ile borçlulara hesap kat ihtarnamesi gönderilerek
… 7. İcra Dairesinin 2008/24517 E. sayılı dosyası üzerinden icra takibi başlatıldığını, takibin kesinleşmesi üzerine borçluların mal ve üçüncü şahıslardaki hak ve alacaklarının haczi talebinde bulunulduğunu, ancak … Tapu Sicil Müdürlüğünün 17.12.2008 tarihli yazı içeriğinden davalı borçlu …’ün maliki olduğu dava konusu gayrimenkulleri kredi sözleşmesinin düzenlenmesinden sonra hesabın kat edilmesinden önce farklı tarihlerde üçüncü kişilere devrettiği anlaşıldığından ihtiyatî haciz taleplerinin reddedildiğini, hesap kat ihtarnamesinin borçlu
…’e 30.07.2008 tarihinde tebliğ edildiğini, 28.12.2007 tarihli ve 13576 yevmiye nolu işlem ile 31.000TL bedelle davalı …’ya, 25.04.2007 tarihli ve 4002 yevmiye nolu işlem ile 30.000TL bedelle davalı …’a 01.09.2008 tarihli ve 11011 yevmiye nolu işlem ile 35.000TL bedelle davalı …’a gerçek değerinin altında yapılan satışların alacaklılarından mal kaçırma kastı ile gerçekleştiğini, davalı borçlunun muvazaalı bir şekilde dava konusu taşınmazları elinden çıkarması nedeniyle tasarrufların iptalinin gerektiğini ileri sürülerek faiz ve masraflar hariç olmak üzere 213.381,55TL alacağın tahsili bakımından tapu kayıt düzeltimine yer olmaksızın tasarrufların iptaline, davaya konu taşınmazların … 7. İcra Dairesinin 2008/24517 E. sayılı dosyasında haciz ve satışına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabı:
5. Davalılar … ve … vekili cevap dilekçesinde; iptal davası açmak için gerekli koşulların bulunmadığını, geçici ya da kesin aciz vesikasının dosyaya ibraz edilemediğini, taşınmazların 28.04.2007 ve 25.12.2007 tarihlerinde iktisap edildiğini, hesap kat ihtarına kadar ödemelerin düzenli yapıldığının anlaşıldığını, satıştan sırasıyla yedi ay ve bir buçuk yıl sonra borçluya gönderilen hesap kat ihtarnamesinden müvekkillerinin haberdar olmalarının beklenemeyeceğini,
müvekkili …’nun eşi ile müvekkili …’ın eşinin kardeş olduğunu ve müvekkillerinin ailecek bir arada oturmak gayesiyle söz konusu taşınmazları satın aldıklarını, davalı borçlu ile müvekkilleri arasında iş, arkadaşlık ya da akrabalık ilişkisi bulunmadığını, tapu senedinde taşınmazların satış bedelinin rayiç bedel olarak gösterildiğini, müvekkillerinin taşınmazları tapuda belirtilen değer üzerinden değil de 165.000’er TL bedel ödeyerek satın aldıklarını, satış işleminin muvazaalı olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
6. Davalı borçlu …; satış işlemlerinin muvazaalı olmadığını, taşınmazların gerçek değerleri üzerinden satıldığını ve satış paralarının bir kısmı ile borçlarının ödendiğini savunmuştur.
7. Davalı … duruşmadaki beyanında taşınmazı gerçek değeri olan 110.000TL’ye satın alıp bedelini de borçluya elden verdiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkeme Kararı:
8. … 7. Asliye Hukuk Mahkemesinin 25.06.2013 tarihli ve 2010/145 E., 2013/300 K. sayılı kararı ile; borcun doğumuna ilişkin 30.12.2005 tarihli sözleşmenin tasarruf tarihinden önce olduğu, … 5. İcra Dairesinin 2011/2256 Talimat sayılı dosyası üzerinden yapılan 20.05.2011 tarihli haciz tutanağının 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (İİK) 105. maddesi anlamında aciz vesikası niteliğini taşıdığı, teknik bilirkişi raporunda tapu satış bedellerinin rayiç değerlerden çok düşük olduğunun tespit edildiği, davalı …’ın taşınmazı iktisap tarihi olan 25.04.2007 tarihinden kısa süre önce banka hesabından 16.04.2007 tarihinde 30.000USD, 28.03.2007 tarihinde 18.000USD para çekildiği bilgileri delil olarak gösterilmiş ise de,
çekilen paraların davalı …’e dava konusu taşınmaz bedeli olarak ödendiği olgusunu kanıtlamaya yeterli ve elverişli olmadığı, taşınmazın 165.000TL bedelle satın alındığı beyan edilmesine rağmen taşınmazın gerçek değerinin tapuda belirtilenden beş misli daha fazla olduğunun ikrarı niteliğinde görüldüğü; davalı … yönünden;
taşınmazın 110.000TL bedelle satın alındığı beyan edilmekle birlikte elden ödediğinin iddia edildiği, taşınmazın gerçek değerinin tapuda belirtilenden üç misli daha fazla olduğunun ikrarı niteliğinde olduğu, ödeme olgusunu ispatına yönelik delil bulunmadığından İİK’nın 278. maddesi uyarınca iptal koşullarının gerçekleştiği; davalı … yönünden; yapılan satışta banka kredisi kullanıldığı; tapudaki satış değeri ile bankadan bloke çek ile yapılan 100.000TL toplandığında ödenen miktarın teknik bilirkişi raporuna göre rayiç değeri aştığı, davalının beyanına göre rayiç değere yaklaştığı gözetilerek tasarrufun iptali koşullarının gerçekleşmediğinin kabul edildiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne;
davalılar … ile … arasında akdedilen 11.09.2008 tarihli ve 11011 yevmiye nolu resmî akit tablosu ile yapılan satış şeklindeki tasarruf ile davalılar … ile … arasında akdedilen 25.04.2007 tarihli ve 4002 yevmiye nolu resmî akit tablosu ile yapılan satış şeklindeki tasarrufunun davacı … Varlık Yönetmi A.Ş’ nin … 7 İcra Dairesinin 2008/24517 sayılı iken 2010/12217 numarasını alan takip dosyasından kaynaklanan 213.581,55TL asıl alacak ve fer’ilerini kapsar miktar ile sınırlı olarak iptali ile davacı – alacaklı tarafa cebri icra yetkisi verilmesine, davalılar … ve … hakkında 28.12.2007 tarihli ve 13576 yevmiye nolu resmî akit tablosu ile yapılan satışa yönelik olarak açılan tasarrufun iptali davasının reddine karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
9. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı … vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
10. Yargıtay (Kapatılan) 17. Hukuk Dairesinin 13.10.2015 tarihli ve 2014/1484 E., 2015/10512 K. sayılı kararı ile;
“…Uyuşmazlık, İİK’nun 277 ve devamı maddeleri gereğince açılmış tasarrufun iptali davasına ilişkindir.
Anılan yasanın 278/1.maddesine göre mutat hediyeler müstesna olmak üzere, hacizden veya haczedilecek mal bulunmaması sebebiyle acizden yahut iflasın açılmasından haczin veya aciz vesikası verilmesinin sebebi olan yahut masaya kabul olunan alacaklardan en eskisinin tesis edilmiş olduğu tarihe kadar geriye doğru olan müddet içinde yapılan bütün bağışlamalar ve ivazsız tasarruflar batıldır. Ancak, bu müddet haciz veya aciz yahut iflastan evvelki iki seneyi geçemez.
Somut olayda dava konusu tasarruf işlemi 25.4.2007 tarihinde yapılmış, aciz belgesi yerine geçecek olan haciz ise 20.5.2011 tarihinde yapılmıştır. Tasarruf hacizden 2 yılı daha aşkın bir süre önce yapıldığından İ.İ.K 278/1.madde uygulama yeri yoktur. Öte yandan davalı …’ın borçlunun mali durumu ve alacaklıların ızrar kastını bildiği dolayısıyla kötüniyetli olduğu da ispatlanmadığından davalı … yönünden de davanın reddine karar verilmesi gerekirken hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır…” gerekçesi ile karar bozulmuştur.
Direnme Kararı:
11. … 7. Asliye Hukuk Mahkemesinin 22.04.2016 tarihli ve 2016/49 E., 2016/156 K. sayılı kararı ile; önceki gerekçelere ilâve olarak, aciz belgesi yerine geçecek olan tapu müdürlüğünce haciz isteminin reddinin 17.12.2008 tarihinde gerçekleştiğinden İİK’nın 278/1. maddesinin uygulama koşullarının mevcut olduğu gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
12. Direnme kararı süresi içinde davalı … vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
13. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; 2004 sayılı İİK’nın 278. maddesinin 1. fıkrasının somut olay bakımından uygulanıp uygulanamayacağı, davalı …’ın borçlunun malî durumu ile ızrar kastını bilebilecek kişilerden olduğunun ispatlanıp ispatlanamadığı, davalı … bakımından yapılan tasarruf işleminde İİK’nın 277 vd. maddelerinde öngörülen iptal koşullarının bulunup bulunmadığı noktalarında toplanmaktadır.
III. GEREKÇE
14. Tasarrufun iptali davası; “Borçlunun alacaklısını zarara uğratmak kastıyla malvarlığından çıkarmış olduğu, mal ve hakların veya bunların yerine geçen değerlerin tasarruftan zarar gören alacaklının alacağını elde etmesi amacıyla dava açarak tekrar borçlunun mal varlığına geçmesini sağlayan bir dava”, kısaca borçlunun alacaklılarından mal kaçırmak için yaptığı tasarruflarını, alacaklının alacağı ile sınırlı olarak hükümsüzleştirmeye yönelik bir dava şeklinde tanımlanabilir.
İptal davasının amacı bir alacağı ödememek için, mal varlığını azaltıcı veya artışını önleyici nitelikte, borçlu tarafından yapılan bir taraflı hukukî işlemler ve fiillerle, borçlunun amacını bilen veya bilmesi gereken kişilerle yaptığı tüm hukukî işlemleri, alacaklının alacağı ile sınırlı olarak hükümsüz sayarak işlem konusu mal veya hakkı hâlen borçluya aitmiş gibi, cebrî icra yolu ile alacaklının alacağını almasına olanak sağlamaktır (Güneren, A: İcra ve İflas Hukukunda Tasarrufun İptali Davaları, …, 2012, s. 39, 40).
15. Tasarrufun iptali davasının dinlenebilmesi için 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK)’nun 114. maddesinde düzenlenen ve bütün davalar için geçerlilik taşıyan genel dava şartları yanında bir takım özel dava şartlarının varlığı da aranmaktadır. HMK’nın 114/2. maddesinde “Diğer kanunlarda yer alan dava şartlarına ilişkin hükümler saklıdır” denilmek suretiyle bazı münferit davalarda özel bir takım dava şartlarının öngörüldüğü kanunî düzenlemelerin varlığına da işaret edilmiştir. Tasarrufun iptali davasının kendine özgü dava şartları; geçici veya kesin aciz vesikasının varlığı, icra takibinin kesinleşmiş olması, tasarrufun borcun doğumundan sonra yapılmış olması ve gerçek bir alacağın varlığıdır.
16. Açılan tasarrufun iptali davasında taraf teşkili gerçekleşmişse, hâkim, öncelikle, dava koşullarının (şartların) varlığını kendiliğinden inceler. Çünkü iptal davasının esasına girilebilmesi için dava koşullarının bulunması gerekir. İlk önce, mahkemeye ilişkin dava koşulları, sonra taraflara ilişkin dava koşulları, dava süresinde açılmışsa son olarak dava konusuna ilişkin dava koşulları ve iptal davasına özgü dava koşulları incelenir. Dava koşullarından birisi yoksa mahkemece davanın esasına girilmeden davanın dava koşulu yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilir. Aynı ilkeler Hukuk Genel Kurulunun 30.04.2019 tarihli ve 2017/17-1791 E., 2019/498 K. sayılı kararında da benimsenmiştir.
17. Hemen belirtmek gerekir ki, kanun koycu İİK’nın 278, 279 ve 280. maddelerinde iptale tabi olan tasarrufları üç grup altında düzenlemiş ancak bu maddelerde iptal edilebilecek bütün tasarrufları sınırlı olarak saymamıştır. İptale tabî tasarruflar için genel bir tanımlama yapılarak, hangi tasarrufun iptale tâbi olduğu hususu hâkimin takdirine bırakılmıştır. Bu nedenle dava dilekçesinde İİK’nın 278, 279 ve 280. maddelerinden hangisine dayanılarak iptal istendiğinin belirtilmesi zorunlu değildir. Bu maddelerden biri gösterilmemiş olsa dahi, mahkeme bununla bağlı olmayıp, koşulları bulunduğu takdirde diğer maddelerden birine dayanarak da iptal kararı verebilecektir.
18. Eldeki davada, yerel mahkemece; davalı … ve … bakımından davanın kabulüne, davalı … bakımından davanın reddine dair verilen karar, davalı … vekilinin temyizi üzerine Özel Dairece bozulmuştur. Özel Daire bozma kararında, mahkemece verilen karar özetlenirken yazılan ibarelerin kararın bütününden ve tüm dosya kapsamından açıkça maddi hataya dayalı olduğu, bozma kararı ile mahkeme kararı arasında uyumsuzluk bulunmadığı anlaşılmaktadır.
19. Yerel mahkemece; İİK’nın 278. maddesinde öngörülen koşulların davalı … bakımından oluştuğu gerekçesiyle direnme kararı verildiğinden uyuşmazlığın çözümü için öncelikle İİK’nın 278. maddesi irdelenmelidir. “İvazsız tasarrufların butlanı” başlıklı anılan maddede aynen;
“Mütat hediyeler müstesna olmak üzere, hacizden veya haczedilecek mal bulunmaması sebebiyle acizden yahut iflasın açılmasından haczin veya aciz vesikası verilmesinin sebebi olan yahut masaya kabul olunan alacaklardan en eskisinin tesis edilmiş olduğu tarihe kadar geriye doğru olan müddet içinde yapılan bütün bağışlamalar ve ivazsız tasarruflar batıldır.
Ancak, bu müddet haciz veya aciz yahut iflastan evvelki iki seneyi geçemez.
Aşağıdaki tasarruflar bağışlama gibidir.
1. (Değişik : 9/11/1988-3494/53 md.) Karı ve koca ile usul ve füru, (İptal ibare: Anayasa Mahkemesi’nin 11/7/2018 tarihli ve E.: 2018/9, K.: 2018/84 sayılı Kararı ile.)(1) (…)
sıhren üçüncü dereceye kadar (bu derece dahil) hısımlar, evlat edinenle evlatlık arasında yapılan ivazlı tasarruflar,
2. Akdin yapıldığı sırada, kendi verdiği şeyin değerine göre borçlunun ivaz olarak pek aşağı bir fiyat kabul ettiği akitler,
3. Borçlunun kendisine yahut üçüncü bir şahıs menfaatine kaydı hayat şartiyle irat ve intifa hakkı tesis ettiği akitler ve ölünceye kadar bakma akitleri” şeklinde düzenleme bulunmaktadır.
20. Söz konusu hüküm uyarınca alacağın doğumundan sonra yapılan bağışlama ve ivazsız nitelikteki tasarrufların iptal edilebilmesi için öngörülen süre; hacizden (m. 86) veya haczedilecek mal bulunmaması sebebiyle acizden (m. 105) veya iflasın açılmasından (m. 165) itibaren olmak üzere, geriye doğru hesaplanır. Bu süre tasarrufun batıl sayılması için öngörülen süredir.
21. Maddede sözü edilen haciz, borçlunun adresine yapılan haciz işlemi ile ilgili olup, borçlunun taşınmazlarına konulan haciz işlemlerini içermemektedir. Hukuk Genel Kurulunun 13.05.2015 tarihli ve 2013/17-2087 E., 2015/1330 K. sayılı kararında da aynı ilke benimsenmiştir.
22. Bir ivazsız tasarrufun İİK’nın 278. maddesine göre iptal edilebilmesi için tasarrufun bu tarihten geriye doğru gidilmek suretiyle haczin veya aciz belgesinin verilmesinin dayanağı olan alacaklardan ya da iflas hâlinde masaya kabul edilen alacaklardan en eskisinin tesis edildiği tarihe kadarki geriye doğru olan dönem içinde yapılmış olması gerekir. Ancak, bu süre, geriye doğru olan sürenin başlangıç tarihi olan haciz, aciz veya iflastan önceki iki yılı geçemez (Kuru, B.: İcra İflas Hukuku El Kitabı, … 2013, s. 1406).
23. Yerel mahkemece, 20.05.2011 tarihli haciz tutanağı ile aciz şartının yerine getirildiği, icra takibinin kesinleştiği, tasarrufun borcun doğumundan sonra yapıldığı, tapuda belirtilen satış bedeli ile keşfen belirlenen değer üzerinde misli aşan fark bulunduğu yönündeki şekli belirlemesi doğrudur. Yerel mahkeme ile Özel Daire arasında davaya konu tasarruf işleminin 25.04.2007 tarihinde yapıldığı, aciz belgesi yerine geçecek olan haczin ise 20.05.2011 tarihinde yapıldığı hususunda bir uyuşmazlık bulunmamaktadır.
Direnme kararında tapu sicil müdürlüğünce gönderilen 17.12.2008 tarihli ihtiyatî haciz isteminin reddine dair yazı içeriğine göre ilk haciz işlemi 17.12.2008 tarihinde gerçekleştiğinden iki yıllık sürenin bu tarihten itibaren hesaplanması gerektiği belirtilmiş ise de; yukarıda açıklandığı üzere İİK’nın 278. maddesinde bahsi geçen haczin her türlü haczi değil, borçlunun adresine yapılan menkul haczi işlemi ile ilgili olduğu, ihtiyatî haczin kanunun aradığı anlamda haciz olmadığı gibi taşınmazlar üzerinde de konulmuş ihtiyatî haciz şerhinin zaten bulunmadığı, maddede yer alan haczin taşınmazlarına konulan haczi kapsamadığından hükme esas alınamayacağı açıktır. Bir başka anlatımla tasarruf hacizden iki yılı daha aşkın bir süre önce yapıldığından İİK’nın 278. maddesinin somut olay bakımından uygulama yeri yoktur.
24. HMK’nın 33. maddesi uyarınca hâkim, Türk hukukunu re’sen uygular. İİK’nın 278, 279 ve 280. maddelerinden hangisine dayanılarak iptal istenildiği belirtilmese dahi; koşulları bulunduğu takdirde diğer maddelerden birine dayanarak da iptal kararı verebileceğinden somut olayda diğer iptal koşullarının bulunup bulunmadığının irdelenmesi gerekmektedir.
25. İİK’nın 280. maddesi özellikle İİK’nın 278 ve 279. maddelerinde öngörülen şüpheli dönemin geçirildiği hâllerde alacaklılara ilave bir hukukî koruma sağlamaktadır (Erdönmez, G.: Alacaklılara Zarar Verme Kastıyla Yapılan Tasarrufların İptali, … 2019, s. 13).
26. “Zarar verme kastından dolayı iptal” başlıklı 280. maddesinin 1.fıkrasına göre; malvarlığı borçlarına yetmeyen bir borçlunun, alacaklılarına zarar verme kastıyla yaptığı tüm işlemler, borçlunun içinde bulunduğu malî durumun ve zarar verme kastının, işlemin diğer tarafınca bilindiği veya bilinmesini gerektiren açık emarelerin bulunduğu hâllerde iptal edilebilir. Şu kadar ki, işlemin gerçekleştiği tarihten itibaren beş yıl içinde borçlu aleyhine haciz veya iflas yoluyla takipte bulunulmuş olmalıdır.
Bu hüküm borçlunun tasarruflarının iptal edilebilmesi için; borçlunun işlemi yaptığı sırada mal varlığı borçlarına yetmemesi, borçlunun işlemi alacaklılara zarar vermek amacıyla yapması, borçlu ile işlemde bulunan üçüncü kişinin, borçlunun ekonomik durumunu ve zarar verme kastını bilmesi veya bilebilecek durumda olması, davanın da süresinde açılmış olması gerekmektedir. Borçlunun zarar verme kastını, eş anlatımla kötü niyetli olduğunu ispat yükü İİK’nın 280/3 maddesinde öngörülen durum hariç davacı alacaklıya aittir (Güneren-s 817,818).
27. Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; tasarruf işlemi hacizden iki yılı aşkın bir süre önce yapıldığından İİK’nın 278. maddesinin uygulama yerinin bulunmadığı, borçlu ile davalı arasında akrabalık, iş ilişkisi bulunmadığı, davalının taşınmazı tapuda gösterilen bedel üzerinden değil de gerçek değeri üzerinden satın aldığının hesap hareketleri ve tüm dosya kapsamı ile kanıtlandığı, davalı …’ın borçlunun malî durumu ve alacaklılarını ızrar kastını bildiği dolayısıyla kötü niyetli olduğunun iddia ve ispat edilemediği, bu yönde bir delil de bulunmadığından davalı … yönünden de davanın reddine karar verilmesi gerektiğine işaret eden Özel Daire bozma kararı yerindedir.
28. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında; İİK’nın 278. maddesinde bahsedilen haczin ihtiyatî haczi de kapsadığı, iki yılın başlangıcı bakımından yapılacak haczin mutlaka aciz hâlini gösteren haczin olmasının gerekmediği, ihtiyatî haczinde haciz gibi sürenin hesabında göz önüne alınması gerektiği, somut olayda iki yıllık süre geçmediğinden 278. maddenin değerlendirilebileceğini, ancak davalının tapuda gösterilen düşük bedel üzerinden değil de taşınmazı belirlenen gerçek değer üzerinden satın aldığını hesap hareketleri ve tüm dosya kapsamı ile kanıtladığından davanın bu değişik gerekçe ile reddinin gerektiği yönünde görüş ileri sürülmüş ise de; bu görüş yukarıda açıklanan nedenlerle Kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir.
29. O hâlde tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
30. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
IV. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Davalı … vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun Geçici 3. maddesi atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının davalı …’a geri verilmesine,
Aynı Kanun’un 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 08.06.2021 tarihinde oy çokluğu ile karar verildi.