Mirasçılıktan Çıkarma
TMK m. 510
Aşağıdaki durumlarda mirasbırakan, ölüme bağlı bir tasarrufla saklı paylı mirasçısını mirasçılıktan çıkarabilir:
- Mirasçı, mirasbırakana veya mirasbırakanın yakınlarından birine karşı ağır bir suç işlemişse,
- Mirasçı, mirasbırakana veya mirasbırakanın ailesi üyelerine karşı aile hukukundan doğan yükümlülüklerini önemli ölçüde yerine getirmemişse.
Mirasçılıktan çıkarma yolu ile bir kimse saklı payından tamamen veya kısmen mahrum bırakılabilir. Mirasçılıktan çıkarma, mirasbırakanın yapacağı tek taraflı ölüme bağlı bir tasarrufla gerçekleştirilir. Mirasçılıktan çıkarma sadece saklı paylı mirasçılar için söz konusudur.
Mirasbırakanın miras sözleşmesiyle mirasçı atadığı veya kendisine mal bırakılan kişi, miras sözleşmesi kurulduktan sonra mirasbırakana karşı, mirasçılıktan çıkarma sebebini oluşturacak bir davranışta bulunursa, mirasbırakan, miras sözleşmesini tek taraflı irade beyanı ile ortadan kaldırarak atanmış mirasçıyı mirasçılıktan çıkarabilir (TMK. 546/I).
Türk Medeni Kanununda, saklı paylı yasal mirasçılar için iki çeşit mirasçılıktan çıkarma öngörülmüştür.
- Cezaî mirasçılıktan çıkarma (TMK 510-512).
- Koruyucu mirasçılıktan çıkarma (TMK 513).
Cezaî Mirasçılıktan Çıkarma
Saklı paylı mirasçı mirasbırakana veya yakınlarına karşı ağır bir suç işlerse veya aile hukukundan doğan görevlerini ağır şekilde ihlâl ederse kanun koyucu mirasbırakanın saklı paylı mirasçısına saklı payını bırakmayabileceğini öngörmüştür.
Cezaî mirasçılıktan çıkarma iki nedene dayanır :
- Saklı paylı mirasçı, mirasbırakana veya yakınlarına ağır bir suç işlemişse.
- Saklı paylı mirasçı, mirasbırakana veya onun aile üyelerine karşı aile hukukundan doğan yükümlülüklerini önemli bir şekilde yerine getirmemişse.
Mirasçının, Mirasbırakana Veya Mirasbırakanın Yakınlarından Birine Karşı Ağır Bir Suç İşlemesi
Türk Medenî Kanunu’nun 510/I’uncu maddesindeki, “ağır suç” kavramından Türk Ceza Kanunu’ndaki “suç” kavramını anlamak gerekir. Ayrıca, burada “ağır suç” kavramı ile, mirastan çıkarılan kişinin davranışlarının aile bağını koparacak nitelikte olması ve fiilen de koparmış olması aranır. Saklı paylı mirasçının haksız fiilinin mirasçılıktan çıkarma sebebi olmasında, mirasbırakanla saklı paylı mirasçı arasındaki ilişki ve aile bağlarının hangi ölçüde ihlâl edildiği gözönünde tutulur. (sübjektif unsur).
Fiilin aile bağlarını koparacak nitelikte olup olmadığını belirlemede hakim takdir yetkisini kullanır ve fiilin aile bağlarını koparıp koparmadığına, yani sübjektif unsurun gerçekleşip gerçekleşmediğini belirler. Sübjektif şart gerçekleşmişse, objektif unsurun varlığına rağmen kişi hakkında dava açılmadığı için ceza tahkikatı yapılmamış olması veya suçun zamanaşımına uğraması nedeniyle tahkikatın yapılmamış olması, sübjektif unsurun varlığını etkilemez.
Buna karşılık, objektif unsurun varlığına rağmen, böyle bir fiil aile bağlarını koparmamışsa, sübjektif şart gerçekleşmediği için, mirasçılıktan çıkarma sebebi gerçekleştirmiş olmaz.
Meşru müdafaa halinin varlığı durumunda mirasçılıktan çıkarma sebebi oluşmaz. Bir kimsenin mirasçılıktan çıkarılabilmesi için, saklı paylı mirasçının ayırt etme gücüne sahip olması gerekir. Ayırt etme gücünü geçici kaybeden saklı paylı mirasçı bu duruma kendi iradesi ile düşmediğini ispatlaması halinde mirasçılıktan çıkarılamaz.
Mirasçılıktan çıkarma için, saklı paylı mirasçının mutlaka mirasbırakana veya mirasbırakanın yakınlarından birine karşı “bir suç” işlemiş olması aranır. Ancak bu suç hakkında, Mahkeme kararının alınmamış olması fiilin Ceza Kanunu açısından kovuşturulmamış olması, zamanaşımından yararlanılmış olması, affedilmiş olması, mirasçılıktan çıkarmayı engellemez.
Suç, şahıs varlığına veya malvarlığına karşı işlemiş olabilir.
Kanunda kullanılan “yakınlar” deyimi de esnektir. Her somut olay için ayrı ayrı değerlendirilir. Önemli olan yakın kavramına girecek kişinin mirasbırakanın sevincini, üzüntüsünü paylaşmasıdır. Bu kişi, mirasbırakanın eşi, kan ve kayın hısımları, veya hısımlık ilişkisi bulunmayan mirasbırakanın nişanlısı, arkadaşları olabilir.
Mirasçının, Mirasbırakana Veya Mirasbırakanın Ailesi Üyelerine Karşı Aile Hukukundan Doğan Yükümlülüklerini Önemli Ölçüde Yerine Getirmemesi
Mirasçının, aile hukukundan doğan yükümlülüklerini önemli ölçüde yerine getirip getirmediği, ilgililerin hayatlarını sürdürme şekillerinden çıkarılır. Mirastan çıkarılan kişinin ailevi görevlerini ağır, hukuka aykırı ve kusurlu şekilde ihlal etmiş olması aranır.
“Aile kavramı”na, mirasbırakana kan bağı ile bağlanmış kişiler girer. “Önemli ölçü” kavramı, her somut olayın özellikleri, ailenin benimsediği değer hükümleri ihlâlinin aile bağlarına yaptığı etki gözönünde tutularak belirlenir. Yükümlülüklerin ihlâli, önemli ölçüde olup olmadığı hâkimin takdirine bırakılmıştır. Nafaka yükümlülüğünün ihlali, eşlerin arasındaki yükümlülüklerin yerine getirilmemesi, ana baba ve çocuk arasındaki hak ve yükümlülüğün ihlali gibi.
Mirasçılıktan Çıkarmada Şekil
Mirasçılıktan çıkarma ölüme bağlı bir tasarrufla yapılmalıdır. Sözlü yapılan veya ölüme bağlı tasarruf şeklinde olmayan yazılı yapılan bir açıklama mirasçılıktan çıkarma için yeterli değildir. Ölüme bağlı tasarruf kural olarak vasiyet şekillerinden biri ile olur. Miras sözleşmesi ile mirastan feragat yolu ile de kişi mirasçılıktan çıkarılabilir.
Mirasbırakan, mirasçılıktan çıkarmayı içeren vasiyetnameyi, daha sonra yapacağı bir ölüme bağlı tasarruf ile her zaman geri alabilir.
Mirasbırakan saklı paylı mirasçılarından birini mirasçılıktan çıkardıktan sonra tasarruf oranını kullanmamış ise, bu orandan diğer mirasçılar yararlanır. Bu durumda mirastan çıkarılan, mirasbırakandan önce ölmüş kabul edilir.
Cezaî mirasçılıktan Çıkarmanın Sonuçları
Mirasçılıktan çıkarılan kişi, saklı payının tamamı için mirasçı olmaktan çıkarılmışsa, terekeden herhangi bir şey talep edemez. Ancak mirasçılıktan çıkarılanın saklı paylı altsoyu varsa, altsoy mirasçı, çıkarılan mirasçının yerine halefiyet yolu ile geçer. Kanun koyucu, mirasçılıktan çıkarılan kişinin, mirasbırakandan önce öldüğü görüşünden hareket etmiştir.
Mirasbırakan saklı paylı mirasçısını saklı payın tamamından değil, belli bir oranını meselâ yarısı için mirasçılıktan çıkarabilir. Mirasbırakan, mirasçılıktan çıkardığı mirasçısına ölüme bağlı tasarrufla bir mal vasiyeti yapabilir. Çünkü, mirasçılıktan çıkarmada mirasçı, mirasçı olma ehliyetini kaybetmemiştir.
Mirasçılıktan Çıkarmayı Öngören Ölüme Bağlı Tasarrufun İptali Veya Tenkisi
Mirasçılıktan çıkarılan kişi, tasarrufa itiraz eder ve yapılan tasarrufun tenkisini veya iptalini talep edebilir.
Mirasbırakan mirasçılıktan çıkarmada herhangi bir sebep göstermemişse mirasçı tenkis davası açabilir. Mirasçı kendisinin çıkarılmasından yararlanan kişiye veya kişilere karşı tenkis davasını açar. Haksız olarak mirasçılıktan çıkarma, saklı payın ihlali sebebini oluşturur.
Mirasbırakan mirasçılıktan çıkarmada sebep göstermişse, mirascılıktan çıkarılan kişi gösterilen sebebin bulunmadığını ileri sürer. Mirasçılıktan çıkarmadan yararlanan kişi, mirasçılıktan çıkarmak için yeterli sebebinin bulunduğunu ispatla yükümlüdür. İspat güçlüğü nedeniyle, mirasbırakanın çıkarma sebebini belirtmesi ve buna ilişkin delilleri de göstermesi daha isabetli olur.
Mirasbırakan yaptığı ölüme bağlı tasarrufta, mirasçılıktan çıkarma sebebini çok açık, net bir şekilde belirtmelidir. Mirasçılıktan çıkarmada genel ifadeler yeterli değildir. Sebebin açık ve net şekilde belirtilmiş olması, hâkime yapılan tasarrufları da mirasçılıktan çıkarmanın hukuka uygunluğunu da inceleme imkânını verir.
Sebep açıkça belirtilmemişse, yapılan ölüme bağlı tasarruf saklı pay için geçerli değildir. Sebep gösterilmişse, mirasçı sebebin gerçeği yansıtmadığını ileri sürebilir.
Mirastan çıkarılan mirasçının dava açtığı ve çıkarmadan yararlanan mirasçılar veya vasiyet alacakları kanunda öngörülen sebeplerin varlığını ispatlayamadıkları durumlarda, mirasçı en azından saklı payını alır. İspat yükü davalılardadır.
Mirasçılıktan çıkarma sebebinde mirasçının kusuru yanında mirasbırakanın kusuru daha ağır ise, mirasçılıktan çıkarmayı öngören ölüme bağlı tasarruf geçersizdir. Kusur yarı yarıya ise tasarruf yine geçersiz olur.
Mirasbırakanın çıkarma sebebini göstermesi, fakat yanılması halinde saklı paylı mirasçı iptal davası açabilir ve bu durumda yapılan ölüme bağlı tasarruf geçersiz hale gelir. Mirasçı bu durumda kendisine yöneltilen (sebebin mevcut olmadığını) ve (mirasbırakanın bu durumu) bilmediğini ispatlayacaktır Mirasçı, mirasbırakanın açık bir yanılgıya düştüğünü ispatlamışsa, sadece saklı payını değil, yasal miras payını alır.
Mirasbırakan saklı paylı mirasçısını mirasçılıktan çıkarırken yaptığı ölüme bağlı tasarruf şekil noksanı ile sakatsa, veya mirasbırakan tasarrufta bulunurken ehliyetsiz ise, irade sakatlığı hukuka ve ahlâka aykırılık halleri varsa mirasçı tarafından ölüme bağlı tasarruf iptal ettirilebilir ve bu durumda mirasçı yasal miras payının tamamını alır. Davalı ise, mirastan çıkarma sebebinin doğruluğunu ispat etmelidir.
Hata sebebiyle iptal davası, tasarruftan yararlanan mirasçıya karşı açılır. Bununla beraber Yargıtay farklı görüştedir. Yargıtaya göre, iptal davası, sadece bu çıkarmadan yararlanan mirasçıya karşı değil, bütün mirasçılara hatta muhtemel mirasçılara karşı açılmalıdır.
2) Koruyucu Çıkarma (Ödeme Güçsüzlüğü Nedeniyle Mirasçılıktan Çıkarma)
TMK m. 513
Mirasbırakan, hakkında borç ödemeden aciz belgesi bulunan altsoyunu, saklı payının yarısı için mirasçılıktan çıkarabilir. Ancak, bu yarıyı mirasçılıktan çıkarılanın doğmuş ve doğacak çocuklarına özgülemesi şarttır.
Miras açıldığı zaman borç ödemeden aciz belgesinin hükmü kalmamışsa veya belgenin kapsadığı borç tutarı mirasçılıktan çıkarılanın miras payının yarısını aşmıyorsa, mirasçılıktan çıkarılanın istemi üzerine çıkarma iptal olunur.
Ödeme güçsüzlüğü nedeniyle mirasçılıktan çıkarma müessesesi borçlarını ödemekten aciz olan kişinin altsoyunu koruma düşüncesidir. Aynı zamanda da mirasbırakandan kalan mirasın tümünün alacaklıların eline geçmemesidir. Koruyucu çıkarma sadece birinci zümre için geçerlidir. Eş için veya ikinci zümredeki ana baba için koruyucu çıkarma öngörülemez.
Kanun koyucu ödeme güçsüzlüğünün varlığı halinde koruyucu mirasçılıktan çıkarma müessesesini öngörmüştür. Bunun için, aşağıdaki hususların varlığı aranır :
- Mirasçılıktan çıkarma sadece mirasçının altsoyu varsa mümkündür.
- Mirasçının sadece borçlu olması yeterli değildir. Mirasçının mirasbırakanın ölümünde borç ödeyemeyecek durumda olduğunu gösteren bir aciz vesikası bulunmalıdır. Acz vesikası mirasçılıktan çıkarmaya ilişkin tasarrufun yapıldığı anda mı, yoksa mirasbırakanın ölümü anında mı mevcut olması gerektiği sorusu tartışmalıdır. Kabul edilen görüşe göre, acz belgesinin mirasbırakanın ölümü anında, mirasın açıldığı anda alacaklının elinde olması yeterlidir.
- Mirasbırakanın, mirasçıyı saklı payının tümünden uzaklaştırması mümkün değildir.
Mirasbırakan, saklı paylı mirasçısını mirasçılıktan çıkarması halinde ona ait saklı payı mutlaka onun doğmuş ve ya doğacak altsoyuna ölüme bağlı bir tasarrufla (vasiyetname ile veya sağlararası kazandırma yolu ile) bırakmalıdır. Altsoy mirasçının evlilik içi, evlilik dışı altsoyu olabilir. Evlâtlık da doğmuş ve doğacak çocuk kavramının kapsamına dahildir.
Koruyucu Mirastan Çıkarmanın Şekli
Koruyucu çıkarmada mirasbırakan, cezaî çıkarmadaki şekle ve içeriğine ilişkin hükümlere uymalıdır. Koruyucu çıkarma da ölüme bağlı bir tasarrufla (vasiyetname veya miras sözleşmesi) yapılır ve çıkarma sebebi açıkça gösterilir.
Koruyucu çıkarmaya başvuran mirasbırakan mirasçının ½ saklı payını onun doğmuş ve doğacak çocuklarına bırakmalıdır.
Koruyucu Mirastan Çıkarmanın Sonuçları
Mirasbırakanın ölümünde borç ödemeden acz belgesinin hükmü kalmamışsa veya belgenin kapsadığı borç tutarı mirasçılıktan çıkarılanın miras payının yarısını aşmıyorsa, mirasçılıktan çıkarılanın istemi üzerine mirasçılıktan çıkarılmanın iptali istenir. Bu iptali sadece çıkarılan mirasçı isteyebilir. Mirasçının alacaklılarının böyle bir hakkı yoktur.
Borç ödemeden acz nedeniyle saklı payın yarısı için mirasçılıktan çıkarılan mirasçı, diğer yarısı oranında terekede mirasçıların sahip olduğu her türlü hakka sahiptir. Mirasçı sıfatı ile sorumluluğu devam eder. Tenkis davası açma hakkı saklıdır.
Cezaî çıkarmada olduğu gibi acz sebebiyle çıkarmada da, maddede öngörülen iptal sebepleri yanında ayrıca cezaî mirasçılıktan çıkarmanın iptali için öngörülen hükümlerin varlığı halinde de(şekil eksikliği, vasiyetçinin ehliyetsizliği. irade sakatlığı sebeplerinden birinin varlığı) ölüme bağlı tasarruf iptal edilebilir.
Hukuki sürecin etkin yönetilmesi, doğru stratejilerin belirlenmesi, güvenilir bir işbirliği miras davanızı en iyi şekilde yönetilebilmesi için hukuki ihtiyaçlarınızı anlayan ve ilgili alanda uzmanlaşmış bir miras avukatı ile süreci takip etmenizi önemle tavsiye ederiz.
İlgili Yargıtay Kararları
YARGITAY 3. HUKUK DAİRESİ 2019/5571 E. , 2021/471 K. 26.01.2021 T.
somut olaya bakıldığında; mirasbırakanın, vasiyetnameler ile kendisi ile annesinin rızası dışında evi terk ettiği, dönmesi için haber gönderilmesine rağmen gelmediği, tanımadıkları birisi ile kendisine ve annesine haber vermeden evlendiği, ağır hastalığa yakalanmasına ve haber gönderilmesine rağmen bakmayacağını, ilgilenmeyeceğini, eve gelmeyeceğini bildirdiği; bayramlarda ve diğer önemli günlerde yıllar boyu eve uğramadığı, telefonla aramadığı; boşandığı eşi ile birlikte nikahsız olarak yaşadığı, son dönemde yapılan rica ve minnetler ile zoraki eve geldiği ancak ilgilenmediği yabancı biri gibi davrandığı; “yatacak mezar yeri var mı bu adamın” dediği; kiracılara özel hayatları ve geçmiş ile ilgili birtakım şeyler anlattığı, anne babasının kötü insanlar olduğunu söylediği, bu sebeple davacının ailevi görevlerini ağır bir şekilde ihlal ettiği gerekçesiyle, mirasçılıktan çıkardığı görülmektedir.
Bu durumda, vasiyetnamelerde açıklandığı üzere, davacının mirasçılıktan çıkarılma sebeplerini varlığının ispatı, çıkarmadan yararlanan davalı mirasçıya (anneye) düşmektedir.
Davalı anne, vasiyetnamede belirtilen ıskat sebeplerini ispat etmek için tanık dinletmiştir. Davalı tanıklarının, murisi uzun zamandır tanıdıklarını özel günlerde yanlarında olduklarını ancak davacıyı hiç yanlarında görmediklerini ilk defa duruşma salonunda gördüklerini; davacının anne babasına haber vermeden kayıplara karıştığını, davalı … hanımın daha önce kızının evini bilmediğini; davacının Bahçeköy’deki adresinin tespit edilmesinden sonra muris ve davalının bu adrese çiçek yaptırarak gittiklerini ancak davacının babasına “ne işiniz var niye geldiniz” dediğini; davacının babası ile helalleşmesi için eve çağrıldığını, eve geldiğinde anne ve babasının hoşgeldin dediği ve murisin gözünün yaşardığı; davacının murisin hastalığı için eve geldiğinde resimler çektiğini ve “bu adam nerede yatacak” gibi ifadeler kullandığını; bir kısım tanıkların ise murisin kızlarının olduğunu dahi bilmediğini; davacının mirasbırakana ve davalı annesine karşı ilgisiz kaldığı, hastalığı ile ilgilenmediği dinlenen tanık beyanları ile sabit olmuştur. Aksine ciddi ve inandırıcı delil ve olaylar bulunmadıkça asıl olan tanıkların gerçeği söylemiş olmalarıdır. Dosyada, tanıkların gerçek olmayan olayları gerçekmiş gibi ifade ettiğini kabule yeterli delil ve olgu da bulunmadığından tanıkların sözlerine değer vermek gerekmektedir.
Bu durumda bölge adliye mahkemesince, dinlenen tanık beyanlarına göre, dava konusu vasiyetnameler ile mirasbırakanın davacı kızını mirastan çıkarma sebebi olarak ileri sürdüğü vakaların mirasçılıktan çıkarma sebebi sayılabilecek nitelik ve nicelikte bulunduğu, kısaca davacının anne ve babası olan mirasbırakana karşı mükellef olduğu aile hukukundan doğan yükümlülüklerini büyük ve kusurlu davranışlarla yerine getirmediği gözetilerek karar verilmesi gerekirken; yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.
YARGITAY 3. HUKUK DAİRESİ 2013/15148 E. , 2013/16683 K. 26.11.2013 T.
Dava konusu vasiyetnamede yer alan Sarıyer Sulh Hukuk Mahkemesinin 19.10.1988 tarih, 1988/264 D.iş sayılı delil tespit tutanağında tanık olarak ifadesi bulunan F. Y., M. Canpolat ve Veli Oğuz’un; A. ve A.’nin, murise kötü davranışta bulunduğunu görmediklerini, 12.09.1988 günü murisin çocuklarına “yanıma gelmeyin” dediğini, çocuklardan birinin “ya ölümü çiğnemeden geçemezsin” dediğini, ya da “ya sen ölürsün ya da ben” dediğini duyduklarını beyan etmişler ise de, mahkeme zaptında bu beyanların net olmadığı tutanaktaki tanıkların aynı olay nedeniyle davacıların sözlerini dahi farklı duyduklarını söyledikleri gibi tartışma anında fevren söylenmiş sözler niteliğinde olduğu, ayrıca tartışmanın başlama sebebinin de davacının annesine karşı muris tarafından yapıldığını düşündükleri haksız davranış nedeniyle babalarına karşı savunmada bulundukları, olaylar bütün olarak değerlendirildiğinde tartışmanın başlamasında murisinde kusurunun bulunduğu anlaşılmıştır.
Ayrıca, mahkemede dinlenen diğer tanık ifadelerine göre mirasçı davacı oğlunun, murise karşı ağır suç işlediğine dair görgüye dayalı net ifadeleri olmadığı gibi mirasbırakanın davacının annesiyle evli olduğu dönemde o tarihte resmi nikahlı eşi olmayan davalı N.’in mirasbırakandan çocuğu olduğu ve tutanak tarihine yakın zamanda mirasbırakan tarafından 1.eşi (davacının annesi) aleyhine boşanma davası açıldığı ve söz konusu tartışmanın anneleri aleyhine açılan bu dava sebebiyle başladığı, kasten ika edilmiş bir fiil olmadığı, ayrıca bu olaydan sonra davacı ile 02.02.2009 tarihine kadar yaşayan muris babasıyla aile ilişkilerinin fiilen kopmadığı ve subjektif şartın da gerçekleşmediği anlaşılmıştır.
Bu durumda, mahkemece; dava konusu 02.08.1994 tarihli vasiyetnameyle mirasbırakan M. S. T.’nın davacı oğlunu mirastan çıkarma sebebi olarak ileri sürdüğü olaylar mirastan iskat sebebi sayılabilecek nitelik ve nicelikte bulunmadığından kısaca davacının murise karşı ağır bir suç işlediği yolunda dosyada yeterli delil olmadığı gibi ıskata konu edilen tartışma sonucu gerçekleşen aile ilişkisi nedeniyle sübjektif şartında gerçekleşmediği anlaşıldığından, mahkemece; tasarruf nisabı sınırı içerisinde geçerli olmak üzere vasiyetnamenin ıskata ilişkin bölümünün hükümsüzlüğüne ve ıskat dışında kalan vasiyet hükümlerinin lüzum ifade etmesine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.