Pazartesi, Aralık 15, 2025
Whatsapp
  • Gizlilik Politikası
  • S.S.S
  • Hakkımızda
Muteber Hukuk
  • Anasayfa
  • Makaleler
    • Tazminat Hukuku
    • Tüketici Hukuku
    • Sağlık ve Tıp Hukuku
    • İcra ve İflas Hukuku
    • İdare Hukuku
    • Belgeler/Dilekçeler
    • Gayrimenkul Hukuku
    • Ceza Hukuku
    • Fikri Mülkiyet Hukuku
    • İdare Hukuku
    • Bilişim Hukuku
    • Miras Hukuku
    • Ticaret Hukuku
    • Şirketler Hukuku
    • Vergi Hukuku
    • Vatandaşlık Hukuku
    • İş Hukuku
    • Aile ve Boşanma Hukuku
  • Hizmetlerimiz
    • Aile ve Boşanma Hukuku
    • Ceza Davaları
    • Fikri Mülkiyet Davaları
    • Gayrimenkul Davaları
    • İş Davaları
    • Miras Davaları
    • Ticaret ve Şirket Davaları
    • Uluslararası Davalar
    • İcra ve İflas Hukuku
  • Kurumsal
    • Hakkımızda
    • Yazarlarımız/Avukatlar
      • Av. Batuhan ATALAR
      • Av. HAMZA ÇOLAK
  • S.S.S
  • iletişim
  • Giriş
No Result
View All Result
Muteber Hukuk
No Result
View All Result
Home Gayrimenkul Hukuku

Gayrimenkul Satış Vaadi Sözleşmesi 2026

Av. Hamza Çolak by Av. Hamza Çolak
15 Aralık 2025
in Gayrimenkul Hukuku
Okuma Süresi:38 dakika okuma
125 8
A A
0
İpoteğin Fekki (terkin) 2025
152
SHARES
1.9k
VIEWS
ChatGPT'ye SorWhatsApp'ta PaylaşFacebook'ta PaylaşTwitter'da Paylaş
İçerik
1 Giriş
2 GAYRİMENKUL SATIŞ VAADİ SÖZLEŞMESİNİN TANIMI VE HUKUKİ NİTELİĞİ
2.1 Kavramsal Çerçeve
2.2 Borçlandırıcı İşlem Niteliği
2.3 Ön Sözleşme Olma Özelliği
2.4 Satış Vaadi ile Taşınmaz Satış Sözleşmesi Arasındaki Ayrım
2.5 Önerilen Makaleler
2.6 Elatmanın Önlenmesi ( Müdahalenin Men’i ) 2026
2.7 Önalım (Şufa) Hakkı ile Tapu İptali ve Tescil Davası 2025
2.8 Muhdesatın Aidiyetinin Tespiti Davası 2025
2.9 İpoteğin Fekki (terkin) 2025
2.10 Satış Vaadi Sözleşmesinin Hukuki Fonksiyonu
3 ⁠GAYRİMENKUL SATIŞ VAADİ SÖZLEŞMESİNİN KURULUŞU VE GEÇERLİLİK ŞARTLARI
3.1 Taraflar ve Ehliyet
3.2 Konu Unsuru ve Belirlilik İlkesi
3.3 Resmi Şekil Zorunluluğu
3.4 Şekil Eksikliğinin Hukuki Sonuçları
4 GAYRİMENKUL SATIŞ VAADİ SÖZLEŞMESİNDE TARAFLARIN HAK VE YÜKÜMLÜLÜKLERİ
4.1 Satış Vaadi Alacaklısının Hakları
4.1.1 Satışın Yapılmasını Talep Etme Hakkı
4.1.2 Tapu İptali ve Tescil Talebinde Bulunma Hakkı
4.1.3 Tazminat ve Yan Taleplerde Bulunma Hakkı
4.2 Satış Vaadi Borçlusunun Yükümlülükleri
4.2.1 Satış Sözleşmesini Yapma Yükümlülüğü
4.2.2 Tescil İçin Gerekli İşlemleri Yapma Yükümlülüğü
4.2.3 Taşınmazı Hukuki ve Fiili Açıdan Koruma Yükümlülüğü
4.3 Cezai Şart, Kapora ve Cayma Parası
4.4 Hak ve Yükümlülük Dengesinin Önemi
5 GAYRİMENKUL SATIŞ VAADİ SÖZLEŞMESİNİN TAPUYA ŞERHİ
5.1 Tapuya Şerh Kavramı ve Hukuki Niteliği
5.2 Satış Vaadinin Tapuya Şerh Edilmesinin Amacı
5.3 Satış Vaadinin Tapuya Şerh Edilmesinin Şartları
5.4 Şerhin Süresi ve Hukuki Etkisi
5.5 Tapuya Şerhin Satış Vaadini Ayni Hakka Dönüştürmemesi
5.6 Uygulamada Şerhin Stratejik Önemi
6 ⁠ÜÇÜNCÜ KİŞİLERE ETKİSİ VE TAPU SİCİLİNE GÜVEN İLKESİ
6.1 Genel Olarak Satış Vaadi Sözleşmesinin Üçüncü Kişilere Etkisi
6.2 Tapuya Şerh Verilmemiş Satış Vaadinde Üçüncü Kişilerin Durumu
6.3 Tapuya Şerh Edilmiş Satış Vaadinde Üçüncü Kişilere Etki
6.4 Tapu Siciline Güven İlkesi ile Satış Vaadi Arasındaki Denge
6.5 Uygulamada Karşılaşılan Sorunlar ve Değerlendirme
7 GAYRİMENKUL SATIŞ VAADİ SÖZLEŞMESİNİN İHLALİ VE HUKUKİ SONUÇLARI
7.1 Tapu İptali ve Tescil Davası
7.2 Tazminat Talepleri
7.3 Zamanaşımı ve Hak Düşürücü Süreler
7.4 Satış Vaadinin İhlalinde Hukuki Yolun Seçilmesi
8 UYGULAMADA KARŞILAŞILAN ÖZEL DURUMLAR
8.1 Kat Karşılığı İnşaat İlişkilerinde Satış Vaadi
8.2 Paylı ve Elbirliği Mülkiyetinde Satış Vaadi
8.3 Aile Konutu Niteliğindeki Taşınmazlarda Satış Vaadi
8.4 Satış Vaadinin Konusu Olan Taşınmaz Üzerindeki Hukuki Sınırlamalar
8.5 Özel Durumların Satış Vaadinin Hukuki Değerine Etkisi
9 SONUÇ VE DEĞERLENDİRME

Giriş

Gayrimenkuller, ekonomik değeri yüksek, hukuki ilişkileri karmaşık ve toplumsal hayatın merkezinde yer alan varlıklardır. Bu nedenle taşınmazlara ilişkin hukuki işlemler, sıradan borç ilişkilerine kıyasla daha sıkı şekil şartlarına ve daha güçlü koruma mekanizmalarına bağlanmıştır. Gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi de, taşınmaz hukuku ile borçlar hukukunun kesişim noktasında yer alan ve uygulamada son derece yaygın kullanılan sözleşme türlerinden biridir.

Uygulamada taraflar çoğu zaman çeşitli nedenlerle taşınmaz satışını hemen gerçekleştirememektedir. Taşınmazın henüz hukuken hazır olmaması, imar veya iskan sorunları, kredi ve finansman süreçlerinin tamamlanmamış olması, inşaatın bitmemesi ya da tarafların ekonomik riskleri zamana yayma isteği bu nedenler arasında yer alır. İşte bu gibi durumlarda, taraflar arasında gelecekte bir satışın yapılacağını güvence altına almak amacıyla gayrimenkul satış vaadi sözleşmesine başvurulmaktadır.

Gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi, her ne kadar uygulamada “satış yapılmış gibi” algılansa da, hukuki niteliği itibarıyla doğrudan mülkiyet devri sağlayan bir işlem değildir. Bu sözleşme ile amaçlanan, ileride kurulacak asıl satış sözleşmesine tarafları bağlamak ve özellikle alıcıya, satışın yapılmasını talep edebilme imkânı tanımaktır. Bu yönüyle satış vaadi, taşınmaz mülkiyetini değil; satışı isteme hakkını güvence altına alan bir hukuki mekanizma olarak karşımıza çıkar.

Ancak gayrimenkul satış vaadi sözleşmesinin yanlış anlaşılması ve hatalı uygulanması, uygulamada ciddi hak kayıplarına yol açmaktadır. Özellikle şekil şartına uyulmaması, tapuya şerh verilmemesi veya sözleşmenin hukuki sonuçlarının doğru öngörülememesi, tarafların beklediği korumayı elde edememesine neden olmaktadır. Birçok uyuşmazlıkta taraflar, geçerli olduğunu düşündükleri bir satış vaadine dayanarak tapu talebinde bulunmakta; ancak şekil eksikliği veya üçüncü kişilere yapılan devirler nedeniyle talepleri reddedilebilmektedir.

Bu makalenin amacı, gayrimenkul satış vaadi sözleşmesini teorik bilgilerle sınırlı kalmadan, hukuki niteliği, geçerlilik şartları, taraflara sağladığı haklar ve uygulamadaki sonuçları ile birlikte bütüncül bir şekilde ele almaktır. Çalışma boyunca satış vaadinin bir borçlandırıcı işlem olarak sınırları çizilecek; tapuya şerh kurumunun rolü açıklanacak ve satış vaadinin ihlali halinde başvurulabilecek hukuki yollar sistematik biçimde değerlendirilecektir.

Bu çerçevede makale, gayrimenkul satış vaadi sözleşmesini yalnızca bir “ön anlaşma” olarak değil; doğru kurulduğunda güçlü bir koruma sağlayan, yanlış kurulduğunda ise ciddi riskler barındıran bir hukuki araç olarak ele almaktadır. Amaç, hem teorik hem de uygulamaya dönük bir bakış açısıyla, satış vaadi sözleşmesinin Türk hukukundaki yerini netleştirmek ve uygulamada karşılaşılan sorunlara ışık tutmaktır.

GAYRİMENKUL SATIŞ VAADİ SÖZLEŞMESİNİN TANIMI VE HUKUKİ NİTELİĞİ

Kavramsal Çerçeve

Gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi, taraflardan birinin diğerine belirli veya belirlenebilir bir taşınmazı ileride satmayı üstlendiği, karşı tarafın ise bu satışı talep etme hakkını elde ettiği bir sözleşme türüdür. Bu sözleşme, taşınmazın mülkiyetini doğrudan devretmeye yönelik olmayıp, gelecekte yapılacak asıl satış sözleşmesine yönelik bir hukuki bağlılık yaratmayı amaçlar.

Kavramsal olarak satış vaadi, “geleceğe yönelmiş” bir irade uyuşmasını ifade eder. Taraflar, satış ilişkisini bugünden kurmaz; ancak ileride kurulacak satış sözleşmesini bugünden hukuken güvence altına alırlar. Bu yönüyle satış vaadi, taşınmaz satışının yerine geçen bir işlem değil, satışa giden sürecin hukuki altyapısını oluşturan bir araçtır.

Uygulamada satış vaadi çoğu zaman, tarafların ekonomik menfaatlerini dengelemek amacıyla tercih edilmektedir. Alıcı bakımından taşınmazı ileride edinme beklentisi hukuki güvence altına alınırken, satıcı bakımından da taşınmazın belirli bir kişiye ve belirli şartlarla satılacağı öngörülmektedir. Bu durum, özellikle uzun süreye yayılan projelerde ve yüksek bedelli taşınmaz işlemlerinde satış vaadini vazgeçilmez kılmaktadır.

Türk Borçlar Kanunu‘nun 237. Maddesinde düzenlenmiştir.

237. madde

Taşınmaz satışının geçerli olabilmesi için, sözleşmenin resmî şekilde düzenlenmesi şarttır. Taşınmaz satışı vaadi, geri alım ve alım sözleşmeleri, resmî şekilde düzenlenmedikçe geçerli olmaz. Önalım sözleşmesinin geçerliliği, yazılı şekilde yapılmış olmasına bağlıdır.

Borçlandırıcı İşlem Niteliği

Gayrimenkul satış vaadi sözleşmesinin temel hukuki özelliği, borçlandırıcı bir işlem olmasıdır. Bu sözleşme ile taraflar arasında kişisel nitelikte borç ilişkisi doğar. Satıcı, ileride satış sözleşmesini kurma ve tapuda tescil için gerekli işlemleri yapma borcu altına girerken; alıcı da kararlaştırılmış bedeli ödeme ve satışın kurulmasına yönelik yükümlülükleri yerine getirme borcu altına girebilir.

Borçlandırıcı işlem niteliğinin en önemli sonucu, satış vaadinin tek başına ayni hak doğurmamasıdır. Taşınmazın mülkiyeti, satış vaadi sözleşmesi ile değil; ancak tapu sicilinde yapılacak tescil ile kazanılır. Bu nedenle satış vaadine dayanarak taşınmaz üzerinde tasarruf yetkisi elde edilmesi mümkün değildir.

Bu noktada uygulamada sıkça yapılan hata, satış vaadinin mülkiyet kazandırdığı yönündeki yanlış kabuldür. Satış vaadine dayanarak taşınmazın fiilen teslim edilmesi veya bedelin tamamen ödenmesi, bu hukuki gerçeği değiştirmez. Mülkiyet devri gerçekleşmedikçe alıcı, hukuken malik sıfatını kazanmaz.

Ön Sözleşme Olma Özelliği

Gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi, hukuki yapısı itibarıyla ön sözleşme niteliği taşır. Ön sözleşme, taraflara ileride bir asıl sözleşme kurma borcu yükleyen sözleşmelerdir. Satış vaadi de, tarafları gelecekte taşınmaz satış sözleşmesini yapmaya zorlayan bir hukuki bağ oluşturur.

Ön sözleşme niteliği, satış vaadinin ifa edilmemesi halinde başvurulabilecek hukuki yolları belirler. Satıcı, satış vaadine rağmen satış sözleşmesini kurmaktan kaçınırsa, alıcı bu sözleşmenin ifasını talep edebilir. İfanın mümkün olmaması veya hukuken engellenmesi halinde ise tazminat gündeme gelir.

Bu çerçevede satış vaadi, “asıl sözleşmenin aynısı” gibi değerlendirilemez. Ön sözleşmenin varlığı, asıl sözleşmenin kendiliğinden kurulması sonucunu doğurmaz. Taraflardan birinin talebi ve gerekli hukuki işlemlerin tamamlanması gerekir. Bu durum, satış vaadinin sağladığı korumanın sınırlarını da ortaya koymaktadır.

Satış Vaadi ile Taşınmaz Satış Sözleşmesi Arasındaki Ayrım

Gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi ile taşınmaz satış sözleşmesi arasındaki en temel fark, hukuki sonuçlar bakımındandır. Taşınmaz satış sözleşmesi, tapuda resmi şekilde yapılır ve tescil ile birlikte mülkiyet devrini hedefler. Satış vaadi ise bu sonucu doğurmaz; yalnızca bu sonuca ulaşmayı borç ilişkisi çerçevesinde güvence altına alır.

Bu ayrım, özellikle uyuşmazlık halinde büyük önem taşır. Satış sözleşmesi geçerli şekilde kurulmuşsa, alıcı mülkiyet hakkına dayanarak doğrudan tapu siciline yönelik taleplerde bulunabilir. Satış vaadinde ise alıcı, ancak sözleşmeden doğan kişisel hakkına dayanarak talepte bulunabilir.

Ayrıca satış vaadi, üçüncü kişilere karşı kural olarak ileri sürülemez. Bu yönüyle satış vaadi, satış sözleşmesine kıyasla daha zayıf bir hukuki etki doğurur. Ancak bu zayıflık, tapuya şerh verilmesi suretiyle belirli ölçüde giderilebilir. Şerh, satış vaadinin ayni hakka dönüşmesini sağlamaz; fakat üçüncü kişilere karşı ileri sürülebilirliğini güçlendirir.

Önerilen Makaleler

Terekenin Tespiti Davası 2024

Elatmanın Önlenmesi ( Müdahalenin Men’i ) 2026

2 Aralık 2025
1.9k
Kat Karşılığı İnşaat Sözleşmelerinde Gecikme Tazminatı 2025

Önalım (Şufa) Hakkı ile Tapu İptali ve Tescil Davası 2025

28 Eylül 2025 - Updated on 30 Ekim 2025
2k

Muhdesatın Aidiyetinin Tespiti Davası 2025

28 Haziran 2025 - Updated on 30 Ekim 2025
2k
İpoteğin Fekki (terkin) 2025

İpoteğin Fekki (terkin) 2025

2 Haziran 2025 - Updated on 30 Ekim 2025
2.3k

Satış Vaadi Sözleşmesinin Hukuki Fonksiyonu

Gayrimenkul satış vaadi sözleşmesinin hukuki fonksiyonu, taraflar arasındaki belirsizliği azaltmak ve gelecekte yapılacak satışa ilişkin riskleri yönetmektir. Bu sözleşme, özellikle zaman faktörünün önemli olduğu durumlarda taraflara hareket alanı sağlar.

Satış vaadi sayesinde alıcı, ileride satışın yapılacağına dair hukuki güvence elde ederken; satıcı da taşınmazını belirli bir süre boyunca belirli şartlarla başkasına satmama yükümlülüğü altına girer. Bu karşılıklı bağlılık, taşınmaz piyasasında güven ilişkisini güçlendiren önemli bir unsurdur.

Sonuç olarak satış vaadi sözleşmesi, ne salt bir niyet beyanı ne de mülkiyet devrini sağlayan bir işlem olarak görülmelidir. Bu sözleşme, borçlandırıcı ve ön sözleşme niteliği ile taşınmaz satışına hazırlık sürecinin hukuki omurgasını oluşturan özel bir sözleşme türüdür.

⁠GAYRİMENKUL SATIŞ VAADİ SÖZLEŞMESİNİN KURULUŞU VE GEÇERLİLİK ŞARTLARI

Gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi, taraflara ileriye dönük önemli ve güçlü haklar tanıması nedeniyle, kanun koyucu tarafından sıkı geçerlilik şartlarına bağlanmıştır. Bu şartların başında resmi şekil zorunluluğu gelmekle birlikte; tarafların ehliyeti, sözleşmenin konusu olan taşınmazın belirlenebilirliği ve irade açıklamalarının hukuka uygunluğu da geçerlilik bakımından belirleyici unsurlardır. Bu bölümde, satış vaadi sözleşmesinin hangi koşullarda hukuken geçerli kabul edileceği, unsurlarına ayrılarak incelenecektir.

Taraflar ve Ehliyet

Gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi, en az iki taraf arasında kurulan iki taraflı bir sözleşmedir. Taraflardan biri satış vaadi borçlusu, diğeri ise satış vaadi alacaklısıdır. Satış vaadi borçlusu, ileride taşınmazın satışını gerçekleştirme borcu altına giren kişidir; satış vaadi alacaklısı ise bu satışın yapılmasını talep etme hakkını elde eden taraftır.

Tarafların sözleşme ehliyetine sahip olmaları zorunludur. Tam ehliyetsiz kişilerin taraf olduğu satış vaadi sözleşmeleri kesin hükümsüzdür. Sınırlı ehliyetsizler bakımından ise yasal temsilcinin izni bulunmadıkça geçerli bir satış vaadinden söz edilemez. Özellikle uygulamada, mirasçılar, yaşlı kişiler veya şirketler adına yapılan satış vaadi sözleşmelerinde ehliyet ve temsil yetkisi sıkça sorun teşkil etmektedir.

Tüzel kişiler bakımından satış vaadi sözleşmesi yapılabilmesi için, yetkili organ tarafından alınmış kararın ve temsilcinin yetkisinin sözleşme tarihinde mevcut olması gerekir. Yetkisiz temsilcilerce yapılan satış vaadi sözleşmeleri, temsil olunan açısından bağlayıcı olmaz ve sonradan icazet verilmediği sürece geçersiz kalır.

Satış vaadine konu taşınmaz birden fazla kişiye aitse, paylı mülkiyet veya elbirliği mülkiyeti durumuna göre tüm maliklerin veya yetkili temsilcilerinin sözleşmeye taraf olması gerekir. Aksi hâlde sözleşme, yalnızca imza atan malik bakımından hüküm doğurur ve alacaklı açısından beklenen korumayı sağlamaz.

Konu Unsuru ve Belirlilik İlkesi

Gayrimenkul satış vaadi sözleşmesinin konusu, mutlaka belirli veya belirlenebilir bir taşınmaz olmalıdır. Taşınmazın tapu kayıtlarındaki ada, parsel, bağımsız bölüm numarası gibi ayırt edici unsurların sözleşmede açıkça yer alması, belirlilik ilkesinin bir gereğidir.

Henüz tapuda tescil edilmemiş, ancak ileride bağımsız bölüm haline gelecek taşınmazlar da satış vaadine konu olabilir. Bu durumda taşınmazın hangi projede, hangi nitelikte ve hangi bağımsız bölüm olarak vaat edildiğinin açıkça belirlenmesi gerekir. Aksi hâlde, konu belirsizliği nedeniyle sözleşmenin geçerliliği tartışmalı hâle gelir.

Konu unsurunun belirli olması, sadece sözleşmenin kurulması açısından değil; ileride açılabilecek tapu iptali ve tescil davaları bakımından da hayati önemdedir. Belirsiz veya muğlak ifadeler içeren satış vaadi sözleşmeleri, ifaya zorlanabilir nitelikte kabul edilmez ve alacaklı taraf açısından ciddi hak kayıplarına yol açar.

Resmi Şekil Zorunluluğu

Gayrimenkul satış vaadi sözleşmesinin en ayırt edici ve en kritik geçerlilik şartı, resmi şekilde yapılması zorunluluğudur. Resmi şekil, bu sözleşmenin adi yazılı şekilde değil, yetkili resmi makam önünde düzenlenmesini ifade eder.

Resmi şekil zorunluluğunun temel amacı, tarafların aceleci kararlar vermesini önlemek, iradelerini ciddi ve bilinçli biçimde açıklamalarını sağlamak ve taşınmazlar gibi yüksek ekonomik değer taşıyan varlıklar üzerindeki hukuki işlemlerde güvenliği temin etmektir.

Uygulamada sıklıkla taraflar arasında imzalanan adi yazılı “satış vaadi” belgeleriyle karşılaşılmaktadır. Ancak bu tür belgeler, şekil şartı yerine getirilmediği sürece geçerli bir gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi olarak kabul edilemez. Taraflar arasında bedel ödenmiş olması, taşınmazın fiilen teslim edilmiş olması veya uzun süreli kullanım sağlanmış olması, şekil eksikliğini ortadan kaldırmaz.

Resmi şekle uyulmadan yapılan satış vaadi sözleşmeleri, hukuken kesin hükümsüzdür. Bu tür sözleşmelere dayanılarak tapu iptali ve tescil talebinde bulunulamaz. Taraflar ancak şartları varsa farklı hukuki sebeplere dayanarak talepte bulunabilirler; ancak bu durum satış vaadinin sağladığı doğrudan korumayı sağlamaz.

Şekil Eksikliğinin Hukuki Sonuçları

Resmi şekle uyulmaması halinde satış vaadi sözleşmesi baştan itibaren geçersiz sayılır. Bu geçersizlik, tarafların ileri sürmesine gerek olmaksızın, hâkim tarafından re’sen dikkate alınır. Geçersiz bir satış vaadi sözleşmesi, taraflara satışın yapılmasını isteme hakkı vermez.

Şekil eksikliği bulunan satış vaadinde, alacaklı tarafın tapu iptali ve tescil davası açması mümkün değildir. Bununla birlikte, bazı durumlarda ödenen bedellerin iadesi, haksız zenginleşme veya sebepsiz iktisap hükümleri çerçevesinde talep edilebilir. Ancak bu talepler, satış vaadinin varlığına değil, farklı bir hukuki nedene dayanır.

Uygulamada sıkça rastlanan bir diğer sorun, tarafların geçersiz satış vaadine uzun süre güvenerek hareket etmeleri ve taşınmaz üzerinde fiili tasarruflarda bulunmalarıdır. Bu tür durumlarda tarafların iyi niyeti, şekil eksikliğini gidermez; ancak talep edilebilecek yan hakların kapsamını etkileyebilir.

Şekil şartının bu denli katı uygulanmasının temel nedeni, taşınmazlar üzerindeki hukuki işlemlerin açık, güvenilir ve denetlenebilir olmasının sağlanmasıdır. Bu nedenle satış vaadi sözleşmesi yapılırken şekil şartı, tali değil; kurucu bir unsur olarak değerlendirilmelidir.

GAYRİMENKUL SATIŞ VAADİ SÖZLEŞMESİNDE TARAFLARIN HAK VE YÜKÜMLÜLÜKLERİ

Gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi, taraflar arasında yalnızca soyut bir beklenti ilişkisi kurmaz; aksine her iki tarafa da somut haklar ve yükümlülükler yükleyen, ifa edilmemesi halinde hukuki sonuçlar doğuran bir borç ilişkisi meydana getirir. Bu sözleşmenin hukuki değerinin doğru anlaşılabilmesi için, tarafların hangi haklara sahip olduğu ve hangi yükümlülükler altına girdiğinin açık biçimde ortaya konulması gerekir.

Satış vaadi sözleşmesinde taraflar genellikle satış vaadi alacaklısı ve satış vaadi borçlusu olarak anılır. Ancak uygulamada tarafların sıfatları, sözleşmenin içeriğine göre değişiklik gösterebilir. Bazı satış vaadi sözleşmeleri tek taraflı borç yüklerken, bazıları karşılıklı borç doğurabilir. Bu nedenle aşağıdaki inceleme, genel kabul gören yapı esas alınarak yapılmıştır.

Satış Vaadi Alacaklısının Hakları

Satış vaadi alacaklısı, sözleşmenin kendisine tanıdığı en temel hak olarak, ileride yapılacak asıl satış sözleşmesini talep etme hakkına sahiptir. Bu hak, satış vaadinin özünü oluşturur ve sözleşmenin geçerli şekilde kurulmuş olması halinde hukuken korunur.

Satışın Yapılmasını Talep Etme Hakkı

Satış vaadi alacaklısı, sözleşmede öngörülen koşulların gerçekleşmesiyle birlikte, satış vaadi borçlusundan taşınmaz satış sözleşmesini yapmasını talep edebilir. Bu talep, yalnızca bir çağrı veya davet niteliğinde değildir; hukuki bir borcun ifasını isteme anlamı taşır.

Eğer satış vaadi borçlusu bu talebe rağmen satış sözleşmesini yapmaktan kaçınırsa, alacaklı taraf hukuki yollara başvurarak satışın gerçekleştirilmesini isteyebilir. Bu bağlamda satış vaadi, alacaklıya güçlü bir talep hakkı sağlar; ancak bu hak, doğrudan mülkiyet kazandırmaz, yalnızca mülkiyet devrine giden süreci zorlayıcı bir etki doğurur.

Tapu İptali ve Tescil Talebinde Bulunma Hakkı

Satış vaadi alacaklısının en önemli haklarından biri, şartların oluşması ve sözleşmenin geçerliliği halinde, tapu iptali ve tescil davası açabilme imkânıdır. Bu dava, satış vaadinin ifa edilmemesi durumunda başvurulan en güçlü hukuki yoldur. Gayrimenkul davalarında alanında uzman Gayrimenkul Avukatı ile uzman görüş alarak dava süreçlerini yönetmek haklarınızı koruma konusunda önemli olacaktır.

Ancak bu hak mutlak değildir. Tapu iptali ve tescil talebinin kabul edilebilmesi için, satış vaadi sözleşmesinin geçerli olması, şekil şartına uygun düzenlenmiş bulunması ve taşınmazın hâlen satış vaadi borçlusu adına kayıtlı olması gerekir. Ayrıca üçüncü kişilerin iyi niyetli kazanımları, bu hakkın kullanılmasını sınırlayabilir.

Tazminat ve Yan Taleplerde Bulunma Hakkı

Satış vaadi borçlusunun kusurlu davranışı nedeniyle satış gerçekleşmezse, alacaklı taraf zararının giderilmesini talep edebilir. Bu zarar, yalnızca ödenen bedelin iadesi ile sınırlı olmayıp; sözleşmenin ifa edilmemesi nedeniyle uğranılan olumlu veya olumsuz zararları da kapsayabilir.

Bunun yanında sözleşmede kararlaştırılmışsa, cezai şartın talep edilmesi, kapora verilmişse kaporanın iadesi veya belirli şartlarda iki katının talep edilmesi gibi haklar da satış vaadi alacaklısına tanınmış olabilir. Bu tür düzenlemeler, alacaklının sözleşmeden doğan menfaatlerini güçlendiren tamamlayıcı unsurlar olarak değerlendirilir.

Satış Vaadi Borçlusunun Yükümlülükleri

Satış vaadi borçlusu, sözleşme ile taşınmazı ileride satmayı taahhüt eden taraftır. Bu taahhüt, yalnızca soyut bir irade beyanı olmayıp, hukuki sonuç doğuran ciddi bir yükümlülük niteliği taşır.

Satış Sözleşmesini Yapma Yükümlülüğü

Satış vaadi borçlusunun temel yükümlülüğü, satış vaadi alacaklısının talebi üzerine asıl satış sözleşmesini yapmaktır. Bu yükümlülük, sözleşmede kararlaştırılan süre, bedel ve diğer koşullarla sınırlıdır.

Borçlu, satış sözleşmesini yapmaktan keyfi biçimde kaçınamaz. Taşınmazın değerinin artması, daha avantajlı bir alıcı bulunması veya ekonomik koşulların değişmesi gibi nedenler, satış vaadi borçlusunu bu yükümlülükten kurtarmaz. Aksi hâlde borçlu, sözleşmeye aykırı davranmış sayılır ve hukuki sorumluluğu doğar.

Tescil İçin Gerekli İşlemleri Yapma Yükümlülüğü

Satış vaadi borçlusu, satış sözleşmesinin yapılmasıyla birlikte, tapu devrinin gerçekleşebilmesi için gerekli tüm işlemleri yapmakla da yükümlüdür. Bu kapsamda tapu müdürlüğünde hazır bulunma, gerekli belgeleri temin etme ve tescile engel olacak davranışlardan kaçınma borcu söz konusudur.

Borçlunun bu yükümlülüğe aykırı davranması, satış vaadi alacaklısının dava yoluyla hakkını aramasına neden olabilir. Özellikle borçlunun tapu işlemlerini sürüncemede bırakması, hukuken ifaya aykırılık olarak değerlendirilir.

Taşınmazı Hukuki ve Fiili Açıdan Koruma Yükümlülüğü

Satış vaadi borçlusu, sözleşme süresince taşınmazın hukuki durumunu ağırlaştıracak işlemlerden kaçınmakla yükümlüdür. Taşınmaz üzerine yeni sınırlı ayni haklar tesis edilmesi, taşınmazın üçüncü kişilere devredilmesi veya satış vaadini anlamsız kılacak tasarruflar, borca aykırı davranış olarak kabul edilir.

Bu yükümlülük, özellikle tapuya şerh verilmiş satış vaadi sözleşmelerinde daha belirgin hâle gelir. Şerh, borçlunun tasarruf özgürlüğünü tamamen ortadan kaldırmasa da, kötü niyetli davranışların hukuki sonuçlarını ağırlaştırır.

Cezai Şart, Kapora ve Cayma Parası

Gayrimenkul satış vaadi sözleşmeleri, çoğu zaman tarafların edimlerini güvence altına almak amacıyla cezai şart, kapora veya cayma parası gibi ek düzenlemeler içermektedir. Bu düzenlemeler, satış vaadinin asli unsurları olmayıp, sözleşmenin ifasını destekleyen tali unsurlardır.

Cezai şart, taraflardan birinin sözleşmeye aykırı davranması hâlinde ödemeyi kabul ettiği önceden belirlenmiş bir bedeldir. Satış vaadi borçlusunun satıştan kaçınması veya alacaklının haksız şekilde sözleşmeden dönmesi durumunda cezai şart devreye girebilir.

Kapora ise çoğu zaman sözleşmenin kurulduğunun göstergesi ve tarafların ciddiyetinin teminatı olarak işlev görür. Ancak kaporanın hukuki niteliği, sözleşmede nasıl düzenlendiğine göre değişir. Kapora açıkça cayma parası olarak belirlenmişse, taraflara sözleşmeden dönme imkânı tanıyabilir; aksi hâlde sadece ifanın güvence altına alınması amacını taşır.

Hak ve Yükümlülük Dengesinin Önemi

Gayrimenkul satış vaadi sözleşmesinde tarafların hak ve yükümlülükleri arasında hassas bir denge bulunmaktadır. Bu denge, sözleşmenin hem ekonomik hem de hukuki işlevini yerine getirebilmesi açısından büyük önem taşır. Taraflardan birinin haklarını abartılı biçimde genişleten veya yükümlülüklerini belirsiz bırakan sözleşmeler, ileride uyuşmazlık riskini artırmaktadır.

Bu nedenle satış vaadi sözleşmeleri hazırlanırken, tarafların hak ve borçlarının açık, net ve uygulanabilir biçimde düzenlenmesi gerekir. Aksi hâlde satış vaadi, tarafları koruyan bir araç olmaktan çıkıp, uyuşmazlıkların kaynağı hâline gelebilir.

GAYRİMENKUL SATIŞ VAADİ SÖZLEŞMESİNİN TAPUYA ŞERHİ

Tapuya Şerh Kavramı ve Hukuki Niteliği

Gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi, kural olarak taraflar arasında borç doğuran ve üçüncü kişilere karşı ileri sürülemeyen nispi nitelikte bir sözleşmedir. Ancak taşınmaz hukukunun kendine özgü yapısı gereği, yalnızca taraflar arasındaki borç ilişkisi çoğu zaman yeterli bir koruma sağlamaz. Özellikle taşınmazın satış vaadine rağmen üçüncü kişilere devredilmesi ihtimali, satış vaadi alacaklısı açısından ciddi bir risk oluşturur. Bu noktada tapuya şerh kurumu, satış vaadinin hukuki etkisini güçlendiren temel mekanizma olarak karşımıza çıkar.

Tapuya şerh, ayni hak doğurmamakla birlikte, kişisel bir hakkın tapu sicilinde görünür hale getirilmesini sağlayan ve bu hakka sınırlı ölçüde üçüncü kişilere karşı ileri sürülebilirlik kazandıran bir hukuki işlemdir. Satış vaadi sözleşmesinin tapuya şerh edilmesiyle birlikte, sözleşmeden doğan talep hakkı artık yalnızca taraflar arasında kalan soyut bir borç ilişkisi olmaktan çıkar; tapu siciline güvenen üçüncü kişilerin de dikkate almak zorunda olduğu bir hukuki durum haline gelir.

Bu yönüyle tapuya şerh, satış vaadi alacaklısına mülkiyet kazandırmaz; ancak mülkiyetin üçüncü kişilere devredilmesi ihtimaline karşı önleyici ve koruyucu bir işlev görür. Şerh, satış vaadinin ayni hakka dönüşmesi anlamına gelmez; fakat ayni etkiye yaklaşan, karma nitelikli bir koruma sağlar.

Satış Vaadinin Tapuya Şerh Edilmesinin Amacı

Satış vaadinin tapuya şerh edilmesinin temel amacı, satış vaadi alacaklısının gelecekte satış sözleşmesini talep etme hakkını güvence altına almaktır. Şerh sayesinde taşınmaz üzerinde işlem yapacak üçüncü kişiler, tapu sicilinden satış vaadinin varlığını öğrenir ve bu durumu bilerek hareket ederler. Böylece satış vaadi alacaklısının hakkı, üçüncü kişilerin iyi niyet iddiasına karşı belirli ölçüde korunmuş olur.

Uygulamada şerhin en önemli fonksiyonu, satış vaadine konu taşınmazın üçüncü kişilere devredilmesi halinde ortaya çıkar. Şerh bulunmayan bir satış vaadinde, taşınmaz iyi niyetli bir üçüncü kişiye devredildiğinde satış vaadi alacaklısının tapu talebi çoğu zaman sonuçsuz kalabilir. Buna karşılık satış vaadi tapuya şerh edilmişse, üçüncü kişiye yapılan devir satış vaadi alacaklısının hakkını bertaraf etmez; alacaklı, belirli şartlar altında tapu iptali ve tescil talebinde bulunabilir.

Bu nedenle tapuya şerh, satış vaadi sözleşmesini uygulamada “kağıt üzerinde kalan” bir borç ilişkisinden çıkararak, fiilen etkili ve güçlü bir hukuki enstrümana dönüştürür.

Satış Vaadinin Tapuya Şerh Edilmesinin Şartları

Satış vaadinin tapuya şerh edilebilmesi için öncelikle geçerli bir satış vaadi sözleşmesinin varlığı gerekir. Şekil şartına aykırı veya geçersiz bir satış vaadi sözleşmesi, tapuya şerh edilse dahi hukuki koruma sağlamaz. Dolayısıyla şerh, geçerli bir borç ilişkisinin tamamlayıcı unsurudur; tek başına hak doğurmaz.

Şerh talebi, kural olarak satış vaadi borçlusu ile alacaklısının birlikte başvurusu ya da satış vaadi borçlusunun açık rızası ile mümkündür. Satış vaadi sözleşmesinde şerh verilmesine ilişkin açık bir hüküm bulunması, uygulamada süreci kolaylaştırır. Ancak böyle bir hüküm olmasa dahi tarafların ortak iradesiyle şerh talebinde bulunulabilir.

Şerh işlemi tapu sicilinde taşınmazın beyanlar hanesine yapılır ve satış vaadinin tarihi, tarafları ve konusu açıkça belirtilir. Şerhin kapsamının belirsiz olması veya taşınmazın yeterince tanımlanmaması, ileride doğabilecek uyuşmazlıklarda koruma alanını daraltabilir.

Şerhin Süresi ve Hukuki Etkisi

Gayrimenkul satış vaadi sözleşmesinin tapuya şerhi, sınırsız bir koruma sağlamaz. Şerh, belirli bir süre ile sınırlı olarak üçüncü kişilere karşı ileri sürülebilir. Bu süre içinde satış vaadi alacaklısı, asıl satışın yapılmasını talep etmeli veya gerekli hukuki yollara başvurmalıdır. Sürenin dolmasıyla birlikte şerhin üçüncü kişilere karşı etkisi ortadan kalkar; ancak taraflar arasındaki borç ilişkisi kural olarak devam eder.

Bu durum, tapuya şerhin geçici fakat güçlü bir koruma sağladığını göstermektedir. Şerh, satış vaadini adeta “zamanla yarışan” bir hak haline getirir. Alacaklı, şerhin sağladığı korumayı pasif biçimde bekleyemez; hakkını aktif şekilde kullanmak zorundadır.

Şerhin süresi içinde taşınmazın üçüncü kişiye devredilmesi halinde, satış vaadi alacaklısı şerhe dayanarak yeni malik aleyhine de haklarını ileri sürebilir. Buna karşılık sürenin dolmasından sonra yapılan devirlerde, üçüncü kişilerin iyi niyeti yeniden önem kazanır.

Tapuya Şerhin Satış Vaadini Ayni Hakka Dönüştürmemesi

Uygulamada sıkça karşılaşılan yanlış anlayışlardan biri, satış vaadinin tapuya şerh edilmesiyle birlikte alacaklının taşınmaz üzerinde ayni hak kazandığı düşüncesidir. Oysa tapuya şerh, satış vaadini ayni hakka dönüştürmez. Mülkiyet hakkı hâlâ satış vaadi borçlusuna aittir ve şerh, yalnızca bu mülkiyet hakkı üzerinde sınırlı bir tasarruf etkisi yaratır.

Bu nedenle şerhli satış vaadinde dahi, alacaklı taşınmaz üzerinde malik gibi tasarrufta bulunamaz. Şerhin sağladığı koruma, mülkiyetin devrini engellemek değil; mülkiyet devrinin satış vaadi alacaklısının haklarını ihlal edecek şekilde sonuç doğurmasını önlemektir.

Uygulamada Şerhin Stratejik Önemi

Gayrimenkul satış vaadi sözleşmelerinde tapuya şerh, çoğu zaman sözleşmenin “olmazsa olmaz” unsuru haline gelmiştir. Özellikle yüksek bedelli taşınmazlarda, inşaat projelerinde ve uzun vadeli satış vaatlerinde şerh verilmemesi, satış vaadi alacaklısını ciddi bir hukuki belirsizlik içine sokar.

Bu nedenle satış vaadi sözleşmesi hazırlanırken şerh meselesi, tali bir ayrıntı olarak değil; sözleşmenin çekirdek unsurlarından biri olarak değerlendirilmelidir. Şerhin ne zaman verileceği, süresinin nasıl takip edileceği ve süresi dolmadan hangi hukuki adımların atılacağı önceden planlanmalıdır.

⁠ÜÇÜNCÜ KİŞİLERE ETKİSİ VE TAPU SİCİLİNE GÜVEN İLKESİ

Genel Olarak Satış Vaadi Sözleşmesinin Üçüncü Kişilere Etkisi

Gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi, hukuki niteliği itibarıyla borçlandırıcı bir işlem olduğundan, kural olarak yalnızca taraflar arasında hüküm ve sonuç doğurur. Bu sözleşme, ayni hak tesis etmediği için üçüncü kişilere karşı doğrudan ileri sürülebilen mutlak bir hak sağlamaz. Bu durum, satış vaadi sözleşmesini taşınmaz satış sözleşmesinden ayıran en önemli unsurlardan biridir.

Satış vaadinin üçüncü kişilere etkisi meselesi, uygulamada en çok uyuşmazlık doğuran alanlardan biridir. Zira vaat borçlusu, satış vaadine konu taşınmazı üçüncü bir kişiye devrettiğinde, vaat alacaklısının hukuki konumu ciddi şekilde zayıflayabilir. Bu nedenle satış vaadinin üçüncü kişilere etkisi, tapu siciline güven ilkesi ve tapuya şerh kurumu ile birlikte değerlendirilmelidir.

Bu noktada temel ayrım, satış vaadi sözleşmesinin tapuya şerh edilip edilmediği esasına dayanır. Şerh bulunmayan satış vaadi ile tapuya şerh edilmiş satış vaadinin üçüncü kişilere etkisi aynı değildir.

Tapuya Şerh Verilmemiş Satış Vaadinde Üçüncü Kişilerin Durumu

Tapuya şerh edilmemiş bir gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi, yalnızca taraflar arasında hüküm doğurur. Bu durumda vaat borçlusu, taşınmazı üçüncü bir kişiye devrettiğinde, vaat alacaklısı kural olarak bu üçüncü kişiye karşı tapu iptali ve tescil talebinde bulunamaz.

Üçüncü kişi, tapu sicilinde malik olarak görünen kişiden taşınmazı devralmışsa ve tapu siciline güven ilkesine uygun şekilde hareket etmişse, satış vaadi alacaklısının hakkı üçüncü kişiye karşı ileri sürülemez. Bu durumda satış vaadi alacaklısının hukuki koruması, vaat borçlusuna karşı açılabilecek tazminat veya sözleşmeye aykırılıktan doğan diğer talepler ile sınırlı kalır.

Bu sonuç, satış vaadinin borçlandırıcı işlem olmasının doğal bir sonucudur. Satış vaadi, tapu sicilinde görünür hale getirilmediği sürece, üçüncü kişiler bakımından bilinmesi beklenen bir hak niteliği taşımaz. Bu nedenle, şerh verilmemiş satış vaadi, üçüncü kişilerin kazanımlarını bertaraf edemez.

Ancak burada üçüncü kişinin iyi niyetli olması büyük önem taşır. Üçüncü kişi, satış vaadinden haberdar olduğu veya haberdar olmasının kendisinden beklendiği halde taşınmazı devralmışsa, tapu siciline güven ilkesinden yararlanamayabilir. Bu durumda üçüncü kişinin iyi niyet iddiası ortadan kalkar ve satış vaadi alacaklısının talep imkanları genişleyebilir.

Tapuya Şerh Edilmiş Satış Vaadinde Üçüncü Kişilere Etki

Gayrimenkul satış vaadi sözleşmesinin tapuya şerh edilmesi, sözleşmenin üçüncü kişilere karşı ileri sürülebilmesini sağlayan en önemli hukuki mekanizmadır. Şerh ile birlikte satış vaadi, tapu sicilinde görünür hale gelir ve taşınmaz üzerinde tasarrufta bulunacak üçüncü kişiler açısından dikkate alınması gereken bir hukuki durum yaratır.

Tapuya şerh edilmiş bir satış vaadi sözleşmesi, belirli süreyle sınırlı olmak üzere üçüncü kişilere karşı ileri sürülebilir. Bu süre içinde taşınmazın üçüncü kişiye devredilmesi halinde, satış vaadi alacaklısı, doğrudan üçüncü kişiye karşı tapu iptali ve tescil davası açma imkanına sahip olabilir.

Bu noktada şerhin fonksiyonu, satış vaadini ayni hakka dönüştürmek değildir. Şerh, satış vaadinin borçlandırıcı niteliğini ortadan kaldırmaz; ancak üçüncü kişilerin tapu siciline güven ilkesine dayanmasını sınırlar. Üçüncü kişi, tapu sicilinde yer alan şerhi görerek taşınmazı devraldığı için, satış vaadinden habersiz olduğunu ileri süremez.

Dolayısıyla şerhli satış vaadinde üçüncü kişi, satış vaadi alacaklısının hakkına katlanmak zorunda kalabilir. Bu durum, uygulamada satış vaidi sözleşmesini fiilen güçlü bir koruma aracına dönüştürmektedir.

Tapu Siciline Güven İlkesi ile Satış Vaadi Arasındaki Denge

Tapu siciline güven ilkesi, taşınmaz hukukunun temel ilkelerinden biridir. Bu ilke, tapu sicilindeki kayıtlara iyi niyetle güvenerek ayni hak kazanan kişilerin korunmasını amaçlar. Ancak bu ilke mutlak değildir; tapu sicilinde yer alan şerhler, bu güveni sınırlayan unsurlar arasında yer alır.

Satış vaidi sözleşmesinin tapuya şerh edilmesi, tapu siciline güven ilkesine bilinçli bir istisna getirir. Zira tapu siciline bakan bir üçüncü kişi, şerhi gördüğü anda taşınmazın hukuki durumunun sınırlı olduğunu bilmek zorundadır. Bu durumda üçüncü kişinin iyi niyeti korunmaz.

Buna karşılık, tapu sicilinde herhangi bir şerh bulunmadığı halde satış vaidine dayanılarak üçüncü kişinin kazanımının bertaraf edilmesi, tapu siciline güven ilkesini zedeleyici nitelikte olur. Bu nedenle hukuk düzeni, satış vaidi alacaklısı ile üçüncü kişi arasında bir denge kurmuş; bu dengeyi tapuya şerh mekanizması üzerinden şekillendirmiştir.

Uygulamada Karşılaşılan Sorunlar ve Değerlendirme

Uygulamada en sık karşılaşılan sorunlardan biri, satış vaidi alacaklısının tapuya şerh vermeden uzun süre beklemesi ve bu süre zarfında taşınmazın üçüncü kişilere devredilmesidir. Bu gibi durumlarda alacaklı, çoğu zaman tapu talebinde bulunamayarak yalnızca tazminat yoluna yönelmek zorunda kalmaktadır.

Bir diğer sorun, şerh süresinin dolmasına rağmen gerekli hukuki adımların atılmamasıdır. Şerhin süresi içinde satışın tamamlanmaması veya dava açılmaması halinde, satış vaidi alacaklısının üçüncü kişilere karşı sahip olduğu koruma ortadan kalkabilir.

Bu nedenlerle satış vaidi sözleşmesinin üçüncü kişilere etkisi bakımından zamanlama, şerh stratejisi ve dava yolunun doğru seçilmesi hayati önem taşır. Satış vaidi, doğru şekilde şerh edilmediği ve korunmadığı takdirde, alacaklı açısından ciddi riskler barındıran bir sözleşme haline dönüşebilir.

GAYRİMENKUL SATIŞ VAADİ SÖZLEŞMESİNİN İHLALİ VE HUKUKİ SONUÇLARI

Gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi, taraflara ileride bir satış sözleşmesi kurma borcu yükleyen bir hukuki işlem olduğundan, bu borcun ihlali halinde çeşitli hukuki sonuçlar doğar. Satış vaadinin ihlali, çoğu zaman vaat borçlusunun taşınmazı devretmekten kaçınması, üçüncü kişiye devretmesi veya satışın gerçekleşmesini fiilen ya da hukuken imkânsız hale getirmesi şeklinde ortaya çıkar. Bu tür durumlarda vaadi ihlal edilen tarafın hangi hukuki yollara başvurabileceği, sözleşmenin geçerliliği, tapuya şerh durumu ve somut olayın özelliklerine göre belirlenir.

Bu bölümde satış vaadinin ihlali halinde başvurulabilecek tapu iptali ve tescil davası, tazminat talepleri ile zamanaşımı ve hak düşürücü süreler sistematik olarak ele alınacaktır.

Tapu İptali ve Tescil Davası

Gayrimenkul satış vaadi sözleşmesinin ihlali halinde en güçlü ve sonuç doğurucu dava yolu, tapu iptali ve tescil davasıdır. Bu dava ile satış vaadi alacaklısı, vaat borçlusunun taşınmazı kendi adına tescil ettirmesini talep eder. Ancak bu dava, her satış vaadi sözleşmesinde otomatik olarak açılabilecek bir dava değildir; belirli şartların varlığı aranır.

Öncelikle satış vaadi sözleşmesinin geçerli şekilde kurulmuş olması gerekir. Resmi şekil şartına uyulmayan bir satış vaadine dayanarak tapu iptali ve tescil talep edilmesi mümkün değildir. Geçersiz bir sözleşme, mülkiyetin devrine zorlayıcı bir sonuç doğurmaz.

İkinci olarak, taşınmazın hâlen vaat borçlusu adına tapuda kayıtlı olması ya da üçüncü kişiye devredilmişse bu devrin hukuken aşılabilir nitelikte bulunması gerekir. Tapuya şerh verilmiş bir satış vaadi sözleşmesinde, şerh süresi içinde taşınmaz üçüncü kişiye devredilmiş olsa dahi, tapu iptali ve tescil davası üçüncü kişiye karşı da yöneltilebilir. Buna karşılık şerh bulunmayan durumlarda, taşınmaz iyi niyetli üçüncü kişiye devredilmişse tapu iptali ve tescil talebi çoğu zaman sonuçsuz kalır.

Tapu iptali ve tescil davası, niteliği itibarıyla eda davasıdır. Davanın kabulü halinde mahkeme kararı, tescil için hukuki dayanak oluşturur ve kararın kesinleşmesiyle birlikte tapu sicilinde gerekli değişiklik yapılır. Bu yönüyle dava, satış vaadinin fiilen satışa dönüşmesini sağlayan en etkili hukuki araçtır.

Tazminat Talepleri

Tapu iptali ve tescil davasının mümkün olmadığı veya bu yolun tercih edilmediği hallerde, satış vaadi alacaklısının başvurabileceği ikinci temel yol tazminat talepleridir. Satış vaadinin ihlali, borçlar hukuku anlamında bir sözleşmeye aykırılık teşkil ettiğinden, ihlal eden taraf kusurlu sayılır ve doğan zarardan sorumlu olur.

Tazminat talebi, çoğu zaman olumlu zarar kapsamında gündeme gelir. Olumlu zarar, satış vaadi sözleşmesi gereği satış gerçekleşmiş olsaydı alacaklının malvarlığının ulaşacağı durum ile mevcut durum arasındaki farkı ifade eder. Örneğin taşınmazın piyasa değerinin artması nedeniyle alacaklı zarara uğramışsa, bu fark tazminat hesabında dikkate alınabilir.

Bunun yanında sözleşmede cezai şart kararlaştırılmışsa, ihlal halinde alacaklı ayrıca cezai şart talebinde bulunabilir. Cezai şart, ispat yükünü hafifleten ve çoğu zaman zararın varlığını ayrıca kanıtlama gereğini ortadan kaldıran bir güvencedir. Ancak cezai şartın fahiş olması halinde hâkim tarafından indirim yapılması mümkündür.

Bazı durumlarda satış vaadinin ifası objektif olarak imkânsız hale gelmiş olabilir. Taşınmazın kamulaştırılması, hukuken devrinin yasaklanması veya geri dönülemez şekilde üçüncü kişiye devri bu duruma örnek teşkil eder. Bu gibi hallerde artık tapu iptali ve tescil talebi gündeme gelmez; alacaklı yalnızca tazminat isteme yoluna gidebilir.

Zamanaşımı ve Hak Düşürücü Süreler

Gayrimenkul satış vaadi sözleşmesinden doğan talepler bakımından zamanaşımı ve süre meselesi, uygulamada sıkça yanlış değerlendirilen konular arasındadır. Öncelikle satış vaadinden doğan hak, niteliği itibarıyla bir alacak hakkıdır. Bu nedenle genel olarak zamanaşımına tabidir.

Tapu iptali ve tescil davası bakımından, satış vaadinin tapuya şerh edilmesi halinde özel bir süre rejimi gündeme gelir. Şerhin sağladığı üçüncü kişilere karşı ileri sürülebilirlik, belirli bir süreyle sınırlıdır. Bu süre içinde dava açılmadığı takdirde, şerhin koruyucu etkisi ortadan kalkar. Ancak bu durum, satış vaadinden doğan alacak hakkının tamamen sona erdiği anlamına gelmez; yalnızca üçüncü kişilere karşı ileri sürülebilirlik zayıflar.

Şerh bulunmayan satış vaadi sözleşmelerinde ise genel zamanaşımı süresi esas alınır. Zamanaşımı süresi dolmuş olsa bile, borcun ifası mümkünse ve borçlu zamanaşımı def’ini ileri sürmezse, ifa hukuken geçerli kabul edilir.

Uygulamada özellikle dikkat edilmesi gereken husus, satış vaadinin ihlal edildiğinin ne zaman öğrenildiği ve dava hakkının ne zaman fiilen kullanılabilir hale geldiğidir. Bu tarih, zamanaşımı süresinin başlangıcı bakımından belirleyici olabilir. Bu nedenle satış vaadine dayalı uyuşmazlıklarda süre hesabı, soyut değil; somut olayın özellikleri dikkate alınarak yapılmalıdır.

Satış Vaadinin İhlalinde Hukuki Yolun Seçilmesi

Gayrimenkul satış vaadi sözleşmesinin ihlali halinde başvurulacak hukuki yol, her somut olayda aynı değildir. Bazen tapu iptali ve tescil davası en etkili yol iken, bazen tazminat talebi daha gerçekçi ve hızlı bir çözüm sunabilir. Bu noktada sözleşmenin geçerliliği, tapuya şerh durumu, taşınmazın mevcut hukuki durumu ve üçüncü kişilerin varlığı birlikte değerlendirilmelidir.

Yanlış dava türünün seçilmesi, haklı bir talebin dahi reddedilmesine yol açabileceğinden, satış vaadinin ihlali halinde izlenecek yolun hukuki niteliğe uygun olarak belirlenmesi büyük önem taşır.

UYGULAMADA KARŞILAŞILAN ÖZEL DURUMLAR

Gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi, teorik çerçevesi net olmakla birlikte uygulamada çok farklı hukuki ilişkilerle iç içe geçebilen bir yapıya sahiptir. Taşınmazın mülkiyet durumu, tarafların sıfatı, taşınmazın kullanım amacı ve üzerinde mevcut hukuki sınırlamalar, satış vaadinin etkisini ve sonuçlarını doğrudan etkilemektedir. Bu nedenle satış vaadi sözleşmesi, her somut olayın özellikleri dikkate alınarak değerlendirilmelidir. Özellikle kat karşılığı inşaat ilişkileri, paylı veya elbirliği mülkiyeti ve aile konutu niteliği, uygulamada en sık sorun yaşanan özel durumlar arasında yer almaktadır.

Kat Karşılığı İnşaat İlişkilerinde Satış Vaadi

Kat karşılığı inşaat sözleşmeleri, gayrimenkul satış vaadi sözleşmesinin en yoğun şekilde kullanıldığı alanlardan biridir. Arsa sahibi ile yüklenici arasında kurulan bu ilişkide, yükleniciye düşecek bağımsız bölümlerin çoğu zaman inşaat tamamlanmadan üçüncü kişilere pazarlanması söz konusu olmaktadır. Bu aşamada yüklenici, henüz mülkiyet hakkına sahip olmadığı bağımsız bölümler için satış vaadi sözleşmesi yapmaktadır.

Bu tür satış vaadi sözleşmelerinde en önemli hukuki sorun, vaat borçlusunun tasarruf yetkisine sahip olmamasıdır. Yüklenici, inşaat tamamlanmadan ve kat irtifakı veya kat mülkiyeti kurulmadan önce bağımsız bölümler üzerinde doğrudan mülkiyet hakkına sahip değildir. Bu nedenle yapılan satış vaadi sözleşmeleri, çoğu zaman arsa sahibinin de taraf olduğu veya en azından açık rızasının bulunduğu bir hukuki zemine dayanmalıdır.

Aksi halde, yalnızca yüklenici tarafından yapılan satış vaadi sözleşmesi, ileride arsa sahibinin tapuda tescile yanaşmaması halinde ciddi uyuşmazlıklara yol açmaktadır. Uygulamada bu durum, alıcının yalnızca yükleniciye karşı tazminat talep edebilmesi; tapu iptali ve tescil talebinde ise arsa sahibine karşı hak elde edememesi sonucunu doğurabilmektedir.

Bu nedenle kat karşılığı inşaat projelerinde satış vaadi sözleşmesi düzenlenirken; arsa sahibinin sözleşmeye taraf edilmesi, satış vaadinin tapuya şerh edilmesi ve yüklenicinin arsa sahibinden aldığı yetkilerin açık ve net biçimde düzenlenmesi büyük önem taşımaktadır.

Paylı ve Elbirliği Mülkiyetinde Satış Vaadi

Taşınmazın birden fazla kişiye ait olduğu durumlarda satış vaadi sözleşmesi, mülkiyet türüne göre farklı sonuçlar doğurmaktadır. Paylı mülkiyette her paydaş, kendi payı üzerinde tasarruf yetkisine sahiptir. Bu nedenle bir paydaşın kendi payı için satış vaadi sözleşmesi yapması mümkündür. Ancak bu satış vaadi, yalnızca ilgili pay bakımından hüküm doğurur ve diğer paydaşları bağlamaz.

Paylı mülkiyette tüm taşınmazın satış vaadine konu edilmesi ise, ancak tüm paydaşların sözleşmeye taraf olması veya açık rızalarının bulunması halinde mümkündür. Aksi halde satış vaadi, yalnızca vaadi veren paydaşın payı ile sınırlı kalır ve alıcı, taşınmazın tamamı üzerinde hak iddia edemez.

Elbirliği mülkiyetinde ise durum daha katıdır. Elbirliği mülkiyetinde paylar belirli olmadığından, ortaklardan birinin tek başına satış vaadi sözleşmesi yapması kural olarak mümkün değildir. Tüm ortakların birlikte hareket etmesi gerekir. Bu şart yerine getirilmeden yapılan satış vaadi sözleşmeleri, çoğu zaman geçersizlik veya ifa imkânsızlığı tartışmalarını beraberinde getirmektedir.

Bu noktada özellikle miras ortaklıklarında yapılan satış vaadi sözleşmeleri dikkatle değerlendirilmelidir. Miras ortaklığı devam ettiği sürece, mirasçılardan birinin tek başına yaptığı satış vaadi, diğer mirasçıları bağlamaz ve alıcı bakımından ciddi riskler doğurur.

Aile Konutu Niteliğindeki Taşınmazlarda Satış Vaadi

Aile konutu olarak kullanılan taşınmazlar, hukuken özel bir korumaya tabidir. Aile konutu üzerindeki tasarruf işlemleri, eşlerden birinin açık rızasına bağlıdır. Bu koruma, taşınmazın satışı kadar satış vaadi sözleşmeleri bakımından da önem taşımaktadır.

Eşlerden birinin, diğer eşin rızası olmaksızın aile konutu hakkında satış vaadi sözleşmesi yapması, ciddi hukuki sorunlara yol açabilir. Her ne kadar satış vaadi mülkiyeti doğrudan devretmese de, aile konutu üzerindeki tasarruf yetkisini sınırlandıran düzenlemeler, bu tür vaatlerin geçerliliğini tartışmalı hâle getirmektedir.

Uygulamada aile konutu şerhi bulunan taşınmazlarda yapılan satış vaadi sözleşmelerinin, eş rızası olmaksızın kurulması hâlinde, alıcının tapu iptali ve tescil talebinin reddedildiği durumlarla karşılaşılmaktadır. Bu nedenle aile konutu niteliği taşıyan taşınmazlarda satış vaadi sözleşmesi düzenlenirken, diğer eşin açık ve yazılı rızasının alınması, hukuki güvenlik açısından zorunlu kabul edilmelidir.

Satış Vaadinin Konusu Olan Taşınmaz Üzerindeki Hukuki Sınırlamalar

Satış vaadine konu taşınmaz üzerinde ipotek, haciz, intifa hakkı, üst hakkı gibi ayni veya şahsi sınırlamalar bulunabilir. Bu tür sınırlamalar, satış vaadi sözleşmesinin geçerliliğini her zaman ortadan kaldırmaz; ancak ifa aşamasında ciddi engeller yaratabilir.

Özellikle ipotekli taşınmazlarda satış vaadi sözleşmesi yapılması halinde, ipoteğin kaldırılmasına ilişkin düzenlemelerin sözleşmede açıkça yer alması gerekir. Aksi halde alıcı, tapu devri aşamasında beklemediği hukuki yüklerle karşılaşabilir.

Benzer şekilde hacizli taşınmazlar bakımından yapılan satış vaatleri, çoğu zaman ifa imkânsızlığı veya gecikmeli ifa sorunlarını doğurur. Bu nedenle satış vaadi sözleşmesi, yalnızca taraflar arasındaki iradeyi değil; taşınmazın tapu sicilindeki mevcut durumunu da dikkate alan bütüncül bir değerlendirme ile kurulmalıdır.

Özel Durumların Satış Vaadinin Hukuki Değerine Etkisi

Yukarıda sayılan özel durumlar, gayrimenkul satış vaadi sözleşmesinin tek tip bir sözleşme olarak ele alınamayacağını göstermektedir. Satış vaadi, her somut olayda taşınmazın hukuki durumu, tarafların sıfatı ve üçüncü kişilerin konumu dikkate alınarak değerlendirilmelidir.

Uygulamada yaşanan birçok uyuşmazlığın temelinde, satış vaadi sözleşmesinin bu özel durumlar göz ardı edilerek düzenlenmesi yatmaktadır. Oysa satış vaadi, doğru şartlar altında kurulduğunda güçlü bir hukuki koruma sağlayabilir; yanlış kurulduğunda ise yalnızca uzun ve masraflı dava süreçlerine yol açabilir.

SONUÇ VE DEĞERLENDİRME

Gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi, Türk hukukunda taşınmazlara ilişkin borç ilişkileri bakımından önemli bir işlev üstlenmektedir. Uygulamada sıklıkla başvurulan bu sözleşme türü, taraflara taşınmaz mülkiyetini doğrudan kazandırmamakla birlikte, gelecekte yapılacak satış işleminin hukuki temelini oluşturmakta ve özellikle alıcı bakımından satışı talep edebilme imkânı sağlamaktadır. Bu yönüyle satış vaadi sözleşmesi, borçlar hukuku ile eşya hukukunun kesişim noktasında yer alan, kendine özgü kuralları ve sonuçları bulunan bir hukuki kurumdur.

Çalışma boyunca görüldüğü üzere gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi, hukuki niteliği itibarıyla borçlandırıcı bir ön sözleşme olup, ayni hak doğurmaz. Mülkiyetin geçişi ancak asıl satış sözleşmesinin yapılması ve tapuda tescil ile mümkündür. Bu temel ayrımın göz ardı edilmesi, uygulamada satış vaadinin “fiili satış” gibi değerlendirilmesine ve buna bağlı olarak hatalı beklentilerin oluşmasına yol açmaktadır. Oysa satış vaadi, mülkiyet devrinin kendisi değil; mülkiyet devrine giden yolu hukuken güvence altına alan bir araçtır.

Satış vaadi sözleşmesinin geçerliliği bakımından resmi şekil şartı belirleyici bir rol oynamaktadır. Taşınmazlara ilişkin hukuki işlemlerde şekil şartına verilen önem, satış vaadi sözleşmeleri bakımından da geçerlidir. Resmi şekilde düzenlenmeyen satış vaadi sözleşmeleri, taraflar arasında güçlü bir hukuki koruma sağlamamakta ve çoğu durumda tapu iptali ve tescil talebine dayanak oluşturamamaktadır. Bu nedenle satış vaadinin geçerliliği, yalnızca tarafların irade uyuşmasına değil, aynı zamanda kanunun öngördüğü şekil şartına uygunluğa da bağlıdır.

Çalışmada ayrıntılı olarak ele alınan bir diğer önemli husus, satış vaadinin tapudaki şerh rejimidir. Kural olarak satış vaadi sözleşmesi, yalnızca taraflar arasında hüküm ve sonuç doğurur. Ancak tapuya şerh verilmesi halinde, belirli süre ve koşullarla üçüncü kişilere karşı ileri sürülebilme imkânı ortaya çıkar. Bu durum, satış vaadinin nispi etki alanını genişletmekte ve özellikle alıcıyı üçüncü kişilere yapılan devirlere karşı korumaktadır. Bununla birlikte şerhin ayni hak doğurmadığı, yalnızca kişisel hakkı güçlendiren bir etki sağladığı unutulmamalıdır.

Üçüncü kişilere etki bakımından tapu siciline güven ilkesi, satış vaadi sözleşmelerinde sıkça uyuşmazlık konusu olmaktadır. Şerh bulunmayan satış vaadinde taşınmazın üçüncü kişiye devri halinde, iyi niyetli üçüncü kişinin korunması söz konusu olabilmektedir. Buna karşılık şerhli satış vaadinde, üçüncü kişinin iyi niyet iddiası sınırlanmakta ve satış vaadi alacaklısının hakları daha güçlü bir konuma gelmektedir. Bu denge, taşınmazlar üzerindeki hukuki güvenliğin sağlanması ile sözleşmeye bağlılık ilkesi arasında kurulan hassas bir dengeyi yansıtmaktadır.

Satış vaadinin ihlali halinde başvurulabilecek hukuki yolların seçimi de uygulamada büyük önem taşımaktadır. Her satış vaadi uyuşmazlığında tapu iptali ve tescil davası açılması mümkün olmayabilir. Sözleşmenin geçerliliği, şerh durumu, üçüncü kişilere devir, ifa imkânı ve zamanaşımı gibi unsurlar, hangi talebin ileri sürülebileceğini doğrudan etkilemektedir. Bu nedenle satış vaadine dayalı uyuşmazlıklarda, somut olayın özelliklerine uygun bir dava stratejisi belirlenmesi zorunludur.

Uygulamada satış vaadi sözleşmelerine en sık kat karşılığı inşaat ilişkilerinde, paylı mülkiyet durumlarında ve aile konutu niteliği taşıyan taşınmazlarda rastlanmaktadır. Bu alanlarda satış vaadi sözleşmesi, genel kurallara ek olarak özel sınırlamalara ve ek geçerlilik şartlarına tabi olabilmektedir. Özellikle aile konutuna ilişkin satış vaatlerinde diğer eşin rızası, paylı veya elbirliği mülkiyetinde ise tüm paydaşların iradesi, sözleşmenin hukuki kaderini belirleyen unsurlar arasında yer almaktadır.

Sonuç olarak gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi, doğru kurulduğunda taraflara güçlü bir hukuki koruma sağlayan; yanlış kurulduğunda ise ciddi hak kayıplarına yol açabilen bir sözleşme türüdür. Bu nedenle satış vaadi sözleşmesinin hazırlanması aşamasında şekil şartına, tapuya şerh imkânına, tarafların ehliyetine ve taşınmazın hukuki durumuna özel önem verilmelidir. Satış vaidi, basit bir ön anlaşma olarak değil; taşınmaz hukuku açısından sonuçları dikkatle hesaplanması gereken, teknik ve stratejik bir hukuki işlem olarak değerlendirilmelidir.

Bu çerçevede gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi, Türk hukukunda hem teorik hem de pratik açıdan önemini korumaya devam etmektedir. Özellikle taşınmaz piyasasının dinamizmi ve ekonomik ilişkilerin karmaşıklığı dikkate alındığında, satış vaadi sözleşmelerine ilişkin hukuki bilincin artırılması ve uygulamada daha özenli bir yaklaşım benimsenmesi, olası uyuşmazlıkların önlenmesi bakımından büyük önem taşımaktadır.

Tags: GAYRİMENKUL HUKUKU
Av. Hamza Çolak

Av. Hamza Çolak

Av. Hamza ÇOLAK , Beykent Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunudur. 2019 yılından bu yana avukatlık mesleğini icra etmektedir. Özellikle Gayrimenkul hukuku , tazminat hukuku , Şirketler hukuku , sigorta hukuku , icra ve iflas hukuku ve miras hukuku uzmanlık alanlarıdır. Halen değerli müvekkillerine her türlü hukuki konuda profesyonel avukatlık hizmeti vermektedir.

Bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir


Muteber Hukuk

Hukuki danışmanlık ve avukatlık hizmetlerinde güveniniz.

Sosyal Medya hesaplarını takip edin:

Son Makaleler

  • Gayrimenkul Satış Vaadi Sözleşmesi 2026
  • Vasiyetnamenin İptali 2025
  • Hayata Kast Veya Pek Kötü ve Onur Kırıcı Davranış Nedeniyle Boşanma Davası 2025

Kategori

  • Aile ve Boşanma Hukuku
  • Bilişim Hukuku
  • Ceza Hukuku
  • Fikri Mülkiyet Hukuku
  • Gayrimenkul Hukuku
  • İcra ve İflas Hukuku
  • İdare Hukuku
  • İş Hukuku
  • Miras Hukuku
  • Sağlık ve Tıp Hukuku
  • Şirketler Hukuku
  • Tazminat Hukuku
  • Tüketici Hukuku
  • Vatandaşlık Hukuku
  • Vergi Hukuku

Yeni Makaleler

İpoteğin Fekki (terkin) 2025

Gayrimenkul Satış Vaadi Sözleşmesi 2026

15 Aralık 2025

Vasiyetnamenin İptali 2025

12 Aralık 2025
  • Gizlilik Politikası
  • S.S.S
  • Hakkımızda

© 2025 Muteber Hukuk Bürosu. Tüm hakları saklıdır.

Tekrar hoş geldiniz!

Hesabınıza aşağıdan giriş yapın

Şifrenizi mi unuttunuz?

Şifrenizi Geri Alın

Şifrenizi sıfırlamak için lütfen kullanıcı adınızı veya e-posta adresinizi girin.

Giriş Yapın
No Result
View All Result
  • Anasayfa
  • Makaleler
    • Aile ve Boşanma Hukuku
    • Belgeler/Dilekçeler
    • Bilişim Hukuku
    • Ceza Hukuku
    • İş Hukuku
    • Miras Hukuku
    • Tazminat Hukuku
    • İcra ve İflas Hukuku
    • Sağlık ve Tıp Hukuku
    • İdare Hukuku
    • Şirketler Hukuku
    • Vergi Hukuku
    • Vatandaşlık Hukuku
    • Tüketici Hukuku
    • Fikri Mülkiyet Hukuku
    • Gayrimenkul Hukuku
    • İdare Hukuku
    • Sağlık ve Tıp Hukuku
    • Ticaret Hukuku
  • Hizmetlerimiz
    • Uluslararası Davalar
    • Fikri Mülkiyet Davaları
    • Miras Davaları
    • Gayrimenkul Davaları
    • Ticaret ve Şirket Davaları
    • İş Davaları
    • Aile ve Boşanma Hukuku
    • Ceza Davaları
  • Hakkımızda
  • Yazarlarımız/Avukatlar
    • Av. Batuhan ATALAR
    • Av. HAMZA ÇOLAK
  • S.S.S
  • İletişim

© 2025 Muteber Hukuk Bürosu. Tüm hakları saklıdır.

Bu site çerezler kullanmaktadır. Siteyi kullanmaya devam ederek çerezlerin kullanımını kabul etmiş olursunuz. Detaylar için Gizlilik ve Çerez Politikası sayfamızı ziyaret edebilirsiniz.