Maddi Tazminat
TMK boşanmada kusuru bulunmayan ya da daha az kusurlu olan tarafa, boşanma yüzünden uğramış olduğu zararların kısmen giderilmesi amacıyla maddi tazminat isteminde bulunma hakkını tanımaktadır.
TMK m. 174/1 :
Yukarıda anılan madde uyarınca boşanan taraflardan, birinin diğerinden maddî tazminat isteminde bulunabilmesi için aşağıdaki şartların gerçekleşmiş olması gereklidir.
● Tazminat İsteyen Tarafın Kusursuz Ya Da Daha Az Kusurlu Olması
Maddi tazminat isteyebilmenin şartlarından biri, istemde bulunacak olan tarafın kusursuz veya daha az kusurlu olmasıdır. Burada oranlamak gerekirse maddi tazminat isteminde bulunan kişinin en fazla % 49 , hakkında istemde bulunulan kişinin ise en az % 51 oranında kusurlu olması gerekmektedir.
Böylece kusurlu olmakla beraber, diğer tarafa oranla boşanmada ondan daha az kusurlu olan tarafa da maddi tazminat isteminde bulunma imkanı tanınmış olmaktadır.
● Davalı Tarafın Kusurlu Olması
Maddi tazminata hükmedilebilmesi için davalı tarafin kusurlu olması şarttır. Davalı taraf boşanmaya kendi kusuruyla sebebiyet vermemiş ise, onun aleyhine tazminata hükmedilemez. Örneğin akıl hastalığı sebebiyle açılmış olan bir boşanma davasında davalı tarafın kusurlu olduğundan söz edilemeyeceği gibi, evlilik birliğinin temelden sarsılması sebebiyle açılmış olan boşanma davalarında bazen her iki tarafın da kusursuz olması mümkündür. İşte bu gibi hållerde davalı taraf kusurlu olmadığından, tazminata karar verme imkânı yoktur.
● Tazminat İsteyen Tarafın Mevcut Veya Beklenen Bir Menfaatinin Boşanma Yüzünden Zedelenmiş Olması
Mevcut menfaatten maksat, evlilik birliği boşanmayla ortadan kalkmamış olsaydı, kusursuz ya da daha az kusurlu olan tarafin sağlamaya devam edecek olduğu yararlardır. Bunlara örnek olarak, karı veya kocanın karşılıklı nafaka ve bakım haklarının ortadan kalkmasını, yasal mal rejiminden doğan haklarının kaybedilmesini, kusursuz ya da daha az kusurlu olan tarafın boşanma sonucunda diğerine ait malları ve sermayeyi geri vermeye, ticarethaneyi tasfiyeye mecbur olmasını gösterebiliriz. Buna karşılık, evlenme sırasında yapılan masraflar ile evlenme münasebetiyle verilen hediyeler, maddi tazminat olarak istenemez.
Beklenen menfaat, sağlanmış veya sağlanmakta olan bir menfaat olmayıp, kusursuz ya da daha az kusurlu olan tarafın evlilik devam etmiş olsaydı ileride sağlayacak olduğu bir takım yararlar demektir. Bunlara örnek olarak nafaka, eşler arasındaki ölüme bağlı tasarruflardan veya sigortadan doğacak bir alacak, sosyal güvenlik kurum veya sandıklarından eş dolayısıyla bağlanacak aylık ile karının kocasının işyerinde çalışmasından elde ettiği gelir gibi menfaatler gösterilebilir.
● Miktarı Ve Şekli
Maddi tazminatın miktarını hâkim, takdir yetkisine dayanarak belirler. Ancak, hâkim bu miktarı belirlerken her iki tarafın ekonomik ve sosyal durumlarını, evliliğin devam süresini, tarafların boşanmadaki kusur derecelerini de göz önünde bulundurmalıdır. Nitekim TMK m. 174/1’de uygun bir maddi tazminat denilmekte olmasından da, kusursuz ya da daha az kusurlu olan tarafın boşanma yüzünden uğramış olduğu bütün zararlarının ödetilmesinin hiç de zorunlu olmadığı anlaşılmaktadır.
Maddi tazminata esas alınabilecek ve boşanma yüzünden zedelendiği ileri sürülebilen menfaatler, toplumun genel yapısı, ülke şartları ve yaşam gerçekleri göz önüne alınmak suretiyle ve her hâlde evlilik birliğinin devam ettiği dönemde normal koşullar altında bir eşin diğer eşten yapmasını bekleyebileceği ölçüde makul, ciddi ve sürekli olmalıdır. Maddi tazminat belirlenirken de zedelendiği ifade edilen menfaatlerin varlığının kanıtlanması yanında, kabahatsiz (kusursuz ya da daha az kusurlu olan) eşin eğitim düzeyi, yaşı itibariyle evlenme şansını kaybetme oranı ve ileri sürülen isteğin başka bir yolla karşılanmasının mümkün olup olmadığının değerlendirilmesi gerekeceği de kuşkusuzdur.
Hükmedilen maddi tazminat, boşanma hükmünün kesinleştiği tarihte muaccel hâle gelir. Bu itibarla faiz, davanın açıldığı tarihte geçerli olan faiz oranına göre değil, boşanma hükmünün kesinleştiği tarihteki faize göre takdir olunur.
Belirtilmesi gereken son bir nokta da, maddi tazminata ancak istem üzerine hükmedilebileceğidir; yani bir istem olmaksızın hâkimin kendiliğinden maddi tazminata hükmetmesi söz konusu olamaz.
Maddi tazminat, boşanma davası görülürken istenebileceği gibi, boşanma hükmü kesinleştikten sonra da ayrı bir dava ile talep edilebilir.
Manevi Tazminat
Kanunumuz boşanmada taraflara sadece maddî değil, manevî tazminat isteminde bulunma hakkını da tanımıştır.
TMK m. 174/2 :
MK.m.174/2 uyarınca boşanan taraflardan birinin diğerinden manevî tazminat isteminde bulunabilmesi için, aşağıdaki şartların gerçekleşmiş olması gereklidir :
● Davalı Tarafın Kusurlu Olması
Manevî tazminat isteyebilmek için, davalı tarafın kusurlu olması şarttır. Ancak, kanun koyucu davalının kusurunun ağır olmasını aramamıştır. Öyleyse önemli olan, kusurun ağır olup olmaması değil, davalı tarafin diğer tarafın kişilik hakkına saldırıda bulunurken kusurlu olmasıdır.
● Tazminat İsteyen Tarafın Kişilik Hakkının Zedelenmiş Olması
Manevi tazminat istenebilmesi için, herşeyden önce boşanmaya sebep olan olaylar istemde bulunan tarafın kişilik hakkını zedelenmiş olmalıdır.
Davacı tarafın kişilik hakkının hangi hâllerde zedelenmiş olduğu, boşanmaya sebep olmuş olayların mahiyetine ve davacının duyduğu elem ve üzüntünün derecesine göre belirlenir. Örneğin “eşlerden birinin kusuru sonucu vaki olan bir boşanmada diğer eş çok büyük bir manevî ıstıraba maruz kalmış, bu yüzden sıhhati ve sinirleri bozulmuşsa, yahut bu boşanma eşin aleyhine birtakım dedikodulara yol açmış olduğu için onu çok büyük bir kedere düşürmüşse, onun lehine bir manevî tazminat talebi hakkı doğacağını kabul etmek lâzımdır.
Diğer tarafın kişilik hakkının zedelenmesi çoğu kez zina sebebiyle açılmış olan boşanma davalarında söz konusu olur. Çoğu kez diyoruz, zira eşinin zina işlemesine hiç aldırmayan, duyguları bundan rencide olmayan taraf boşanma davasını açsa bile manevî tazminat isteyemez.
Eşin zina yaptığı kişiden manevi tazminat istenebilir mi ?
İstemde bulunan tarafın, kendi eşiyle zina yapmış olan üçüncü kişiden manevî tazminat isteyip isteyemeyeceği konusunda Prof. VELÍDEDEOĞLU şöyle diyor: “Bu suale cevap verebilmek için üçüncü kişinin, bu işte kötü niyetli olup olmadığına bakmak lâzımdır. Eğer bu işi, karşısındakinin kiminle evli olduğunu bile bile, yani kasten yapmış ise, o zaman bu üçüncü kişiden diğer eşin manevî tazminat talep edebileceğini kabul etmek lâzımdır, zira ortada bir haksız fiil mevcuttur.
● Miktarı Ve Şekli
Manevî tazminatın miktarını da, maddi tazminatta olduğu gibi hâkim belirler. Burada hâkimin, istemde bulunan tarafın kişilik hakkının boşanma yüzünden ne suretle ve ne derecede zedelenmiş olduğunu saptaması gerekir. Hakim, manevi tazminat miktarını, boşanmaya yol açan olayın ağırlığına göre belirleyecektir. Ancak, manevi tazminat miktarının davalının mali gücüyle orantılı olması da gerekir.
Manevi tazminata da, aynen maddi tazminatta olduğu gibi istem (talep) üzerine hükmedilebilir. Manevi tazminat boşanma davası görülürken istenebileceği gibi, daha sonra açılacak ayrı bir davayla da istenebilir.
Hukuki sürecin etkin yönetilmesi, doğru stratejilerin belirlenmesi, güvenilir bir işbirliği ile boşanma davanızı en iyi şekilde yönetilebilmesi için hukuki ihtiyaçlarınızı anlayan ve ilgili alanda uzmanlaşmış bir boşanma avukatı ile süreci takip etmenizi önemle tavsiye ederiz.
Boşanma Davasında Maddi ve Manevi Tazminat ile İlgili Yargıtay Kararları
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2021/1313 E. , 2021/2727 K. , 06.04.2021 Tarihli Kararı
Boşanmada manevi tazminatın amacı, boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan tarafın, bozulan ruhsal dengesini telafi etmek, manevi değerlerindeki eksilmeyi karşılamaktır. Onun için, kişilik haklarını ihlal eden fiille, tazminat miktarı arasında makul bir oranın bulunması gerekir. Bir tarafın zenginleşmesine yol açacak sonuçlar doğurur miktarda manevi tazminat takdiri, müesseseyi amacından saptırır. Hakim, tazminat miktarını saptarken, bir yandan kişilik hakları zedelenen tarafın, ekonomik ve sosyal durumunu ve boşanmada kusuru bulunup bulunmadığını ve varsa kusur derecesini, fiilin ağırlığını; öbür yandan da, kişilik haklarına saldırıda bulunanın kusur derecesini, ekonomik ve sosyal durumunu göz önünde bulundurmak zorundadır. Açıklanan ilkeler gözetildiğinde davacı-karşı davalı kadın yararına takdir edilen manevi tazminat miktarı, ölçülülük ilkesine uygun olmayıp fazla bulunmuştur. Türk Medeni Kanunu’nun 4. maddesinde yer alan hakkaniyet ilkesi gözetilerek daha uygun miktarda tazminat takdiri gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir.
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2020/4728 E. , 2020/5981 K. , 19.11.2020 Tarihli Kararı
Davacı kadından kaynaklanan dava dosyasında ispatlanan bir kusur yoktur. Erkeğin mevcut kusurlarının yanında, eşini evden uzaklaştırdığı, manevi anlamda bağımsız ev temin etmediği,kadının eğitim hakkının engellediği dosya kapsamında tanık beyanlarıyla ispatlanmıştır. Evlilik birliğinin temelinden sarsılmasında davalı erkek tam kusurludur.
Yukarıda açıklandığı üzere; evlilik birliğinin sarsılmasına sebep olan olaylarda tazminat isteyen davacı kadının ağır ya da eşit kusurlu olmadığı, bu olayların kadının kişilik haklarına saldırı teşkil ettiği anlaşılmaktadır. Boşanma sonucu bu eş, en azından diğerinin maddi desteğini yitirmiştir. O halde, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, tazminata esas olan fiilin ağırlığı ile hakkaniyet kuralları (TMK m. 4) dikkate alınarak kadın yararına maddi ve manevi tazminata (TMK m. 174/1-2) karar vermek gerekirken, hatalı kusur belirlemesinin sonucu olarak yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.