Ayıplı Mal ve Ayıplı Hizmet
“Ayıplı mal” ve “ayıplı hizmet” tüketici hakları ve ticaret hukuku bağlamında kullanılan terimlerdir.
Ayıplı Mal : Ayıplı mal, satın alındığında veya teslim alındığında normal kullanım amacına uygun olarak kullanılamayan veya belirtilen özelliklere uymayan bir üründür. Bu durumda tüketicinin, ürünü iade etme, değiştirme, tamir ettirme veya fiyat indirimi talep etme gibi hakları bulunabilir. Ayıplı mal, genellikle üretim hatası, kalite eksikliği veya belirtilen özelliklere uymama gibi nedenlerle ortaya çıkabilir.
Hukuki sürecin etkin yönetilmesi, doğru stratejilerin belirlenmesi, güvenilir bir işbirliği ile tazminat davanızı en iyi şekilde yönetilebilmesi için hukuki ihtiyaçlarınızı anlayan ve ilgili alanda uzmanlaşmış bir tazminat avukatı ile süreci takip etmenizi önemle tavsiye ederiz.
Ayıplı Hizmet : Ayıplı hizmet, sunulan hizmetin beklenen standartlara veya sözleşmeye uygun olmaması durumunu ifade eder. Bu, hizmetin yetersiz veya kusurlu olması anlamına gelebilir. Ayıplı hizmet durumunda tüketiciler, hizmetin tekrar sağlanması, düzeltilmesi veya mali bir tazminat talep etme hakkına sahip olabilirler.
6502 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun M. 8 ;
Ayıplı Mal ve Ayıplı Hizmetten Sorumluluk
6502 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun M. 9 ;
Ayıplı Mal
Ayıplı mal ve ayıplı hizmet durumlarında sorumluluk Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun çerçevesinde belirlenmiştir.
Satıcı, ayıplı mal durumunda tüketiciye, malın tamiri, değiştirilmesi veya iadesi gibi seçenekler sunmakla yükümlüdür. Tüketicinin tercihine göre bu seçeneklerden biri ya da birkaçı uygulanabilir.
Tüketici, malın ayıplı olduğu durumda, malın değerinde bir düşüş olduğunu düşünüyorsa, fiyat indirimi talep edebilir. Mal nedeniyle tüketici zarara uğradıysa, tazminat talep etme hakkına sahiptir.
Ayıplı Hizmet
Hizmet sağlayıcı, ayıplı hizmet durumunda tüketicinin talebine göre hizmeti tekrar sağlama, düzeltme veya fiyat indirimi yapma yükümlülüğüne sahiptir.
Bu açıklamalar genel bir çerçevedir ve spesifik durumlar için 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un ilgili maddelerine başvurulmalıdır. Ayrıca, tüketici hakları konusunda güncel bilgiler için en son yasal düzenlemeleri ve resmi kaynakları kontrol etmek önemlidir.
Malın Ayıplı Olduğunun İspat Yükü Kime Aittir?
6502 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun M. 10 ;
Malın ayıplı olduğunu iddia eden tarafın, yani tüketici veya alıcı tarafının, bu durumu ispat yükümlülüğü bulunmaktadır.
Kanunun ilgili hükümleri uyarınca, malın teslimi sırasında ayıplı olduğunu öne süren tüketici, bu iddiasını ispat etmekle yükümlüdür. Ancak, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 219. maddesi uyarınca, malın ayıplı olduğunu tüketici satın alırken fark etmemişse veya öğrenmemişse, tüketici, bu ayıbın malın teslimi tarihinden sonra ortaya çıkması durumunda bu durumu iddia etmek için başvurduğunda bu ispat yükümlülüğü satıcıya aittir.
Yani, genel bir kural olarak, tüketici veya alıcı, malın ayıplı olduğunu iddia ettiğinde bunu ispatla yükümlüdür, ancak malın ayıpları tüketici tarafından fark edilmemişse ve daha sonradan ortaya çıkmışsa, ispat yükü satıcıya geçebilir.
Ancak, her durumun kendine özgü olduğunu ve detayların önemli olduğunu unutmamak önemlidir. Bu nedenle, spesifik bir durumu değerlendirmek için ilgili yasal düzenlemelere ve hukuki uzmana danışmak önemlidir.
Malın Ayıplı Olması Halinde Tüketicinin Seçimlik Hakları
6502 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun M. 11 ;
6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun, malın ayıplı olması durumunda tüketicilere çeşitli seçimlik haklar tanımaktadır. Bu haklar, tüketiciye, ayıplı malın durumuna bağlı olarak çeşitli seçenekler sunmaktadır. İşte malın ayıplı olması halinde tüketicinin sahip olabileceği seçimlik haklar:
Ücretsiz Onarım Hakkı : Tüketici, ayıplı malın ücretsiz tamir edilmesini isteme hakkına sahiptir. Satıcı, bu talebi yerine getirmekle yükümlüdür.
Değiştirme Hakkı: Ayıplı malın tamir edilemeyecek durumda olduğunu düşünen tüketici, malın aynısından veya eşdeğer bir mal ile değiştirilmesini talep edebilir.
Fiyat İndirimi Hakkı: Tüketici, malın ayıplı olması durumunda, malın değerinde bir düşüş olduğunu düşünüyorsa, fiyat indirimi talep edebilir.
İptal (İade) Hakkı: Ayıplı malın ciddi ve onarılamaz bir kusur taşıdığını düşünen tüketici, sözleşmeden cayma hakkına sahiptir. Bu durumda, malı iade eder ve ödediği bedeli geri alabilir.
Bu haklar, tüketicinin taleplerine bağlı olarak birlikte veya ayrı ayrı kullanılabilir. Hangi hakkın kullanılacağı, malın ayıplı durumu ve tüketicinin tercihine bağlıdır. Ancak, tüketicinin bu haklarını kullanabilmesi için belirli bir süre içinde (genellikle 30 gün) ayıbı satıcıya bildirmesi önemlidir.
Tüketicinin korunması amacıyla getirilen bu haklar, malın ayıplı olması durumunda tüketicinin çeşitli seçeneklere sahip olmasını sağlamaktadır. Bu hakları kullanabilmek ve korunmak için, tüketicilere, malın ayıplı olduğunu fark etmeleri durumunda derhal harekete geçmeleri ve kanuni süre içinde bildirimde bulunmaları önerilmektedir.
Ayıbın Bildirilmesi (İhbarı) Usulü ve Süresi
6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’a göre, ayıplı mal veya hizmetin tüketici tarafından bildirilmesi (ihbarı) belirli usullere ve sürelere tabidir. İlgili hükümler aşağıdaki gibidir:
Ayıplı Mal
Tüketici, ayıplı malı teslim aldığı tarihten itibaren 30 gün içinde ayıbı satıcıya bildirmelidir.
İhbar genellikle yazılı olarak yapılmalıdır. Ancak, kanun metni, tüketici ile satıcı arasında malın teslim alındığına dair bir belge düzenlenmemişse veya bu belge kaybolduysa, ihbarın ağızdan da yapılmasının geçerli olacağını ifade eder.
Ayıplı Hizmet
Ayıplı hizmetin alındığı tarihten itibaren 30 gün içinde ayıbı hizmet sağlayıcısına bildirmelidir.
İhbar genellikle yazılı olarak yapılmalıdır. Ancak, kanun metni, tüketici ile hizmet sağlayıcı arasında hizmetin alındığına dair bir belge düzenlenmemişse veya bu belge kaybolduysa, ihbarın ağızdan da yapılmasının geçerli olacağını ifade eder.
Zamanaşımı
6502 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun M. 12 ;
Gizli Ayıp
6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun, tüketicileri çeşitli durumlar karşısında koruma amacını taşımaktadır. Kanun, malın ayıplı olması durumunu ve bu ayıpların tüketicilere sağladığı hakları düzenlerken, “gizli ayıp” kavramı da önemli bir yer tutmaktadır.
Gizli Ayıp: Gizli ayıp, malın normal kullanımında ortaya çıkmayan ve tüketici tarafından kolayca fark edilemeyen bir kusurdur.
Gizli ayıp, malın satışı sırasında var olan bir kusur olup, alıcı tarafından ancak daha sonra fark edilebilir.
Tüketicinin Hakları: Tüketici, malın gizli ayıplı olduğunu fark ettiğinde, bunu satıcıya derhal bildirmelidir.
Gizli ayıplı malın satışından sorumlu olan genellikle satıcıdır. Satıcı, tüketiciye ayıplı malın durumunu düzeltme, malın tamirini yapma, değiştirme veya tüketiciye fiyat indirimi yapma seçeneklerini sunmakla yükümlüdür.
İhbardaki Süre: Kanun, tüketicinin gizli ayıbı satıcıya bildirmesi için belirli bir süre öngörmemektedir. Ancak, genel olarak ayıbın fark edildiği andan itibaren ihbarın derhal yapılması beklenir.
Görevli ve Yetkili Mahkeme
Ayıplı mal veya ayıplı hizmetten doğan davalarda her yıl kanunla belirlenen miktarların altında kalan uyuşmazlıklarda ilçe veya il tüketici hakem heyetleri görevli olmaktadır. Söz konusu miktarların üstünde kalan uyuşmazlıklarda ise Tüketici Mahkemeleri görevlidir.
Ayıplı mal veya ayıplı hizmetten doğan uyuşmazlıklarda davalının yerleşim yerinde açılabileceği gibi tüketicinin yerleşim yeri mahkemesinde de açılabilir.
Ayıplı Mal ve Ayıplı Hizmet Davaları İle İlgili Yargıtay Kararları
YARGITAY 3. HUKUK DAİRESİ
Esas Numarası: 2022/2305
Karar Numarası: 2023/1345
Karar Tarihi: 09.05.2023
MALIN AYIPLI OLDUĞU İDDİASIYLA SEÇİMLİK HAKLARDAN AYIPSIZ MİSLİ İLE DEĞİŞİM İSTEMİ
DAVALI SATICININ ARAÇ ÜZERİNDE YAPTIĞI İNCELEMELER SONUCUNDA ARAÇTAKİ ARIZANIN ÜCRETSİZ KOMPLE MOTOR DEĞİŞİMİ YAPILARAK GİDERİLDİĞİ HUSUSUNUN İHTİLAF KONUSU OLMAMASI
TÜKETİCİNİN KORUNMASI HAKKI KANUNU KAPSAMINDA DAVACI TÜKETİCİNİN SEÇİMLİK HAKLARDAN AYIPSIZ MİSLİ İLE DEĞİŞİM TALEBİNE ÖNCELİK TANINMASI GEREKTİĞİ HUSUSLARI BİRLİKTE DEĞERLENDİRİLDİĞİNDE İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ YERİNDE, KANUN VE SOMUT OLAYA UYGUN OLDUĞUNUN ANLAŞILMASI
6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun’nun 8 inci maddesi: (1) Ayıplı mal, tüketiciye teslimi anında, taraflarca kararlaştırılmış olan örnek ya da modele uygun olmaması ya da objektif olarak sahip olması gereken özellikleri taşımaması nedeniyle sözleşmeye aykırı olan maldır.
Aynı Kanun’nun 11 inci maddesi: “(1) Malın ayıplı olduğunun anlaşılması durumunda tüketici;
a) Satılanı geri vermeye hazır olduğunu bildirerek sözleşmeden dönme,
b) Satılanı alıkoyup ayıp oranında satış bedelinden indirim isteme,
c) Aşırı bir masraf gerektirmediği takdirde, bütün masrafları satıcıya ait olmak üzere satılanın ücretsiz onarılmasını isteme,
ç) İmkân varsa, satılanın ayıpsız bir misli ile değiştirilmesini isteme,
seçimlik haklarından birini kullanabilir. Satıcı, tüketicinin tercih ettiği bu talebi yerine getirmekle yükümlüdür.
(2) Ücretsiz onarım veya malın ayıpsız misli ile değiştirilmesi hakları üretici veya ithalatçıya karşı da kullanılabilir. Bu fıkradaki hakların yerine getirilmesi konusunda satıcı, üretici ve ithalatçı müteselsilen sorumludur. Üretici veya ithalatçı, malın kendisi tarafından piyasaya sürülmesinden sonra ayıbın doğduğunu ispat ettiği takdirde sorumlu tutulmaz.
(3) Ücretsiz onarım veya malın ayıpsız misli ile değiştirilmesinin satıcı için orantısız güçlükleri beraberinde getirecek olması hâlinde tüketici, sözleşmeden dönme veya ayıp oranında bedelden indirim haklarından birini kullanabilir. Orantısızlığın tayininde malın ayıpsız değeri, ayıbın önemi ve diğer seçimlik haklara başvurmanın tüketici açısından sorun teşkil edip etmeyeceği gibi hususlar dikkate alınır.
(4) Ücretsiz onarım veya malın ayıpsız misli ile değiştirilmesi haklarından birinin seçilmesi durumunda bu talebin satıcıya, üreticiye veya ithalatçıya yöneltilmesinden itibaren azami otuz iş günü, konut ve tatil amaçlı taşınmazlarda ise altmış iş günü içinde yerine getirilmesi zorunludur. Ancak, bu Kanunun 58 inci maddesi uyarınca çıkarılan yönetmelik eki listede yer alan mallara ilişkin, tüketicinin ücretsiz onarım talebi, yönetmelikte belirlenen azami tamir süresi içinde yerine getirilir. Aksi hâlde tüketici diğer seçimlik haklarını kullanmakta serbesttir.
(5) Tüketicinin sözleşmeden dönme veya ayıp oranında bedelden indirim hakkını seçtiği durumlarda, ödemiş olduğu bedelin tümü veya bedelden yapılan indirim tutarı derhâl tüketiciye iade edilir.
(6) Seçimlik hakların kullanılması nedeniyle ortaya çıkan tüm masraflar, tüketicinin seçtiği hakkı yerine getiren tarafça karşılanır. Tüketici bu seçimlik haklarından biri ile birlikte 11.01.2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu hükümleri uyarınca tazminat da talep edebilir.” düzenlemesine amirdir.
3. Değerlendirme
Davacının satın almış olduğu araçta, üretimden kaynaklı ayıp olduğu, bu ayıbın baş göstermesi üzerine, davacı tarafından aracın davalı satıcıya teslim edildiği, davalı satıcının araç üzerinde yaptığı incelemeler sonucunda, araçtaki arızanın ücretsiz komple motor değişimi yapılarak giderildiği hususu ihtilaf konusu değildir. Davacının dava dilekçesi ekindeki 06.04.2016 tarihli ihtarnamesinde, açıkça, aracın ücretsiz onarımını kabul etmediğini, aracın ayıpsız misli ile değişimini talep ettiklerini, motor değişim işlemine muvafakatinin bulunmadığını belirtilmiş olup bu ihtarname 08.04.2016 tarihinde davalılara tebliğ edilmiştir. Ancak, 18.04.2016 tarihli davalı ihtarnamesinde, araçta motor arızası tespit edildiği, garanti kapsamında motor değişim işleminin bedelsiz gerçekleştirildiği, aracın teslim alınması hususu davacıya bildirilmiştir. Tüm bu safahat, araçtaki arıza, ayıbın önemi, arızanın giderilmesinin ancak motor değişimi yapılarak mümkün olması, bu haliyle, sıfır alınmış bir araçta oluşan değer ve nitelik kaybı, Tüketicinin Korunması Hakkı Kanunu kapsamında davacı tüketicinin seçimlik haklardan ayıpsız misli ile değişim talebine öncelik tanınması gerektiği hususları birlikte değerlendirildiğinde, ilk derece mahkemesi kararının yerinde, kanun ve somut olaya uygun olduğu anlaşılmaktadır. O halde Bölge Adliye Mahkemesince bu yönde bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde yanılgılı gerekçe ile hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.
YARGITAY 3. HUKUK DAİRESİ
Esas Numarası: 2021/3983
Karar Numarası: 2021/11401
Karar Tarihi: 15.11.2021
DAİREDEKİ AYIPLAR NEDENİYLE DEĞER KAYBI BEDELİ VE MESKEN RUHSATININ ALINMAMASINDAN KAYNAKLI ELEKTRİK VE SU BEDELLERİNİN FAZLA ÖDENMESİ NEDENİ İLE TÜKETİCİ HAKEM HEYETİNE BAŞVURU YAPILMASI
TÜKETİCİ HAKEM HEYETİ KARARININ İPTALİ İSTEMİ
TÜKETİCİ HAKEM HEYETİNDE İLERİ SÜRÜLMEYEN HUSUSLARIN DAVADA İLERİ SÜRÜLMESİ
TÜKETİCİ SORUNLARI HAKEM HEYETLERİNİN MAHKEME NİTELİĞİ TAŞIMAMASI
TESLİM TARİHİNDEN İTİBAREN ALTI AY İÇİNDE ORTAYA ÇIKAN AYIPLARIN, TESLİM TARİHİNDE VAR OLDUĞUNUN KABUL EDİLMESİ
AYIPLI MALDA TÜKETİCİNİN SEÇİMLİK HAKLARINDAN FAYDALANABİLMESİ İÇİN AYIBI BELİRLİ BİR SÜRE İÇİNDE İHBAR ETMESİ YÜKÜMLÜLÜĞÜ
Davacı, davalının müteahhit olarak inşaa ettiği binada ayıplı işlere ilişkin İl Tüketici Hakem Heyetine başvuru yaptığını, hakem heyetinin 08/05/2019 tarih ve 008220190000147 sayılı kararı ile talebinin kabulüne karar verdiğini, satın alınan dairenin eksiksiz ve sağlam bir şekilde davalıya teslim edildiğini, davalının teslimden çok uzun bir süre sonra başvuruya konu taleplerde bulunmasının açıkça hukuka aykırı olduğunu, ayıp süresi içerisinde de herhangi bir bildirim yapılmadığını, şirketin mesken ruhsatı alma yükümlülüğü bulunmadığını, elektrik ve su bedel iadesi taleplerinin reddine karar verilmesi gerektiğini, davalı ile arasında herhangi bir sözleşme mevcut olmadığını, davalı lehine hükmedilen tüm bedellerin hatalı ve fahiş olduğunu belirterek hakem heyeti kararının iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı, satın aldıkları dairenin eksikliklerinin giderilmesi için davacının teknik destek ve satış ofis bürolarına sözlü ve telefonla başvuru yapılması gerektiği bilgisini verdiğini, daire içinde yer alan eksiklikler için davacı şirketin 2 yıl garanti süresi verdiğini, bu süre zarfında oluşacak hasarların garantiden yapılacağı bilgisinin verildiğini, mesken ruhsatı alınması için 4.000,00-TL ücreti davacı şirkete ödediğini, mesken ruhsatı alınmadığı için elektrik ve su paralarını fazla olarak ödediğini savunarak davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, davalı H. G.’nin eşi ile 22.05.2014 tarihli daire satış sözleşmesi imzalanarak taşınmazdan bağımsız bölüm satın alındığı, bu sözleşmeye istinaden 01.04.2016 tarihinde kat irtifakı tesisi bulunan taşınmazdan ilgili bağımsız bölümün tapuda F.G. adına devrinin yapıldığı, iş bu harici satış sözleşmesinin böylelikle geçerlilik kazandığı, Sözleşmenin 3. Bendinin f/g ve h fıkralarında mesken ruhsatı alınması ile ilgili yükümlülüklerin genel olarak davalı müteahit şirket üzerine bırakıldığı, Yargıtay kararları uyarınca da bir taşınmazda mesken ruhsatının bulunmamasının hukuki ayıp niteliğinde olduğu, mesken ruhsatı bulunmaması nedeni ile davalı tüketicinin uğradığı zarardan davacı müteahit şirketin sorumlu olacağı, davacı vekili dava dilekçesinde ayıp ihbarında süresi içerisinde bulunulmadığını ileri sürse de Tüketici Hakem Heyeti dosyasında savunma yapmadığı, dava dilekçesinde bu hususu ileri sürmesi savunmanın genişletilmesi olarak değerlendirildiği, tüketici hakem heyeti kararında isabetsizlik bulunulmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Adalet Bakanlığının 19/03/2021 tarihli yazısında; Tüketici Hakem Heyetlerinin mahkeme statüsünün bulunmaması, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununda ve 27/11/2014 tarihli ve 29188 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Tüketici Hakem Heyetleri Yönetmeliğinde, tüketici hakem heyetinde ileri sürülmeyen delil ve def’ilerin mahkemede ileri sürülemeyeceğine dair hüküm bulunmaması nedeniyle mahkemece yazılı şekilde karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı bulunduğu ve yine dava konusu yapılan dairede diafon sistemi, güneş paneli yapılmaması ve mesken ruhsatı alınmaması nedeniyle eksik olarak teslim edildiğine ilişkin olarak davalının, dava konusu bağımsız bölümün tapuda devrinden ve tesliminden itibaren yasal süresi içinde ayıp ihbarında bulunmadığının, teslim edilen dairedeki ayıpların gizli ayıp olmadığının ve teslim anında görülebileceğinin anlaşılması nedeniyle mahkemece ihbar süresi dikkate alınmadan yazılı şekilde karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı bulunduğu ileri sürülerek; kararın, 6100 sayılı HMK’nın 363 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca kanun yararına bozulması talep edilmiştir.
1-Uyuşmazlık; davalının davacıdan satın aldığı dairedeki ayıplar nedeniyle değer kaybı bedelinin ve mesken ruhsatının alınmamasından kaynaklı elektrik ve su bedellerinin fazla ödenmesi nedeni ile tüketici hakem heyetine yapılan başvurunun kabul edilmesine dair tüketici hakem heyeti kararının iptali istemine ilişkindir.
Dava dosyası incelendiğinde, 22.05.2014 tarihli davalının eşi ile taşınmaz satışına ilişkin sözleşme yapıldığı, 01.04.2016 tarihinde davalının eşine tapu devrinin gerçekleştiği, 28.04.2016 tarihinde davalının eşi ile taşınmazın teslim edildiğine dair teslim tutanağının imzalandığı anlaşılmaktadır. Taraflar arasındaki uyuşmazlık dava konusu edilen ayıpların süresinde davacıya ihbar edilip edilmediği ve davacının tüketici hakem heyetinde ileri sürmediği hususları davada ileri sürüp süremeyeceği noktasında toplanmaktadır.
Öncelikle davacının tüketici hakem heyetine savunma vermemiş olması halinde tüketici hakem heyeti kararına itiraz davasında yeni hususlar ileri sürüp süremeyeceğini incelemek gerekir.
Anayasa Mahkemesinin 31/05/2007 tarih ve 2007/53 esas, 2007/61 karar sayılı kararı ile; yargı yetkisini Türk Milleti adına kullanacak olan bir merciin mahkeme olarak kabul edilmesi için kuruluşu, görev ve yetkileri, işleyişi ve yargılama usullerinin yasayla itirazı düzenlenmesi, karar organlarının hakimlerden teşekkül etmesi, yargılama tekniklerini uygulayarak ve genelde dava yolu ile uyuşmazlıkları ve anlaşmazlıkları çözümlemekle görevli olması, görev yapan üyelerin atanmalarının, hak ve ödevlerinin, emekliye ayrılmalarının, Anayasa’nın öngördüğü mahkemelerin bağımsızlığı ve hakim teminatı esaslarına göre düzenlenmiş olması ve Anayasa’da sayılan ve başında bir yüksek mahkemenin bulunduğu yargı düzenlerinden birinde yer almasının gerekli olduğu, Tüketici Sorunları Hakem Heyetinin ise, 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un değişik 22. maddesine göre, illerde Sanayi ve Ticaret İl Müdürü veya görevlendireceği bir memur, ilçelerde kaymakam veya görevlendireceği bir memur başkanlığında, belediye, baro, ticaret ve sanayi odası ile esnaf ve sanatkar odası ve tüketici örgütlerinden seçilerek görevlendirilecek beş kişiden oluştuğu, Tüketici Sorunları Hakem Heyetlerinin, yargı organlarının ve mensuplarının Anayasa’da belirtilen niteliklerine sahip olmadığı gerekçesiyle “mahkeme” niteliği taşımadığına karar verilmiştir. Buna göre, tüketici sorunları hakem heyeti mahkeme niteliğinde değildir. Bu sebeple tüketici hakem heyeti dosyasında savunma verilmemiş olması, savunmanın genişletilmesi yasağı kapsamında değildir. O halde mahkemece, davacının dava dilekçesinde ileri sürdüğü, hususunun irdelenip araştırılması gerekirken yanılgılı gerekçe ile bu hususu ileri sürmesinin savunmanın genişletilmesi olarak değerlendirilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Bu durumda Adalet Bakanlığının bu yöne ilişen kanun yararına temyiz talebinin kabulü gerekir.
2-Dava konusu edilen ayıbın niteliği ve ayıp ihbarının süresinde yapılıp yapılmadığının incelenmesinde ise;
Davalı tüketici olduğuna göre, tüketici hukuku ile ilgili ayıba ilişkin düzenleme, 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun (TKHK)’un 8. maddesinde yer almaktadır.
Ayıp; yasa ya da sözleşmede öngörülen unsurlardan birinin veya birkaçının eksikliği ya da olmaması gereken vasıfların olmasıdır. Malın ayıplı olması halinde taraflara ait hak ve yükümlülüklerin nelerden ibaret olduğu, 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 8. maddesinde düzenlenmiş; ayıbın ağır kusur veya hile ile gizlenmesi halinde zamanaşımı süresinden yararlanılamayacağı, açıkça ifade edilmiştir.
Dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6502 sayılı TKHK.’nun 10. maddesinin 1. fıkrası hükmüne göre; teslim tarihinden itibaren altı ay içinde ortaya çıkan ayıpların, teslim tarihinde var olduğu kabul edilir, bu durumda malın ayıplı olmadığının ispatı satıcıya aittir.
Bir malın altı ay boyunca sorunsuz çalışması, hayatın olağan akışına uygun olarak kabul edilmiş ve bu süre içinde mal yine de bozulmuşsa, kaynağında yani teslim anında var olan bir ayıbın yattığı sonucuna varılmıştır. Kuşkusuz satıcının bunun aksini ispat etmesi imkânı her zaman vardır.
Yine kanun gerekçesinde açıkça vurgulandığı üzere, ayıplı malda tüketicinin seçimlik haklarından faydalanabilmesi için ayıbı belirli bir süre içinde ihbar etmesi yükümlülüğü kaldırılmıştır. Nitekim tüketicinin seçimlik haklarından birini kullandığı yönünde satıcıya her halükarda bildirimde bulunması gereğinin olması, bunun öncesinde ayrıca bir de ayıbı ihbar etmesi zorunluluğunu anlamsız kılmaktadır.
O halde tüketici taşınır mallarda iki yıllık, taşınmaz mallarda 5 yıllık zamanaşımı süresi içinde ayıbı tespit ettiği sürece seçimlik haklarını da kullanabilecektir. Ayıbın çok erken bir safhada tespit edilmiş olmasına rağmen tüketicinin uzun bir süre seçimlik haklarını kullanmamış olması, duruma göre Türk Medeni Kanunu’nun 2 nci maddesinin ikinci fıkrası çerçevesinde bir hakkın kötüye kullanılması itirazı ile karşılaşabilecektir.
Bu durumda, 10. madde gereğince ayıbın açık ya da gizli olduğu hususunun bir öneminin bulunmadığı, malın teslim ya da taşınmazın devir tarihinden itibaren zamanaşımı süreleri içinde 6 ay içinde bildirilen ya da dava açılan uyuşmazlıklarda malın ayıplı olmadığının ispat yükünün satıcıda, 6 ay sonra bildirilen ya da açılan davalarda da malın ayıplı olduğunun ispatının alıcıda olduğunun kabulü gerekmiştir.
Yukarıdaki açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında; davanın 6502 sayılı Kanun hükümlerine tabi olduğu, 6502 sayılı Kanun kapsamında açık ve gizli ayıp kavramının ortadan kalktığı ve ayrıca ihbar yükümlülüğü de aranmadığı değerlendirildiğinde Adalet Bakanlığının bu yöne ilişen kanun yararına temyiz talebinin reddi gerekir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle Adalet Bakanlığının HMK’nın 363 üncü maddesinin birinci fıkrasına dayalı kanun yararına temyiz taleplerinin kabulü ile kararın sonuca etkili olmamak üzere KANUN YARARINA BOZULMASINA, ikinci bentte açıklanan nedenlerle Adalet Bakanlığının hükmün kanun yararına bozulması talebinin REDDİNE, aynı maddenin üçüncü fıkrası uyarınca gereği yapılmak üzere bozma kararının bir örneğinin ve dava dosyasının Adalet Bakanlığına gönderilmesine, 15/11/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.