İtirazın İptali Davası
Türk hukuk sisteminde, alacaklı ve borçlu arasındaki hukuki uyuşmazlıkların çözüm yollarından biri olarak itirazın iptali davası büyük bir önem taşır. İcra takiplerinin sağlıklı işleyişinde ve taraflar arasındaki adaletin sağlanmasında kritik rol oynayan bu dava türü, teorik ve uygulamalı hukuk açısından geniş kapsamlı incelemeyi hak etmektedir.
İtirazın iptali davası, borçlu tarafından icra takibine yapılan itiraz üzerine gündeme gelir ve icra hukukunun temel kurumlarından biridir. İtirazın iptali davasının temel amacı, borçlunun haksız ya da mesnetsiz itirazının ortadan kaldırılması suretiyle icra takibinin kesinleştirilmesini sağlamaktır. Böylece alacaklı, mahkeme kararıyla alacağının varlığını ve miktarını kesin olarak ortaya koyarak icra yoluyla tahsiline devam eder.
Alacağı İcra ve İflas Kanunu m. 68-68/a’daki belgelerden birine bağlı olan alacaklı, itirazın iptali için mahkemede dava açmak (m. 67) veya itirazın kaldırılması için icra mahkemesine başvurmak (m. 68-68/a) hususunda bir seçim hakkına sahiptir. İİK m. 68-68/a’daki belgelerden birine sahip bulunmayan alacaklı, itiraz ile duran icra takibine devam edebilmek için, yalnız itirazın iptali davası yoluna başvurulabilir; icra mahkemesinden itirazın kaldırılmasını isteyemez.
Takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir.
Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir.
İtirazın İptali Davasının Şartları
1) İcra Takibinin Başlatılmış Olması
İtirazın iptali davasının açılabilmesi için öncelikle usulüne uygun şekilde bir icra takibi başlatılmış olmalıdır. Takip işlemlerinin hukuka uygunluğu, takip talebinin içeriği ve takip türü bu aşamada önem taşır.
2) İcra Takibine İtiraz
İcra takibine itiraz, yasal süre içerisinde yapılmalıdır. Bu sürelerin geçirilmesi durumunda itiraz hakkı düşer. Borçlu, kendisine tebliğ edilen ödeme emrine yasal süre içinde itiraz etmiş olmalıdır. İtiraz açık, net ve zamanında yapılmalıdır. Bu süre ilamsız takiplerde ödeme emrinin tebliğinden itibaren yedi gün, kambiyo senetlerine dayalı takiplerde ise beş gündür.
3) Dava Açma Süresi
İtirazın iptali davası, İİK m.67’ye göre itirazın alacaklıya tebliğinden itibaren bir yıl içinde açılmalıdır. Sürenin geçirilmesi, hakkın düşürücü süre niteliği taşıdığı için dava açma hakkını ortadan kaldırır. Görüldüğü gibi bir yıllık dava açma süresinin başlangıcı, “itirazın alacaklıya tebliğ tarihi”dir. Şu halde; borçlunun itirazı, alacaklıya tebliğ edilmemişse, bir yıllık dava açma süresi işlemeye başlamayacaktır.
İtirazın İptali Davasında Görevli ve Yetkili Mahkeme
A. Görevli Mahkeme
Görevli mahkeme, alacağın türüne ve miktarına göre belirlenir. Görev kurallarının uygulamadaki örnekleri, uyuşmazlıklar ve Yargıtay kararları ile değerlendirilmelidir.
B. Yetkili Mahkeme
İtirazın iptali davası yönünden özel bir yetki kuralı getirilmediğinden genel hükümlere göre yetkili mahkeme belirlenecektir.
İtirazın İptali Davasının Sonuçları
1) Davanın Kabul Edilmesi
Mahkeme, borçlunun borçlu olduğu, alacaklının alacağının varlığı kanısına varırsa, borçlunun itirazının iptaline; koşulları varsa borçluyu icra-inkâr tazminatı ve kanımızca borçluyu borcu ödemeye mahkum eder. Bu sayede durmuş olan icra takibi devam eder.
Bundan başka mahkeme, borçluyu yargılama giderleri ve özellikle vekalet ücreti ödemeye de mahkûm eder (HMK m. 326).
Ödeme emrine itiraz ettiği için, mal beyanında bulunma zorunluluğu olmayan borçlu, itirazın iptali hakkındaki mahkeme kararının kendisine tefhim veya tebliğinden itibaren üç gün içinde mal beyanında bulunmak zorundadır (m. 75).
2) Davanın Reddi
Mahkeme, alacaklının takip konusu yaptığı alacağının mevcut olmadığı sonucuna varırsa, itirazın iptali davasının reddine karar verir. Bu ret kararının kesinleşmesi ile, alacaklının başlamış olduğu ve borçlunun itirazı ile duran icra takibi iptal edilmiş sayılır.
Davanın reddi kararı ve bu kararın kesinleşmesi ile, takip konusu alacağın mevcut olmadığı kesin hüküm olarak tespit edilmiş olur. Alacaklı, borçluya karşı aynı alacaktan dolayı yeni bir alacak davası açamaz (HMK m 303). Davanın reddine karar veren mahkeme, alacaklının kötüniyetle icra takibinde bulunduğu ve itirazın iptali davası açtığı kanısına varırsa, talep üzerine, alacaklıyı, borçluya bir tazminat (kötüniyet tazminatı – haksız takip tazminatı) ödemeye mahkum eder. Örneğin alacaklı, borçludan herhangi bir alacağı bulunmamasına veya alacağın tamamını almış olmasına rağmen takip yaparsa, kötüniyetli kabul edilir. Bu tazminat reddolunan alacak miktarının yüzde yirmisinden aşağı olamaz. Mahkemenin borçlu lehine tazminata hükmedebilmesi için, borçlunun (cevap veya varsa ikinci cevap dilekçesinde) tazminat istemiş olması gerekir ve tazminatın tespitinde davadaki talep esas alınır.
Yargıtay 19. Hukuk Dairesi, E. 2015/878 K. 2015/3407 T. 11.03.2015 ilamında ; ” Taraflar arasında sözleşme uyarınca davacının takibinde haksız olduğu yargılama neticesinde anlaşılmış isede kötü niyetli takip yaptığı ispatlanamamıştır. Bu sebeple İİK’nın 67/2. maddesine aykırı bir biçimde davalı lehine kötü niyet tazminatına hükmedilmesi doğru görülmemiştir.” demiştir.
3) İcra İnkar Tazminatı
İİK m. 67/2 uyarınca, itirazın iptali davasında alacaklı lehine hükmedilebilecek icra inkâr tazminatı, borçlunun haksız ve kötü niyetli olarak icra takibine itiraz ettiği durumlarda gündeme gelir. Bu tazminatın oranı, hükmedilen alacağın yüzde yirmisini aşamaz. Tazminatın amacı, alacaklıyı haksız itiraz nedeniyle uğradığı zarardan korumaktır.
Alacaklı yararına inkar tazminatına hükmedilebilmesi için, borçlunun kötüniyetli olması şart değildir. “Borçlunun itirazının haksız sayılabilmesi” için, onun kötüniyetle ödeme emrine itiraz etmiş olup olmamasının önemi yoktur. Borçlunun kötüniyeti ancak, tazminat miktarının belirlenmesinde rol oynayabilir.
İcra İnkar tazminatına hükmedebilmek için, alacaklının dava dilekçesinde , borçlunun ise cevap dilekçesinde bu konuda istekte bulunmuş olması gerekir. Yani, mahkeme, istem olmadan kendiliğinden icra inkar tazminatına hükmedemez.
Hukuki sürecin etkin yönetilmesi, doğru stratejilerin belirlenmesi, güvenilir bir işbirliği ile icra davanızı en iyi şekilde yönetilebilmesi için hukuki ihtiyaçlarınızı anlayan ve ilgili alanda uzmanlaşmış biricra avukatı ile süreci takip etmenizi önemle tavsiye ederiz.