Değer Artış Payı Alacağı
Evlilik birliği, yalnızca duygusal ve toplumsal bir kurum değil, aynı zamanda güçlü ekonomik sonuçlar doğuran hukuksal bir yapıdır. Eşlerin evlilik süresince edindikleri malvarlığı unsurlarının tasfiyesi, aile hukukunun en karmaşık alanlarından biridir. Türk hukukunda 2002’den itibaren benimsenen “edinilmiş mallara katılma” rejimiyle birlikte tasfiye aşamasında gündeme gelen değer artış payı alacağı, taraflar arasındaki karşılıksız katkıların adil paylaşımını amaçlayan özgün bir kurum olarak öne çıkmıştır.
TMK’nin 227/1. maddesine göre değer artış payı alacağı; eşlerden birinin diğerine ait bir malın edinilmesine, iyileştirilmesine veya korunmasına hiç ya da uygun bir karşılık almaksızın katkıda bulunması durumunda, tasfiye sırasında bu malda ortaya çıkan değer artışı için katkısı oranında sahip olduğu alacak hakkı olarak tarif edilmiştir.
Eşlerden biri diğerine ait bir malın edinilmesine, iyileştirilmesine veya korunmasına hiç ya da uygun bir karşılık almaksızın katkıda bulunmuşsa, tasfiye sırasında bu malda ortaya çıkan değer artışı için katkısı oranında alacak hakkına sahip olur ve bu alacak o malın tasfiye sırasındaki değerine göre hesaplanır; bir değer kaybı söz konusu olduğunda katkının başlangıçtaki değeri esas alınır.
Böyle bir malın daha önce elden çıkarılmış olması hâlinde hâkim, diğer eşe ödenecek alacağı hakkaniyete uygun olarak belirler.
Eşler, yazılı bir anlaşmayla değer artışından pay almaktan vazgeçebilecekleri gibi, pay oranını da değiştirebilirler.
Değer Artış Payı Alacağına Özgü Koşullar
Katkı Diğer Eşin Malvarlığına Yönelik Olmalı
TMK’nin 227. maddesinde değer artış payı düzenlenirken “Eşlerden biri diğerine ait bir malın …katkıda bulunmuşsa,…bu malda…katkısı oranında alacak hakkı ” ifadelerine yer verilmiştir. Maddede belirtilen “mal” tabirinden gayrimenkul, menkul, hak ve alacaklar anlaşılmalıdır. Yani, bir eşin diğer eşe ait gayrimenkul niteliğindeki ev, dükkan, arsa ve tarla gibi malvarlığına katkısı söz konusu olabileceği gibi, otomobil, tekne, tablo, ev eşyası, telif hakkı, tapu tahsis hakkı, üçüncü kişiden, bankadan veya kamu kuruluşundan olan alacaklarına da katkısı söz konusu olabilir.
Maddede, katkıda bulunan eşin veya katkıda bulunulan diğer eşin hangi mal grubuna giren mallarının söz konusu olacağı hakkında bir açıklama getirilmemiştir. Başka bir anlatımla, eşin hangi mal grubundaki mallarını kullanarak diğer eşin hangi mal grubuna giren mallarına katkıda bulunabileceği açıklanmamıştır. Ancak bize göre; değer artış payı alacağı hakkının doğması için, eşin kendi kişisel malları ile diğer eşin kişisel ya da edinilmiş mallarına veya kendi edinilmiş malları ile diğer eşin sadece kişisel mallarına katkı söz konusu olmalıdır. Zira, katkıda bulunan eşin edinilmiş malları ile diğer eşin edinilmiş mallarına katkısı söz konusu olamayacaktır. Çünkü, kural olarak zaten eşlerin birbirlerinin edinilmiş malları üzerinde eşit şekilde yarı oranda katılma alacağı hakları vardır. Yani edinilmiş maldan edinilmiş mala katkının olamayacağı işin doğasında vardır. Katkı hangi mal grubuna yapılmışsa o mal grubunun borcu, hangi mal grubundan yapılmışsa da o mal grubunun alacağıdır.
Katkı Diğer Eşe Ait Malın Edinilmesine, İyileştirilmesine veya Korunmasına Yönelik Olmalı
Katkının diğer eşin malının edinilmesine, iyileştirilmesine veya korunmasına yönelik olması gerekmektedir. Malın, satın alınması sırasında para vermek, çalışılarak ya da bir sürenin geçmesi ile edinilmişse borçlu eş ile birlikte bizzat çalışmak veya adam çalıştırmak, kazanma süresini birlikte geçirmek, edinilmesi için takas ya da trampa da kullanılmak üzere mal vermek eşin o malın edinilmesine katkıya örnek sayılabilir. Borçlu eş adına kayıtlı binanın önemli iç dekorasyonunu yaptırmak, binaya ilave oda, balkon, veranda gibi önemli eklentiler yapmak, mutfağını, yer döşemelerini, kapı ve pencerelerini yenilemek gibi önemli ölçüdeki tadilatlar, tarla ve bahçeyi verimli hale getirmek için teraslama yapmak, toprak taşımak, sulama sistemi kurmak vs. iyileştirmesine katkıya örnektir. Binanın iklim şartlarından korunması için ısı izolasyonunu yaptırmak, çatı ile kaplatmak, depreme dayanıklı hale getirmek, taşınmaza haksız müdahale yapılmasında önlenmesi için dava açmak vs. de korunmasına yapılan katkıya örnek olarak sayılabilir.
Katkı Önemli Ölçüde ve Esaslı Olmalı
Değer artış payı alacağı hakkının doğması için önemli ölçüde ve esaslı katkı yapılmış olmalıdır. Devamlılık göstermeyen rastgele, arada bir, aklına geldikçe yapılan basit katkılar, o eş lehine değer artış payı alacağı hakkı doğurmaz. Örneğin, otomobilin çok yüksek olmayan yıllık bakımını arada bir yaptırmak, lastiklerini yenilemek veya kırılan bir camını değiştirmek, evin boya-badana işlerini yapmak, elektrik-sudoğalgaz veya apartman aidatını yatırmak, birkaç kez yıllık emlak vergisini yatırmak veya sigortasını yaptırmak, basit tamirat işlerini yaptırmak esaslı katkı sayılmaz. Bunlardan dolayı değer artış payı alacağı doğmaz. Bu gibi giderlere katılmak TMK’nin 186/3. maddesinde düzenlenmiş olan, olağan koşullarda aile bireyi olmanın getirdiği sorumluluk çerçevesinde, fiziki veya ekonomik güçleri oranında birbirlerine katkıda bulunması olarak değerlendirilmelidir.
Katkıda Bulunan Eş Hiç ya da Uygun Bir Karşılık Almamış Olmalı
Alacaklı eşin katkısı, karşılıksız olmalıdır. Katkı karşılığında para ya da para ile ölçülebilen ekonomik değeri olan herhangi bir mal veya hizmet alınmamalıdır. Karşılık alınsa bile, yapılan katkının değeri, verilen karşılık ile kıyaslanmayacak ölçüde fazla olmalıdır. Katkıda bulunan eşin, katkıda bulunulan malı ya da başka malı kullanması karşılık sayılmaz. Ancak, katkıda bulunan eşe, yaklaşık aynı değerde bir başka malın intikal ettirilmesi karşılık sayılır. Katkının tam ya da yaklaşık karşılığının verilmesi, para ile iş yaptırmak veya hizmet satın almak olur ki, bu durumda da değer artış payı alacağı doğmaz.
Katkı Doğrudan veya Dolaylı Şekilde Mal Rejimi İçerisinde Gerçekleşmeli
Diğer yandan katkı, mal rejiminin devamı sırasında yapılmalıdır. Yani resmi evlilik akdinin yapıldığı tarihten TMK’nin 225. maddesinde sayılan mal rejimini sona erdiren nedenlerden birinin gerçekleştiği ana kadar olan zaman diliminde katkı yapılmalıdır. Evlilik birliğinden önce veya sonra yapılan katkılar nedeniyle TMK’nin 227. maddesi uyarinca aile mahkemelerine değer artış payı alacağı davası açılamaz. Bu gibi durumlarda, eşler veya mirasçıları arasındaki uyuşmazlık, genel mahkemelerde Borçlar Kanunu’nun genel ve duruma göre ilgili özel hükümleri uygulanarak çözüme kavuşturulmalıdır.
Katkı, eş tarafından diğer eşe doğrudan yapılabileceği gibi, alacaklı eş adına akrabası veya arkadaşı da yapabilir. Bu gibi durumlarda, alacaklı eş lehine üçüncü kişiler tarafından yapılan katkılar alacaklı eşin kişisel malı ile diğer eşin malına katkı yapması olarak değerlendirilir.
Alacak Muaccel Hale Gelmiş Olmalı
Eşin, diğer eşten değer artış payı alacağı hakkını talep edilebilmesi için alacağın muaccel olması gerekir. Bu alacağın muaccel olması için ise; mal rejiminin sona ermesi ve alacak miktarını belirleyen tasfiyenin yapılmış olması gerekir. Mal rejimi sona ermeden veya sona erse bile alacağın olup olmadığının, olsa dahi miktarının henüz belli olmadığı tasfiye öncesi muaccel olmaz.
Hesaplama Yöntemi
Uygulamada yerleşik hale gelen yaklaşım, katkının tasfiye tarihindeki reel değeri ile malın toplam reel değeri arasında oran kurar. Bu oran, değer artışının paylaşıma tabi kısmını belirler. Örnek formül şu şekilde özetlenebilir:
Katkı Tutarı (Güncel Reel Değer) ÷ Malın Tasfiye Tarihi Reel Değeri × Değer Artışı = Değer Artış Payı Alacağı
Mal Rejimi Sona Erdiğinde Mevcut Olan Mallar Yönünden
a. Değer Artışının Varlığı Halinde Hesaplama
Katkıdan sonra, diğer eşin söz konusu malının değerinde tasfiye tarihi itibarıyla bir artış olmuşsa, katkısı oranında değer artışından da pay alır. TMK’nin 227/1. maddesinde “…tasfiye sırasında bu malda ortaya çıkan değer artışı…” ibaresine yer verilmekle, dava konusu malın tasfiye tarihindeki değerinin esas alınarak değer artış payı alacağı miktarının hesaplanmasının gerektiğine işaret edilmiştir. Dolayısıyla, tasfiye davasının temel ilkelerinden sapılmaksızın değer artış payı alacağı hesaplanırken kural olarak mal rejimi sona erdiğinde mevcut olan mal tasfiyeye dahil edilecek ve malın tasfiye tarihi itibariyle sürüm değeri hesaplamada kullanılacaktır.
Katkı oranının belirlenmesi için, katkı yapılan malın katkı tarihindeki değeri ile katkının miktarı bilinmelidir. Kural olarak, katkı yapılan malın, katkı tarihindeki sürüm değeri esas alınmalıdır. Bunun için katkı yapılan malın o tarihteki niteliği ayrıntısıyla tespit edilmelidir. Bu belirlemeler için tanık dahil her türlü delilden yararlanılır. Gerek duyulması halinde, konusunun uzmanı olan bilirkişi ya da bilirkişilerden yardım alınmalıdır.
Katkı tarihindeki, katkı yapılan malın değeri ne kadar önemliyse, katkının da değerlendirilmesi o ölçüde önemlidir. Katkı, para olarak yapılmışsa katkı oranını belirlemek kolay olacaktır. Verilen paranın, katkı yapılan malın o tarihteki sürüm ya da tarafların kabul ettikleri değerine bölünmesi ile katkı oranı bulunur. Örneğin; eş 10.000 TL vererek diğer eş adına 100.000 TL değerinde konutun alınmasına katkıda bulunmuşsa alacaklı eşin katkı oranı 1/10’dur. Bazen, eş, dava dışı başka malını satarak ondan elde ettiği geliri kullanmak suretiyle katkıda bulunmuş olabilir. Bu durumda, eşin katkı oranının belirlenmesi için katkıda kullandığı dava dışı malının o tarihteki değeri belirlenmelidir. Örneğin; eş, 20.000 TL değerindeki otomobilini satarak bunun 10.000 TL’sini vermek suretiyle diğer eş adına 100.000 TL değerinde bir ev satın alınmışsa alacaklı eşin katkı oranı 1/10’dur.
Aynı mala, değişik tarihlerde birden fazla katkıda bulunulmuşsa, her bir katkı için ayrı değer artış payı alacağı hesabı yapılarak toplam değer artış payı alacağı miktarı belirlenmelidir. Ancak, bu yapılırken aynı katkı nedeniyle mükerrer hesaplama yapılmamasına da dikkat edilmelidir. Aksi takdirde, aynı katkıya birden fazla artırım uygulanarak katkıda bulunan eşin sebepsiz zenginleşmesine neden olunabilir.
Yargıtay 8. HD 12.03.2019 Tarihli ve 2017/11393 E., 2019/2558 K. Sayılı İlamında ; ” Karşı davaya konu, kadının kişisel malı olan taşınmaza, tadilat (mutfak ve banyonun yenilenmesi, kombi, çelik kapı, PVC doğramalar, balkon kapatılması, salon ve odaların zeminlerinin parke döşemesi) yaptırıldığı dosya kapsamındaki bilgi, belge, taraf ve tanık beyanları, bilirkişi raporları ile sabittir. Aksi ispat edilemediğine göre bu tadilatların edinilmiş mallardan karşılandığının kabulü gerekir. Değer artış payı alacağına konu edilen katkı, eşin edinilmiş malından diğer eşin kişisel malına katkı şeklinde gerçekleşebilmektedir. Bu durumda hesaplama yapılırken katkı edinilmiş mallardan karşılandığından ve edinilmiş malın yarısı üzerinde diğer eşin Yasa’dan kaynaklanan alacak hakkı (TMK mad. 236/1) bulunduğundan, tespit edilecek değer artış payı alacağının tamamı değil yarısı oranında eşin hakkı bulunmaktadır. Mahkemece, uyulan bozma ilamında belirtildiği üzere katkının yapıldığı tarihteki değerin taşınmazın o tarihteki değerine oranı belirlenerek, bu oran ile taşınmazın tasfiye tarihi itibariyle (karar tarihine en yakın tarihteki) sürüm (rayiç) değeri çarpılarak bulunacak miktarın yarısı üzerinden, talepde gözetilerek, karşı davacı lehine değer artış payı alacağına hükmedilmelidir. Karşı davaya konu edilen araç yönünden ise önceki bozma ilamında açıklanan şekilde denkleştirme ve hesaplama yapılarak karşı davacının katılma alacağı (TMK mad. 236/1) hesaplanmalıdır.” demiştir.
b. Değer Azalması Olduğu Takdirde Hesaplama
Tasfiye tarihi itibanyla herhangi bir değer artışı olmamış hatta zamanla katkı yapılan malın değeri başlangıçtakine göre daha da azalmış olabilir. Bu gibi durumda, alacaklı eş ancak katkının başlangıçtaki değeri kadar alacak hakkına sahip olur. Yani, katkıda bulunan eş, katkı yapılan diğer eşe ait malın değerinin azalmasından sorumlu tutulmayacaktır. En kötü ihtimalle, katkının yapıldığı tarihteki değerini geri alabilecektir.
Örneğin; 2005 yılında evlenen eşler arasında edinilmiş mallara katilma rejimi geçerli iken, erkek eş adına 100.000 TL ödenerek 2007 yılinda bir ev satın alınmış, bu evin 60.000 TL’lik kısmı kadın eşin kişisel malı ile 40.000 TL’lik kısmı ise erkek eşin kişisel malı ile karşılanmış, eşler arasındaki mal rejimi kadın eşin 2010 yılında açtığı dava sonunda 2011 yılında verilen ve 2012 yılında kesinleşen boşanma kararı ile sona ermiş olsun. Kadın eşin 2017 yılında kişisel katkısından dolayı değer artış payı alacağı isteği ile açtığı mal rejiminin tasfiyesine yönelik davada, erkek eş adına kayıtlı evin 2019 karar tarihi itibarıyla sürüm değerinin 90.000 TL olduğunun tespiti durumunda, her ne kadar yapılacak oranlama neticesinde kadın eşin değer artış payı alacağı (60.000/100.000) x 90.000 = 54.000 TL bulunmakta ise de TMK’nin 227/1. maddesinin son cümlesi gereği değer azalması dikkate alınmayacağından, kadın eşin değer artış payı alacağı 60.000 TL olacaktır.
Mal Rejimi Sona Erdiğinde Elden Çıkarıldığı İçin Mevcut Olmayan Mallar Yönünden
TMK’nin 227/2. maddesinde; “…malın daha önce elden çıkarılmış olması hâlinde hâkim, diğer eşe ödenecek alacağı hakkaniyete uygun olarak belirler.” düzenlemesine yer verilmiştir. Kanun metninde, “…elden çıkarılmış olması halinde…” ibaresi kullanılmıştır. Bu düzenlemeden, malın borçlu eşin iradesiyle elden çıkarıldığı durumları anlamak gerekir. Yani, katkıda bulunulduğu iddia edilen tasfiyeye konu mal ekonomik ömrünü tamamlamış olması nedeniyle veya deprem, su baskını, heyelan gibi doğal afetler sonucu ya da borçlu eşin iradesi fesada uğratılarak elden çıkmışsa değer artış payı alacağı hesaplamasına dahil edilmemelidir.
TMK’nin 219/5. maddesinde edinilmiş mallar için, 220/4. maddesinde ise kişisel mallar için ikame kuralı getirilmiştir. Bu kurala göre, bir malin elde çıkarılması karşılığında bir gelir elde edilmişse, devredilen mal hangi mal grubuna ait ise, elde edilen gelir de aynı mal grubuna ait olacaktır. Başka bir anlatımla, bir malın yerine geçen değer o mal grubuna aittir. Öğreti ve Yargıtay içtihatlarıyla kabul edilen bir başka ilkeye göre ise, hayatın olağan akışının gerektirdiğinin aksini iddia eden taraf iddiasını ispat yükümlülüğü altındadır. Yasa ve içtihatlarla kabul edilmiş olan her iki kural gereği; evlilik birliği içinde edinilen malvarlığının önemli bir kısmının, mal rejiminin sona ermesine yakın tarihte satılmış olması karşılığında elde edilen gelirin de mevcut olması gerekir. Şayet mevcut değilse, malı elden çıkaran eşin, bu kısa sürede geliri harcadığı yeri güçlü ve inandırıcı delillerle ispatlaması gerekmektedir. Elden çıkarma tarihi ile mal rejiminin sona erdiği tarih arasındaki kısa sürede, devredilen ev, arsa, tarla, bahçe, otomobil, şirket hissesi vs. gibi yüksek ekonomik karşılığı olan malın gelirinin, evin geçimine harcanmış olması hayatın olağan akışına aykırıdır. O halde malı elden çıkaran eş, bunun karşılığında elde ettiği geliri nerede kullandığını ispat yükümlülüğü altında olacaktır. Kısa süredeki yüksek miktarlı harcama, makul ve mantıklı olarak hakimde kanaat oluşturacak şekilde ispatlanamıyorsa, söz konusu malın karşılığının elden çıkaran eşte mevcut olduğunun kabulü gerekir. Bu durumda, TMK’nin 227/2. maddesi uyarınca hakkaniyete uygun olarak belirlenen tasfiye alacağının diğer eşe ödenmesine karar verilmelidir.
Değer Artış Payı Alacağı Hesabının Artık Değere Katılma Alacağı Hesabına Etkisi
Eşin Kişisel Malı ile Diğer Eşin Kişisel Malına Katkıda Bulunması
Eşin, bir kişisel malı ile diğer eşin kişisel malına katkıda bulunması durumunda, belirlenecek değer artış payı alacağı miktarı, ikame kuralı gereği yine kişisel mal grubuna dahil olacaktır.
Eşin Kişisel Malı ile Diğer Eşin Edinilmiş Malına Katkıda Bulunması
Eşlerden birinin, kişisel malı ile diğer eşin edinilmiş malına katkıda bulunması durumunda, belirlenecek değer artış payı alacağı miktari katkıda bulunan eşin kişisel mal grubuna ait alacak, katkıda bulunulan diğer eşin ise edinilmiş mal grubuna ait borç olacaktır. Artık değere katılma alacağı miktarı hesaplanırken, bu borç miktarı malına katkıda bulunulan eşin edinilmiş malının değerinden borç olarak çıkarıldıktan sonra kalan miktar üzerinden artık değere katılma alacağı miktarı belirlenecektir.
Eşin Edinilmiş Malı ile Diğer Eşin Kişisel Malına Katkıda Bulunması
Eşin, edinilmiş malı ile diğer eşin kişisel malına katkıda bulunması durumunda, belirlenecek değer artış payı alacağı miktarı katkıda bulunan eşin edinilmiş mal grubuna ait alacak, katkıda bulunulan diğer eşin ise kişisel mal grubuna ait borç olacaktır. Katkıda bulunan eşin artık değere katılma alacağı miktarı hesaplanırken, bu miktar malina katkıda bulunulan eşin kişisel malının değerinden borç olarak çıkarılacaktır. Katkıda bulunulan kişisel mal niteliğindeki malın kalan miktarı üzerinde katkıda bulunan eşin katılma alacağı hakkı olmayacaktır. Ancak, katkıda bulunan eşin hak ettiği değer artış payı alacağı miktarı edinilmiş mal olduğundan, bu miktar üzerinden katkıda bulunulan eşin de 1/2 oranında katılma alacağı hakkı doğacaktır.
Örneğin; eş, edinilmiş malı ile 10.000,00 TL katkıda bulunmuş, diğer eş adına 100.000,00 TL’ye ev satın alınmıştır. Diğer eş kalan miktarı kişisel mallarından karşılamıştır. Tasfiye tarihi itibarıyla evin sürüm değeri 300.000,00 TL’dir. Katkıda bulunan davacı eş, değer artış payı ve artık değere katılma alacağı talebiyle mal rejiminin tasfiyesi davası açmış, davalı eş de katkıda kullanılan 10.000,00 TL’nin edinilmiş mallardan karşılandığı savunmasında bulunmuştur. Davacı eşin katkı oranı 1/10’dur. Tasfiye tarihi itibarıyla ilk bakışta değer artış payı alacağı miktarı (300.000 x 1/10) 30.000,00 TL’dir. Bu rakam, davalı eşin sahip olduğu kişisel mal niteliğindeki evinin borcudur. Borç çıktıktan sonra kalan 270.000,00 TL davalı eşin kişisel malıdır. Kişisel mal üzerinde de davacı eşin katılma alacağı hakkı yoktur. Ancak, davacı eşin katkıda kullandığı para edinilmiş mal grubuna ait olduğundan ikame kuralı gereği bunun yerine geçen değer olan 30.000,00 TL’de edinilmiş mal ayılacaktır. Bu alacak miktarı üzerinde davalı eşin 1/2 oranda katılma alacağı hakkı mevcuttur. Sonuç olarak, davacı eşin sadece (30.000 x 1/2) 15.000,00 TL değer artış payı alacağı hakkı olacak, artık değere katılma alacağı hakkı olmayacaktır.
Eşin Edinilmiş Malı ile Diğer Eşin Edinilmiş Malına Katkıda Bulunması
Eşin edinilmiş malı ile diğer eşin edinilmiş malına katkıda bulunması halinde hem katkıda kullanılan hem de katkıda bulunulan mal edinilmiş mal grubuna aittir. Eşlerden hangisine ait olursa olsun, edinilmiş mal grubuna ait mal üzerinde, normal şartlarda her iki eşin de 1/2 oranda artık değere katılma alacağı hakkı vardır. Bu nedenle, edinilmiş maldan edinilmiş mala katkıda bulunulduğu durumlarda değer artış payı alacağı davası açmanın pratikte bir faydası olmadığından hukuki yarar yoktur.
Değer artış payı alacağı, modern aile hukukunun sosyal adalet hedefini somutlaştıran anahtar kurumlardan biridir. Eşlerin ekonomik katkılarını görünür kılmak, tasfiye sürecini şeffaflaştırmak ve zayıf konumdaki eşin emeğini korumak bakımından vazgeçilmezdir. Son tahlilde, değer artış payı alacağı hem ekonomik eşitliği destekleyen hem de aile birliğindeki emeğin görünmez yüklerini görünür kılan çağdaş bir hukuki araçtır. Doğru uygulanması, sadece bireysel adalet duygusunu değil, toplumsal refahı da olumlu yönde etkileyecektir.
Hukuki sürecin etkin yönetilmesi, doğru stratejilerin belirlenmesi, güvenilir bir işbirliği ile mal rejimi davanızı en iyi şekilde yönetilebilmesi için hukuki ihtiyaçlarınızı anlayan ve ilgili alanda uzmanlaşmış bir boşanma avukatı ile süreci takip etmenizi önemle tavsiye ederiz.
İlgili Yargıtay Kararları
Yargıtay 8. HD 09.04.2019 Tarihli ve 2018/10305 E., 2019/3851 K. Sayılı İlamı
Tarafların kabulünde olduğu üzere mesken alındıktan sonra meskene bir kısım tadilatlar yaptırıldığı anlaşılmaktadır. Tadilatların, aksi ispatlanamadığından edinilmiş mal olan gelirler ile karşılandığının kabulü gerekir. Davalının kişisel malına yönelik edinilmiş mallardan yapılan katkı nedeniyle davacının değer artış payı alacağı hakkı bulunmaktadır. Eşin, edinilmiş mal ile diğer eşin kişisel malina katkı yaptığı durumda hesaplama yapılırken, katkı edinilmiş mallardan karşılandığından ve edinilmiş malın yarısı üzerinde diğer eşin Yasa’dan kaynaklanan alacak hakkı (TMK mad. 236/1) bulunduğundan, tespit edilecek değer artış payı alacağının tamamı değil yarısı oranında eşin hakkı bulunmaktadır. Somut olayda, tadilatların gerçekleştirildiği tarih itibariyle hem tadilatların hem meskenin değerleri ayrı ayrı bulunup, tadilatların meskenin değeri içindeki oransal karşılığı tespit edilerek, bu oranın meskenin tasfiye tarihi itibariyle sürüm (rayiç) değeriyle çarpılmak suretiyle bulunacak değerin yarısı üzerinde davacının değer artış payı alacağı hakkı bulunmaktadır. Hesaplama yapılırken davalının taşınmazdaki hissesinin 1/2 olduğu dikkate alınmalıdır.
Mahkemece, davacının 10 nolu meskenden kaynaklı katılma alacağı isteğinin reddine, davalının kişisel malı olan bu meskene evlilik birliği içinde yaptırılan tadilatlar yönünden ise Daire’nin yerleşik ilke ve esaslarına uygun şekilde, usuli kazanılmış haklar ve temyiz edenin sıfatı da gözetilerek hesaplama yapılıp davacı lehine değer artış payı alacağına hükmedilmesi gerekirken, bozma sonrası davacı tarafın açıkladığı talebin tadilatları da (edinilmiş mallardan davalının kişisel malına yapılan katkıyı) kapsadığı gözetilmeksizin, yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir…”
Yargıtay 8. HD 06.02.2019 Tarihli ve 2018/15758 E., 2019/1071 K. Sayılı İlamı
Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde, dosya içeriğine, toplanan delillere, taraf ve tanık beyanlarına göre; Mahkemece taşınmazın alınmasında davalinin ziynet eşyalarının kullanıldığı, davacının ailesinin de 5.500 TL verdiğine yönelik kabulü yerinde ise de, davalının 780 gr ziynet eşyalarının kullanıldığı tanık beyanlarına göre kabul edildiğine yani, tanık beyanlarının bir kısmına itibar edildiğine göre, tanık beyanlarının bölünmezliği ilkesi gereğince davacının kardeşlerinin verdiği 80 gr altının değer artış payı hesabında dikkate alınmaması hatalı olmuştur. Ayrıca tasfiyeye konu taşınmazın evlilik birliği içinde davalı eş adına… Bankasından çekilen 120 ay vadeli 90.000,00 TL bedelli konut kredisinin kullanılarak alındığı, evlilik birliği içinde (boşanma dava tarihine kadar (04.07.2012) 33 aylık kredi taksidinin ödendiği, boşanma dava tarihinden sonraya da 87 aylık kredi taksidinin borç olarak kaldığı anlaşıldığından, kredi borcu Mahkemece dikkate alınmasına rağmen oranlama yapılmadan hesaplama yapılması da hatalı olmuştur. O halde, Mahkemece yapılacak iş, yukarıda açıklanan Dairemizin ilke ve uygulamalarına göre, tasfiyeye konu taşınmazın satın alma bedeli, konusunda uzman bilirkişi tarafından belirlenen taşınmazın tasfiye (karara en yakın) tarihindeki sürüm (rayiç) değeri ile evlilik birliği içinde ödenen kredi borcu ve boşanma dava tarihinden sonraya kalan kredi borcu oranı, peşinat oranı ve davacının kardeşleri tarafından verilen 80 gr altının değer artış payı alacağının hesabında dikkate alınması, sonucuna göre karar verilmesi olmalıdır.