Boşanma davası sebepleri, hukuki sistemlere ve ülkelere göre değişiklik gösterebilir. Genel olarak, birçok hukuki sistemde boşanma davası açabilmek için belirli nedenlere dayanmak gerekmektedir.
Türk Medeni Kanun’un da boşanma sebepleri 161 ile 166′ ncı maddeleri arasında sayıca sınırlı olarak belirtilmiştir. O halde, ancak ismen belirtilen bu sebeplerden biri bulunduğu taktirde hakimin hükmüyle boşanmak mümkün olabilir. Bu sebeplerin dışındaki başka bir sebeple boşanma davası açılamaz ve boşanmaya karar verilemez.
TMK ‘ da boşanma sebepleri konusunda özel boşanma sebepleri ve genel boşanma sebepleri olmak üzere ikili bir ayrıma gitmiştir.
ÖZEL BOŞANMA SEBEPLERİ
- Zina
- Hayata Kast , Pek Kötü veya Onur Kırıcı Davranış
- Suç işleme veya Haysiyetsiz Hayata Sürme
- Terk
- Akıl Hastalıkları
GENEL BOŞANMA SEBEPLERİ
- Evlilik Birliğinin Sarsılması
- Eşlerin Anlaşması
- Ortak Hayatın Yeniden Kurulamaması
Hukuki sürecin etkin yönetilmesi, doğru stratejilerin belirlenmesi, güvenilir bir işbirliği ile boşanma davanızı en iyi şekilde yönetilebilmesi için hukuki ihtiyaçlarınızı anlayan ve ilgili alanda uzmanlaşmış bir boşanma avukatı ile süreci takip etmenizi önemle tavsiye ederiz.
ZİNA
Türk Medeni Kanunu’na göre, zina sebebiyle boşanma, evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedeniyle boşanma davası açma sebeplerinden biridir. Türk Medeni Kanunu’nda 166. madde, eşlerden birinin zina yapması durumunda diğer eşin boşanma davası açma hakkını düzenlemektedir. Ancak, bu maddeye göre boşanma davası sadece zina eylemi üzerine kurulmuş olamaz; aynı zamanda zina eyleminin evlilik birliğini temelden sarsacak nitelikte olması gerekmektedir.
Türk Medeni Kanunu’nun ilgili maddesi şu şekildedir:
Türk Medeni Kanunu’na göre, zina sebebiyle boşanma için bazı şartlar ve prosedürler bulunmaktadır. İşte zina sebebiyle boşanma davası açabilmek için gereken şartlar :
1- Zina Eyleminin Gerçekleşmiş Olması :
Zina sebebiyle boşanma davası açabilmek için, eşlerden birinin zina yapmış olması gerekmektedir. Zinanın somut delillerle kanıtlanması önemlidir.
2-Evlenmiş Olma Şartı :
Zina sebebiyle boşanma davası, evlenmiş eşler arasında geçerlidir. Yani zina eylemi sırasında eşlerin evli olmaları gerekmektedir.
3- Zina Edenin Kusurlu olması :
Eşlerden birinin zinasının boşanma sebebi oluşturabilmesi için, zina eden eşin cinsel ilişkiye bilerek ve isteyerek girişmesi, yani kusurlu olması şarttır. O halde cebren veya bayıltılarak yahutta uyuşturucu madde verilerek ırzına geçilmiş bir kadın kusurlu sayılamayacağı gibi, kocası zina sebebiyle boşanma davası açamaz.
Hayat ve beden tamlığına yapılan tehditlerin etkisi altında cinsel ilişkide bulunma zina sayılmaz. Fakat bunun dışında, örneğin mala karşı yapılan tehditlerin etkisiyle yapılan cinsel ilişki zina sayılır ; yani bu ikinci halde zina yapan eş kusurlu sayılır.
Zina yapan eşin affedilmesi Halinde dava açılabilir mi ?
TMK Madde 163/3’ e göre ; affeden eşin dava hakkı bulunmamaktadır. Bu sebeple aldatma olayını affeden eş , bu duruma dayanarak dava açamayacaktır.
Zina nedeniyle dava açma süresi nedir ?
TMK m. 161/2 uyarınca davaya hakkı olan eşin boşanma davası açma hakkı, boşanma sebebini öğrenmesinden itibaren altı ay ve her halde zina eyleminin üzerinden beş yıl geçmekle düşmüş olur.
HAYATA KAST , PEK KÖTÜ VEYA ONUR KIRICI DAVRANIŞ
Davaya hakkı olan eşin boşanma sebebini öğrenmesinden başlayarak altı ay ve her hâlde bu sebebin doğumunun üzerinden beş yıl geçmekle dava hakkı düşer.
Affeden tarafın dava hakkı yoktur.”
Bu maddeye göre, eşlerden biri diğerine hayata kastta bulunursa veya birlikte yaşamayı zorlaştıracak derecede ona pek kötü veya aşağılayıcı davranışlarda bulunursa, diğer taraf boşanma davası açabilir.
Aynen zinada olduğu gibi burada da kusursuz olan eşin dava hakkı iki halde düşer. Bunlardan biri, kusursuz eşin hayatına kastetmiş veya kendisine pek kötü ya da onur kırıcı davranışta bulunmuş olan eşini affetmesi diğeri ise, altı aylık ve beş yıllık hak düşürücü sürelerin geçmiş olmasıdır.
SUÇ İŞLEME VEYA HAYSİYETSİZ HAYATA SÜRME
Suç işleme, genellikle ağır suçlar veya eşe karşı işlenen suçlar olarak değerlendirilebilir. Haysiyetsiz hayat sürme ise genellikle ahlaki normlara aykırı davranışları içerebilir.
Örnek olarak hırsızlık, dolandırıcılık, ırza geçme, güveni kötüye kullanma, sahtecilik, kalpazanlık, kaçakçılık, livata, zimmet gibi suçları gösterebiliriz.
Boşanma davası açılabilmesi için, küçük düşürücü suçu işleyen eşin ceza kovuşturmasına uğramış ve bu suçtan dolayı hüküm giymiş olması şart değildir; bu tür bir suçun evlilik devam ederken salt işlenmesi yeterlidir. Evlenmeden önce işlenmiş olan bu tür bir su. Boşanma sebebi sayılmaz.
Küçük düşürücü suçun işlenmiş olduğu saptandığı takdirde, hakimin ayrıca ortak hayatın bu yüzden diğer eş için çekilmez hale gelmiş olup olmadığını araştırması gerekecektir.
TERK
Terk nedeniyle boşanma davası açabilmek için gerekli olan şartları yukarıdaki madde hükmünden şöyle çıkarabiliriz:
- ORTAK HAYATA SON VERME
Terk fiilinin ortak hayata son verecek şekilde gerçekleşmiş olması şarttır. Fakat eşlerden birinin konuttan kovulması veya ortak konutu terk etmeye zorlanması ve bir daha oraya alınmaması halinde terk eden, kovulan eş değil onu ortak konuttan kovan veya ortak konutu terke zorlayan ya da onu ortak konuta almayan eştir.
2- EVLİLİK BİRLİĞİNDEN DOĞAN YÜKÜMLÜLÜKLERİ YERİNE GETİRMEMEK MAKSADININ BULUNMASI
Ortak konuttan ayrılarak başka bir yerde oturmanın teknik anlamda terk sayılabilmesi için, bunun haklı bir sebebe dayanmamış veya evlilik birliğinden doğan yükümlülükleri yerine getirmemek maksadıyla gerçekleşmiş olması şarttır. Önemli olan ayrı yaşamak değil ayrı yaşayan eşin maksadı ve niyetidir.
3- AYRI YAŞAMANIN EN AZ ALTI AY DEVAM ETMİŞ OLMASI
Boşanma davası açılabilmesi için ayrı yaşamanın en az altı ay sürmüş ve devam etmekte olması şarttır.
4- TERK EDEN EŞE İHTARDA BULUNULMASI
Terk edilen eş, boşanma davası açmadan önce hakime başvurarak terk eden eşe ihtarda bulunmasını istemek zorundadır.
Sözü geçen m. 164/2′ ye göre, terk edilen eş hakime en erken terk olayını izleyen dördüncü ayın sonunda başvurabilir. Bu başvuru ve istem üzerine hakim, esası incelemeye girişmeksizin yapacağı ihtarda terk eden eşe iki ay içinde ortak konuta dönmesi gerektiğini ihtar ederek dönmemesi halinde doğacak sonuçlar hakkında uyarıda bulunur, yani davet eden eşin boşanma davası açma hakkını kazanacağını hatırlatır. Terk eden eşin adresi bilinmiyorsa ihtar ilan yoluyla yapılır.
İhtarın hukuki sonuç doğurabilmesi için, daha önce belirtmiş olduğumuz şartların yanında dört aylık ayrı yaşama süresinin geçmesinden sonra istenmiş olması şarttır. Dört aylık süre henüz dolmadan ihtar isteminde bulunulmuş ise, hakim ihtar gönderemez; ihtar kararının terk eden eşe tebliğinden itibaren iki aylık süre geçmedikçe de boşanma davası açılamaz.
AKIL HASTALIĞI
Türk Medeni Kanunu’na göre, akıl hastalığı nedeniyle boşanma, evlilik birliğinin temelinden sarsılmasını ifade eden bir boşanma sebebidir. Akıl hastalığı, bir eşin ruhsal sağlığının bozulmuş olması durumunu kapsar ve bu durum, evlilik birliğini sürdürmeyi zorlaştıran bir etken olarak değerlendirilebilir. Ancak, akıl hastalığı nedeniyle boşanma davası açabilmek için belirli şartlar bulunmaktadır. Türk Medeni Kanunu’nun 166. maddesi bu konuda şu hükmü içermektedir:
Maddeye göre, eşlerden biri akıl hastalığına tutulmuşsa ve bu hastalık evlilik birliğini sürdürmeyi imkansız kılıyorsa, diğer taraf boşanma davası açabilir. Ancak, bu durumu ispatlamak için akıl hastalığının varlığını, ciddiyetini ve evlilik birliğini temelden sarsacak bir düzeyde olduğunu göstermek gerekebilir. Akıl hastalığı nedeniyle boşanma davası sırasında, mahkeme genellikle uzman hekim raporlarına başvurabilir. Bu raporlar, eşin akıl sağlığı durumu ve bu durumun evlilik birliğini sürdürmeyi imkansız kılacak düzeyde olup olmadığına dair değerlendirmeler içerebilir.
EVLİLİK BİRLİĞİNİN SARSILMASI
Yukarıdaki fıkrada belirtilen hâllerde, davacının kusuru daha ağır ise, davalının açılan davaya itiraz hakkı vardır. Bununla beraber bu itiraz, hakkın kötüye kullanılması niteliğinde ise ve evlilik birliğinin devamında davalı ve çocuklar bakımından korunmaya değer bir yarar kalmamışsa boşanmaya karar verilebilir.
Evlilik en az bir yıl sürmüş ise, eşlerin birlikte başvurması ya da bir eşin diğerinin davasını kabul etmesi hâlinde, evlilik birliği temelinden sarsılmış sayılır. Bu hâlde boşanma kararı verilebilmesi için, hâkimin tarafları bizzat dinleyerek iradelerinin serbestçe açıklandığına kanaat getirmesi ve boşanmanın malî sonuçları ile çocukların durumu hususunda taraflarca kabul edilecek düzenlemeyi uygun bulması şarttır. Hâkim, tarafların ve çocukların menfaatlerini göz önünde tutarak bu anlaşmada gerekli gördüğü değişiklikleri yapabilir. Bu değişikliklerin taraflarca da kabulü hâlinde boşanmaya hükmolunur. Bu hâlde tarafların ikrarlarının hâkimi bağlamayacağı hükmü uygulanmaz.
Boşanma sebeplerinden herhangi biriyle açılmış bulunan davanın reddine karar verilmesi ve bu kararın kesinleştiği tarihten başlayarak üç yıl geçmesi hâlinde, her ne sebeple olursa olsun ortak hayat yeniden kurulamamışsa evlilik birliği temelden sarsılmış sayılır ve eşlerden birinin istemi üzerine boşanmaya karar verilir.”
Evlilik birliğinin temelinden sarsılmış olması , eşler arasında ciddi ve şiddetli bir geçimsizlik veya anlaşmazlık bulunması demektir.
Eşler arasında baş göstermiş olan geçimsizlik veya anlaşmazlığın ciddiyet ve şiddet derecesinin saptanmasında, bu durumun eşler arasındaki ilişkiyi ve evlilikten beklenen amacı gerçekleştiremeyecek derecede sarsmış olup olmadığına bakmak gerekir. Eğer eşler arasında bu evliliği sürdürme konusunda ruh ve istek kalmamışsa, aralarındaki anlaşmazlık onlardaki bu ruhu ve bilinci söndürmüşse, evlilik birliğinin temelinden sarsılmış olduğu sonucuna varılmak gerekir.
Yargıtay kararlarına dayanan aşağıdaki örnekler, TMK m.166/1 anlamında evlilik birliğini temelinden sarsabilecek nitelikte görülen olay ve davranışlardır:
” Karının kocası hakkında (erkekliği yok kocalık yapamıyor) şeklinde beyanlarda bulunması” , ” kadının kocasına karşı saygısızlık ve sadakatsizliğini gösteren sözler sarfetmesi ve ona hakaretlerde bulunması , onunla alay etmeye başlaması” , bakire olarak alındığı kabul edilen kızın bakire olmaması” , ” evli kadının bekar erkeklerle birlikte gazino ve plaj gibi mesire yerlerinde görülmesi” , ortak hayatı çekilmez hale getiren aşırı kıskançlık” , ” karının frengiye yakalanmış olması” , ” karının cinsel vazifelerini ifa kabiliyetinin bulunmaması ” , ” kocanın ruhi şok sonucu cinsel ilişkide bulunamayacağının sağlık kurulu raporuyla tespit edilmiş olması ” , kocanın başka bir kadınla ters ilişkide bulunması ” , ” karının haklı bir sebep olmadığı halde cinsel ilişkiden kaçınması ” , ” yıkanmak gibi medeni bir gereği haklı sebep olmaksızın yerine getirmeme ” , ” karının çocuğunu kasten düşürmesi ” , ” kocanın içkiye düşkün olması ” gibi olaylar ciddi ve şiddetli geçimsizlik doğuran olaylara örnek olarak gösterilebilir.